Bölüm 8

100 10 1
                                    

Hala aklımdan çıkmıyordu yaptığı. Nasıl böyle bir şey yapabilir, ben ona sadece yardım etmek istemiştim. Ama sorun bendeydi ne diye burnumu sokuyorsam. Sorduğum sorulara ters ters cevap verip birde üstüne soğuk davranmıştı.

Yatakta bir sağa, bir sola dönüyordum bugün işe gidip gitmemek konusunda oldukça kararsızdım. Artık onunla çalışamazdım. istemiyordum da zaten başka bir iş bulurdum part time. En azından artık okulum da vardı. Bu düşüncelerle hemen yataktan kalktım. Kahvaltı yapacak iştah bırakmamıştı birileri. Niye bu kadar kafama takıyorum bilmiyordum. Hemen dolabın önüne geçip krem gömlek, siyah deri kalem etek ve siyah botilerim de karar kıldım. Saçlarıma şekil vermeden salık şekilde bırakmıştım. Çantamı da aldım artık çıkabilirdim.

Otobüsü artık o kadar sorun yapmıyordum alışmıştım ve bu sefer oturacak yer bile bulmuştum. Ne şanslı birgün ama! Kafam da kurduğum senaryo ile mağazaya girmeme az kalmıştı. Eğer planlamazsam içeride konuşacak kelime bulamayabilirdim. Heyecan yapıp laflar birbirine dolanabilirdi. İçeri girmemle kalabalık gözüme çarptı. Gerçekten iyi iş yapıyordu bu mağaza. Gözüm Leyla'yı ararken nerde olduğunu tahmin etmek çokta zor değildi. Hemen Oğuz Bey"in odasının yolunu tutmuştum ama bi kaç kez çalmama rağmen ses çıkmamıştı. Yavaşça kapıyı açıp kafamı içeriye uzattım ama kimse yoktu yani tek çare onun yanına gidecektim. Ve bu benim istediğim en son şeydi.

Ahmet Bey'in odasına doğru ilerlerken heyecanlanmıştım nedensizce. Derin derin nefes alarak kapıya geldim çalıp çalmamak konusunda biraz kararsızdım, istemediğim bir manzara ile karşılaşmak istemiyordum. Nasıl bir manzara bekliyorsam artık. Kapıyı iki kez tıklattım ve gir sesini duyduğum da tekrar derin bir nefes alıp içeriye girdim. Oğuz Bey de buradaydı. Aa tabiki Leyla da önlerinde bir sürü ürün kataloğu vardı. Herkes pür dikkat bana bakıyordu, yine söze giren Ahmet oldu. Artık Bey demeyecektim çünkü patronum değildi. "Leyla hanım işe istediğimiz saatte mi geliyoruz?"  yüzünde alaycı bi gülümseme vardı.
Şuan ona burda tam yüzünde ki o alaycı gülümsemeye yakışır cevap vermesini de bilirdim ama bana yakışmazdı işte.

"Ben de sizinle bunu konuşmak için geldim. Tabii müsaitseniz işiniz varsa ben semih Bey'e de bırakabilirim istifamı?"
Yüzü bir an kaskatı kesildi boynunda belirginleşen damarı bile görebiliyordum.

"Çıkın dışarı siz!"
Herkes bir an neye uğradığını şaşırsada katalogları falan toplayıp çıkmıştı. Bende salağa yatıp çıkıyordum ki.. "Sen kal, Ela." dediğini duydum. Herkes çıkarken ben olduğum yerde bekledim." Amacın ne Ela?" demesiyle vücudumu tam olarak o'na doğru çevirdim.
"Ne amacı ahmet?"

"Bakıyorum Bey'i kaldırmışsın,"

"Artık patronum değilsin." Derin derin nefes alıp verdiğini burdan bile duyabiliyordum.

"Ben kovuldun dediğimi hatırlamıyorum. Şimdi işine dönebilirsin," diye tısladı.

Bu sefer sinirlenen taraf bendim,
"Herşeyde baskı kuramazsın.  Buna sen değil ben karar veririm!" dedim sinirlenmemek elde değildi. Benim sahibimmiş gibi davranıyordu. Şuan ikimiz de sinirliydik. Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymayacak, kalplerimizi kıracaktık.

"Ela, bak otur konuşalım. Dünki olay seninle benim aramda. Neden işi bırakıyorsun?" daha da sakinleşmiş gibiydi. Ama benim sakinleşmeye hiç niyetim yoktu!

