8 ♠ Yatağım kan kaybından ölüyor gibi.

35.9K 1.9K 278
                                    

8 Ağustos

Gözlerimi karnımdan dürtülmemle araladığımda ilk önce bir ayak gördüm. Daha sonra gözlerim yukarı kaydı ve Yaşar pisliği.

Yaşar Amca? Benim odamda? Silkinip ayılmaya çalıştım ve yattığım yerden doğruldum. Sırtım fena ağrıyordu. Ah, tabii ya, market. Hızlıca ayağa kalktım ve Yaşar Amca'nın yanında dikildim.

"Günaydın Yaşar Amca." dedim gülümseyerek. Sonra elimle bir saniye beklemesini işaret ederek yere eğilip Ezgi ve Başak'ı dürttüm. Onlar da ilk başta mırıldansalar da hemen fırladılar ayağa.

Hepimiz kem küm ediyoruz, adama mantıklı bir açıklama veremiyoruz. Birden sinirle çıkıştım. "Yaptığınız hiç hoş değildi Yaşar Amca." Adam bana boş boş baktı. "Hiç insan yarısı kadar kızı ayağıyla eze eze dürtüp uyandırır mı? Ayıp valla. Günah."

"Yani izinsiz mallarımı yemek günah değil, ayakla dürtmek günah?"

"Yaşar Amcacığım ne yapabilirdik ki? Bizi burada kilit altında bıraktınız. Açlıktan ölseydik başınıza kalırdı." dedi Başak. Başak konuşunca adam yumuşadı. Pis torpilli!

"Evet, yani hep sizi düşündüğümüzden," dedi Ezgi. Adam ona da yumuşadı. Bir ben kaldım adama düşman!

"Pekala çocuklar, bunları dünkü çalışmanızın karşılığı sayın. Benim işime dönmem lazım. İyi bayramlar size."

Ay bugün bayram değil mi? "İyi bayramlar." dedik hep bir ağızdan. Baştan söyleseydi dünkü çalışmamızın karşılığı olduğunu keşke, öküz gibi yerdim.

Marketten çıkıp otobüs durağına geldik. "Bugün ne yapacağımızı bilmem ama benim ilk önce eve uğramam lazım."

"Aynen, benim de."

"Benim otobüs geldi, görüşürüz." dedi Ezgi ve direkt bindi. Şanslı şıllık!

Daha sonra Başak'ınki de geldi. Ve ben durakta 23 dakika daha bekledim. İşte böyle de şanslıyımdır.

Kapının zilini çaldım, birkaç dakika bekledim, açan yok. Tam tekrar basıyordum ki annem ağzını kocaman açmış, gözlerini pörtletmiş şekilde fısıldamakla bağırmak arasında gidip gelen bir ses tonuyla "Sakın basma!" diyerek kapıyı açtı.

Elimi geri çekip havaya kaldırdım. "Sakin ol anne!"

Beni içeri alıp yavaşça kapıyı kapattı. "Sessiz ol, teyzenler, amcanlar, dayınlar, halanlar uyuyor."

Evet, bugün bayramdı. Gözlerimi sıkıca kapatıp acı gerçeği idrak ettim. Tüm akrabalar bizdeydi.

Tüm bayramlarda bizim eve doluşurlardı. Neden biz? Neden yani? Hayır misafirliğe gitmeyi sevmem ama misafirliğe gelenlerden nefret ederim. Çünkü bizim eve gelecek olmaları demek, evi toparlamak demek, toz almak demek, anneye yardım etmek demek ve odanı 88769789 akrabayla paylaşmak demek. Hayır, neden Ankara'da toplanıyorlar ki? Onların şehrinde toplanalım, onların evini mahvedelim. Onlar bizi gezdirsinler. Nerede? Alıştırmışız bir kere.

Annem işaret parmağını dudaklarının üzerine bastırıp sessiz olmamı işaret ettikten sonra mutfağa gitti. Tüm akrabalar eve dolunca, kadın sabahın bir köründe kalkıp yapmaya başlıyor yemekleri. Bize gelen ablaya da yaptırmıyor maalesef. Sonra akrabaların bazıları eleştirince cinnet geçiriyor. Şahit oldum.

Salondaki koltuklarda perişan halde yatan akrabaları geçtikten sonra hafifçe misafir odasını araladım. Minik Aysu da oradaydı. Kendimi yanına gidip yanağını sündürmek için zor tutup odadan çıktım. Ne yapayım, çok tatlıydı ve daha 1 yaşında bile değildi.

Okul Bizi ÖldürmedenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin