24.{ Gözyaşı }

7.1K 487 17
                                    

Bukre birkaç aydır yaşanan tatsız olayların ağır yükünden kurtulmak ve nefes alabilmek için annesinin mezarına gelmişti. Genç kadının kabuk bağlayamayan acısı yeşil gözlerinden damlalar halinde dışa vurmuştu. Bukre kendisine yaşattığı bu eziyetin ağır yükü altında bir gün yok olacağını bilse de karşı koyamıyordu. Doğumda annesinin ölümüne sebep olduğunu bilmek her zaman kendisini suçlu hissettiriyordu.

Yine burada annesinin mezarı başında toprağını avuçlarken annesine benzemeyen aykırı duruşunu sergiliyordu biraz yenilmişlik taşısa da babasının, annesini anlatırken ki masalsı sesi çınlıyordu kulağın da dokunduğu her şeye canlılık ve mutluluk getirdiğini, çok iyi yemek yaptığını, her zaman yüzünde gülümsemelerin eksik olmadığı söylerdi. Oysa Bukre öyle değildi, olmak isterdi. Kız çocuğunun annesine benzemesi gerekmez miydi? Bukre annesine benzemek isterdi. Her zaman onun gibi mutlu olmak gülmek ve çevresinde ki insanları da mutlu olmasını sağlamayı dilerdi. Yitikti genç kadının gülüşleri, mutluluğu saklanmıştı.

Gözyaşları çoğalmış; hıçkırıklara dönüşmüştü. Yine konuşamamıştı söylemek istediği o kadar kelimelerin içinde suskun kalmıştı genç kadın. İçinde ki birikmişlik ile başını soğuk mermere yaslarken aniden yağmaya başlayan yağmurun altında ıslandığının farkına varmadan ağlıyordu. Her şeye!

***

Tekin ne zaman ruhu kapalı kapılar arkasına gizlenmeyi seçse soluğu babasının mezarı başında alırdı. Önemli bir görev sırasında babası tuzağa düşürülerek hayatını kaybetmişti. Doğum günüydü altı yaşına girmiş sürekli pencereye koşturuyor babasının gelmesini hediyesini vermesini beklemişti. Annesi çeşitli bahaneler ile kendisini oyalasa da küçük temiz kalbini kötü bir kaplamıştı. Babasının olmadığı en kötü doğum günüydü. Bütün gün yüzü asık dolaşmış, arkadaşlarının verdiği hiçbir hediye mutlu etmeye yetmemişti.

Gece yarısı olmasına rağmen uyumamış aşağıdan gelen tıkırtılara kayıtsız kalamayarak küçük adımlarla basamaklardan inerek sesleri duyabileceği şekilde, annesinin kiminle ne konuştuğunu dinlemeye başlamıştı.

Babasının ismi geçiyordu.

"Mesut tuzağa düşmüş..."

Sesli bir yutkunma.

"Mesut öldü."

Ses telleri yırtılırcasına acı dolu bir çığlık. İsyan!

-

Tekin içinde kaybolduğu anıdan sıyrıldığında, toprak avuçları içerisinde sıkmaktan parmak boğum araları beyazlamıştı.

"Anılarda kayboluyorum, seni özledim baba..."

Yağmur başlamıştı, genç adamın dudaklarında buruk bir kıvrılma oluşmuştu. Babası yağmuru çok severdi.

Tekin arabasına doğru ilerlerken mezarlığın içinde duyduğu hıçkırık sesiyle duraksamıştı. Sese doğru yöneldiğinde hedefi gözlerine ulaşmıştı. Tekin nerde olsa Bukreyi tanırdı. Hızlanarak genç kadının yanına ulaştığında Bukrenin yarı baygın sırılsıklam ıslanmış görüntüsü genç adamı telaşlanmıştı. Yağmur şiddetini artırırken Tekin, Bukreyi kollarına alarak göğsüne yaslamıştı.

Genç kadını arabaya yerleştirdiğinde üzerinde ki ıslanmış ceketi çıkartarak klimayı çalıştırmıştı.

Arabayı çalıştırarak hızla mezarlıktan çıktığından Bukre soğuktan sıcağa geçmenin etkisiyle titremeye başlamıştı.

Gözlerini sımsıkı kapatmış, kollarıyla vücudunu sarmalamıştı. Hızla ilerleyen arabanın içinde genç adamı kokusundan tanımıştı, tam bir çöküş yaşamıştı, bilinci dirençlerini kırmış, yüksek bir tepeden bırakmıştı kendini.

Kısa bir süre sonra araba durduğunda Bukrenin evine gelmişti. Genç kadın gözlerini sımsıkı yummaktan vaz geçmiyor, saklanmak istercesine başını genç adamın göğsüne daha çok bastırıyordu bilinçsizce.

Çalan kapının ardından Bukrenin babası Adnan Bey kapıyı araladığında kızının beklenmedik bu hali ile telaşlanmıştı. Kızını kucaklamak istese de Tekin kibarca müsaade etmemiş, odasına kadar kendi taşımak istemişti. Konuşmadan geçen bakışmanın ardından Adnan Bey önde Tekin arkada basamakları çıkmaya başlamışlardı. Bukrenin odasına geldiğinde genç kadını yatağına yumuşak bir şekilde bırakmıştı. Bukre tutunma hissiyle yastığını sımsıkı kavrayarak yumruklarını sıkmıştı. Tekin genç kadının ayakkabılarını da çıkarmak istese de Adnan Beyin tepkisini kestiremediği için ger çekilmişti. Kızının dağılmış hali yaşlı adamın üzüntüsünü katlayarak engelleyemedi yaşlar sıralanmıştı göz pınarlarından yatağa yaklaşarak kızının saçlarını okşadı.

Tekin Bukrenin yıkılmaz görüntüsünün içinde kimseyi kabul etmediği kabuğunda saklı kaybolmuşluğuna ilk defa apaçık şahit oluyordu.

Evin yardımcısı Ceylin yabancıyla gelen Bukreyi gördüğünde koşarak odaya gelmişti.

Adnan Bey ve Tekin odadan çıkarken Ceylin, Bukrenin üzerini değiştirebilmek için odada kalmıştı.

Adnan Bey kapıya kadar Tekin'e eşlik etmiş, babacan bir tavırla gülümseyerek; "Teşekkür ederim evlat" dedi.

Gen adam gerilirken belli etmemeye çalışsa da yılların kurdu Adnan Beyin gözünden kaçmamıştı.

Tekin buruk bir gülümsemeyle, "Bukreye iyi bakın..." diyerek evden ayrılmıştı.

Arabaya bindiğinde derin bir nefes bırakmıştı. Genç kadının babasının karşısında parmakları dahi kasılmıştı.

***

Aradan geçen iki günün ardından Bukre ancak toparlanabilmişti.

Başını babasının omzuna yaslamış, sessizce tv deki komedi programını izliyorlardı. Aslında ikisinin de izlediği pek söylenemezdi. Zilin çalmasıyla baba-kız düşünce buhranından bir nebze çıkmışlardı.

Kucağında küçük bir kız çocuğu ve yanında kızıl saçlı bir kadınla içeriye Giray girdiğinde ortamda derin bir sessizlik oluşmuştu.

Adnan Bey ne söylemesi gerektiği konusunda şaşkındı. Oğlu iki aydır ortalarda yoktu ve yanında bir kadın ve küçük bir kız çocuğu ile geri dönmüştü.

Bukre de en az babası kadar şaşkındı, bu insanlarda kimdi böyle?

Adnan Bey en sonunda bir şey söylemesi gerektiğini düşünerek; "Misafirlerimiz kim oğlum? Diyebilmişti.

Giray ödün vermez bir ses tonuyla yanıtladı.

"Onlar misafir değil baba. Karım ve kızım."    

Görevimiz Tehlike 《TEHLİKELİ OYUNLAR SERİSİ I 》TAMAMLANDI  Where stories live. Discover now