"Seninle konuşak hiç birşeyim yok! Gidip şimdi muhasebeden çıkışımı alacağım." diyip kapıdan çıktım. Topuk seslerim koridoru inletirken ben hala dünki yemekte söyledikleri neden bu kadar kalbimi kırdı ve bugün niye bu kadar tepki verdim hala bilemiyordum. Düşündüğüm şey inşallah olmamıştır. Bu süre zarfında en son istediğim şeydi birine karşı duydu beslemek hayatıma birimi alıp kafam karışsın istemiyordum

Muhasebenin kapısını tek seferde tıklatıp içeri girdim. Semih yine bilgisayarla uğraşıyordu. Sakin olmaya çalışarak derin bir nefes aldım.

"Çıkışımı istiyorum," direk konuya girmiştim.

"Tabii, gel otur Ela." tepkisi beni şaşırtırken sessizce koltuğa oturdum. Ahmet onla konuşmuştu sanırım. Yine o lafa girerek, "tazminatını hesabına mı yatırmamı istersin, elden mi vereyim?"

Neyden bahsediyordu bu böyle? Ben istifa ediyordum benim tazminat ödemem gerekiyordu. Ahmet yine saçmalamıştı!

"Saçmalamayın, siz beni işten kovmadınız! Tazminat falan istemiyordum!" diye fazla yüksek olmayan bir sesle bağırdım.

"Ela, Ahmet bu işin sesini bırakmaz. Paranı al ve git." yine derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Bu adam benden ne istiyordu böyle?

"Semih bak-," sözümü kesip devam etti.

"Ela, hesabına mı yatırayım, elden mi vereyim?" sorusunu tekrar yineledi. Bu konuyu artık uzatmayacaktım, " hesabıma yatırın!" diyip ayağa kalktım. Oda ayağa kalkınca el sıkışıp vedalaştık. Mağazadan çıkarken Leyla'nin yüzünde zafer gülümsemeso beni deli etmişti. "Al Ahmet'ini başına çal!" demek vardı ama şartlar el verişli değildi işte.

Buradan direk okula geçecektim ama üzerimdekilerle okula gitmek ne kadar doğru olur bilmiyordum. Eve gitsem iyi olacaktı.

Iki hafta sonra.

♦♦♦

Okul kapısında gözlerim Ali'yi tararken bir türlü göremiyordum. En iyisi aramak deyip telefonu cebimden çıkardım. Ve kayıtlı numarayı arayıp beklemeye başladım.

Ama bu.

Ahmet'in burda ne işi vardı?

Bu adam gerçekten sinirlerimi bozuyordu, onu görmemezlikten gelerek, onun ters istikametinde yürümeye başladım. Taki kolumdan tutulana kadar.

"Ela nereye böyle bana selam vermeden?"

Onun bana bu kadar yakın durması hiç iyi değildi. Ben.. Ben onu özlemiştim. Hemen kendimi toparladım.

"Senin burda ne işin var? Leyla seni nasıl tek başına dışarı çıkardı. Gerçekten çok şaşırtıcı."

Ahmet'in kaşlarının çatıldıgını farkediyorum. Ne söylediğimi idrak etmeye çalışır bir hali vardı, tabi bunu farketmesi zor olmadı.

"Ela sen ne dediğinin farkında mısın?"

Sinirlenmek istemiyordum. Kolumu çekip, "oradan bakınca saf falan gibi mi duruyorum? Seninle uğraşacak ne vaktim. Nede zamanım var bend-" lafımı tamamadan Ali'nin bana bağırmasıyla Ahmet'in arkasındaki Ali'ye baktım. Uzatmanın lüzumu yoktu. Omzuna çarparak Ali'nin yanına ilerledim.

Sonra söylemem gereken asıl şeyi söylemediğimi fark ettim ve tekrar ona doğru adım attım bu sefer tam aramıza hiç mesafe kalmayacak şekilde Ahmet'e yaklaştım.
"Ve bir daha seni bırak okulum bulunduğum hiç bir yerde görmek dahi istemiyorum ben senin oyuncağın bil hassa gel diyince gelecek git diyince susup oturacak bir kadın hiç değilim." Diyerek  biraz daha yanaştım sesimi olabildiğince alçaltmıştım daha sonra hiçbirşey olmamış gibi Ali'nin yanında aldım soluğu

YAKAMOZDonde viven las historias. Descúbrelo ahora