1.bölüm: Günahlar ve Bedelleri

1.9K 156 186
                                    



Yıldız'ın Şua'sı

1.Bölüm: Günahlar ve Bedelleri

Bölüm şarkısı: Mogwai - Take me samewhere nice

Her insan dünyaya geldiğinde kendi yazdığını yaşar. Kimisi roman olur, kimisi masal... Ama önemli olan hangisini yaşarsa yaşasın bir yazar olarak ölmüş olacaktır.

Ben mi ne yazıyorum?

Bunu gerçekten bilmiyordum.

Bir masal olacak kadar imkânsız, bir roman olacak kadar acı gerçekler yaşıyordum.

Annemin dediğine göre geçmişte bir günah işlemiştim. Ne günah işlediğimi bilmiyordum. Bunu her zaman sorgulasam da asla cevabına ulaşamamıştım. Annem işlediğim günahın bedelini bodrum katına yaptırdığı hapishaneye beni kapatarak ödetiyordu.

Orada Tanrı'dan af dilemem gerektiğini söylüyordu. O hapishanede, günahlarımdan arınacağımı düşünüyordu.

Her insan günah işliyordu ama hiç kimse benim kadar ağır bedeller ödemiyordu.

Bunu hak edecek kadar büyüklükte ne günah işlemiştim, bilmiyordum.

Bazen acı denilen illet beni öyle bir hale getiriyordu ki annemden kaçmak için birçok girişimime sebep olmuştu. Ondan ve oradan kaçtığımda bana şiddet uyguluyordu. Vurduğu her darbede vücudum günahımdan arınacak sanıyordu.

Dudaklarımdan sızan kanı elimin tersiyle sildim. Bodrum katındaki hapishanenin zeminde, cansız bir bedenden farksız bir şekilde yatıyordum.

Vücudumdaki acılar bir çiviye takılıp sökülen iplik gibi sallanıyordu. Dikilse bile eskisi gibi olamayacak gibi, beyaz bir kazağa dökülen kahve lekesinin çirkin görüntüsü gibi, yıkılmak üzere olan evin enkazı gibi...

Kendimi yerden kaldırmak için hafifçe doğruldum. Sırtıma giren acıyla dudaklarımdan inleme döküldü. Kemiklerim sanki birbirine girmiş bir köprü misali birbirini tutuyor, bu köprüyü yıkmama izin vermiyordu. Göğsümü yerden kaldırdığımda dudaklarımdan acı bir çığlık döküldü. Bu çığlık hapishanenin parmakları arasına çığ gibi düştü. Dizlerimin üzerine oturdum. Annem hapishanenin kapını açmış ve aralık bırakıp gitmişti. Saçlarımı arkaya ittim. Ellerimi yere koyup ayağa kalkmaya çalıştığımda hayat yine sanki omzuma ağır yükler yüklemiş ve bana bir darbe daha indirmişti. Birkaç kez başarısız olan ayağa kalkma çabam tükenmek bilmeyen umudumla başa sarıyordu.

Zor da olsa ayağa kalkmayı başardığımda adım atmaya çalıştım. Birkaç adımda hapishanenin çıkışına geldiğimde demir parmaklıklardan tutundum. Hapishaneden çıktığımda merdivenlere yöneldim. Merdivenin kenarındaki korkulukları parmaklarımla kavradım. Belki de hayatımda en zorlandığımı adımı atmaya çalışmıştım. Merdivende bir basamak çıktım.

Gözümden yaşlar akmaya devam ederken kendimi yukarı çekmeye çalışıyordum.

Her adım, içimdeki acıyı resmeder gibi süzülmüştü yeryüzüne. Merdivenlerden çıkarken tanık olduğum bu tablo, birden karanlığa boğuldu. Ve o karanlıktan geriye kalan tek his tamamlayamadığım yolun sonuydu.

***

Uzaklarda şimşekler benim için inliyordu sanki. Özgün bir âşık gibi hıçkırıyor bulutlar bu sabah. Gökyüzü, dertli bulutu teselli ediyor kollarının arasında. İnsanlar bulutun gözyaşlarına şemsiye tutmuş onu görmezlikten geliyordu vicdansızca...

Mutfağın penceresi, bulutun bu hüznünü bize göstermemek için buğulanmış kalleşlik yapıyordu. Elimle camın buğusunu sildim ve yağmura baktım. Çok hızlı yağıyordu. Diline dökmediklerini gözyaşlarına döküyordu.

YILDIZIN ŞUA'SIWhere stories live. Discover now