2.BÖLÜM

9K 253 15
                                    


KÖR TALİH-2

O ASLA KALBİNE HÜKMEDİLMESİNE İZİN VERMEZDİ!

Kararları hiçbir zaman başkasının fikrine bırakmayan Arda Mertoğlu, sivri zekâsı ve sarsılmaz gücüyle herkesin çekindiği, kendini çelik zırhlarla dış dünyaya kapamış soğuk bir iş adamıydı.

Buzdan maskesi en büyük sığınağıydı. Bir dişlinin kusursuzca işleyen çarkı gibi tek düze olan hayatına giren ufak kızın, sıcak düşleriyle sarmalanınca, tüm dengesi bozuldu. Daha evvel karşılaşmadığı bir inatla hem kalbine hem de beynine hükmetmeye başlayan bu tatlı belayı kendinden uzak tutmaya çalıştıkça; koşar adım ona yaklaştığını kavrayamadı. Ve kaybetme korkusuyla sınanınca, kendini bile şaşırtan bir hamle yaptı.

*

O ASLA MASALLARIN MUTLU SONLA BİTTİĞİNE İNANMAZ!

Hiçbir zaman pembe düşleri hayatının önderliğine koymayan ve her daim gerçekçiliği kendine ilke edinen Hazal Atmaca, tüm duygularına hükmeden bu adamın emri altına gönüllü olarak girecek miydi? Ailesinin ve toplumsal baskıların arasına sıkışmışken, sınırlarını katı bir sırla çizdiği bu adamın yüreğine söz geçirmek gerçekten mümkün müydü?

Peki saklanan geçmiş ortaya dökülürse,

iki yaralı yürek bu acıyı kaldırabilecek kadar güçlü müydü?



1. BÖLÜM

Bostancı Sahili: Bir yıl önce...

Ayaklarını yere sanki dövecek gibi hiddetle vuruyordu! Güzelim mavi gözleri kararmış, azgın fırtınaların patlatacak bulutlar gibi kopkoyu bir vahaya dönüşmüştü. Genç kız, sinirden gözünün önünü göremeyecek kadar öfkesi burnundaydı. Şu anda 'dünya yanıyor' deseler 'bir kibrit de benden' diyecek durumdaydı. Elindeki telefonu kırasıya sıkmış, bağıra çağıra kimseye aldırmaksızın fütursuzca konuşuyordu. Bedenini esir almış çılgın öfkesiyle, dalgınca yanından geçtiği bir banka şapadanak oturup, karşısındaki kadına itinayla derdini anlatmaya çalıyordu. Ha, anlatmak mı? Daha çok, ipe sapa gelmez kelimeler eşliğinde haykırıyor olabilirdi!

"Eda, bunu nasıl yapar? Benim gece-gündüz çalışıp yaptığım projenin üzerine nasıl konar? Aklım almıyor. Hastaydım... Lanet olsun, hasta! Sadece teslim et dedim. Ona güvenip verdim. Ama adi, şerefsiz üzerine yatmış! Bilemezdim ki, o kanı bozuk bunu bana yapar! Kaç senelik arkadaşım ya, kaç senedir onu tanıyamamışım."

"Sen de diyorsun kanı bozuk işte. Sakin ol Hazal. Değmez. Öfkelenme! Bir yolu bulunur. Canını sıkma artık. Dekana gittin mi?"

"Gittim... ama ne! Beni başından savdı. Bana kaçık gibi baktı. 'Kanıtın var mı?' dedi. Gösterdim kâğıtları, kanıt olarak kabul edemezmiş... Bana bunların pekâlâ 'kopya olmadığından, nasıl emin olurum?' dedi ya! Asıl benim onun projesinin üzerine yatmaya çalıştığımdan emin olamazlarmış. Kendimi alaya alınıyormuşum gibi hissettim. Ortada tırmalansam kimse umursamıyor ya!"

Narin gururu, fındık kıracağıyla kırılır gibi ezikti.  Bir takım başarılarla desteklenmemiş bir genç kız için, bundan daha dayanılmaz bir şey de olamazdı. Evet olurdu! "Ya Rabbim! Aydın Doğan'ın kızıyken, Hilkat Garibesi gibi gezenlere döndüm" diye inlemek istiyordu.

"Tamam canım, üzülme! Bulacağız bir çıkar yolunu. Hem merak etme sen... Tamam, ben o piçin çaresine bakacağım."

"Nasıl yapacaksın kuzum, anasını mı arayacaksın? 'Şey Fatma Teyze, oğlunun kulağını bir zahmet çekiversen ya! Bereket versin Hazal'ın aylardır kendini paraladığı tasarımın üzerine, hem de hiç ummadığı bir anda mabadını yaya yaya oturmuş da! Bir zahmet kaldırıveresin... Bizim safı oyuna getirip, çok güzel elinden almış.' Yapma Eda ya! Bana Dekan bile posta koymuş, anasına pul mu bastıracaksın?"

KÖR TALİHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin