↨ İstanbul ↨

80 7 0
                                    

Medya: İstanbul / Bölüm Şarkısı: Katy Perry - Rise 

İyi Okumalar. 

-

Doğduğumdan beri birçok engelle karşılaşıp sürekli seyahat etmiştim. Türkiye'de gitmediğim yer neredeyse kalmamıştı ve artık seyahat işinden bıkmıştım. Babamın işi dolayısıyla sürekli gezmek onu beni rahatsız ettiği kadar onu da ediyordu. Babamı seviyordum, kim sevmezdi ki? Sonuçta babalar ilk aşkımızdır. 

Babam ile annem, ben on üç yaşımdayken boşanmış ve kendi yollarına bakmışlardı. Ortada aldatma, şiddetli geçimsizlik falan yoktu. Annem ve babam, üniversitede tanışmış, birbirlerine aşık olmuşlardı. Aşkları bir gece gözlerini kör etmişti ve o gecenin sonunda ben olmuştum. Annem üniversiteyi erken bırakmak zorunda kalmış, babamsa üniversiteyi bir sene önceden bitirdiği için hemen çalışmaya başlamıştı. Babam yeterli miktarda parayı elde ettiğinde ben iki yaşındaydım ve ciddi anlamda, annemle babamın düğününe gitmiştim. Aralarındaki tüm bağ, evlilikle koparken sadece on bir yıl evli kalabilmişlerdi. 

Annem, boşanınca ayrı bir eve çıkmak istese de babam izin vermemişti ve annemle beni, şu an bulunduğum evde bırakıp kendine başka ev almıştı. Aslında babamın durumu harikaydı ama bir zamanlar para biriktirme sorunu, dedemden kaynaklanıyordu. Evlenmeden çocuğu olduğu için babamla atışan dedem, babama zırnık koklatmamıştı. Annem, ben on beş yaşıma geldiğimde Muğla'dan gitmişti ve kendine yeni bir hayat kurmuştu. Annemin gidişinin ardından babam Sibel Hanım'la görüşmeye başlamıştı, bu yüzden çok kavgalarımız olmuştu. 

Sibel Hanım, annemin çok yakın bir arkadaşıydı fakat demek ki değilmiş ki annem gider gitmez babama yapışmıştı. İki yıldır babamla Muğla'da kalıyordum, ama evleneceğini duyduğumdan sinirliydim. Bir ay sonra düğünü vardı ve bana elbise arıyordu. Babamın yaptıklarını anneme anlattığımda annemin tek tepkisi, "Mutluluklar dilerim," deyip telefonu suratıma kapatmak olmuştu. 

Anneannemi arayıp durumu özetlediğimde bana uçak bileti almıştı, bu sayede yarınki uçağımla İstanbul'a gidecektim. Babamın bundan haberi  yoktu, eğer o bana sormadan kendince kararlar alabiliyorsa ben de alabilirdim. Valizlerimi hazırlamış, kitaplarımı koliye koymuş ve arkadaşım Tonton'la vedalaşmıştım. Tonton, benim tavşanımdı. Babaannem, on dördüncü yaş günümde hediye etmişti, fakat onu burada bırakmak zorundaydım. 

Bugün, tüm gün odamdan çıkmayıp dizi izlerken kapım tıklatılmış, içeri babam girmişti. Bana neler yaptığımı sorduğunda dizi izlediğimi söyleyerek onu odamdan kovmuştum. Sinirli olduğumu bildiği içinse üstüme gelmemişti. Şimdiyse anneanneme mesaj atıp pencereden atlamaya çalışıyordum, çünkü saat sabahın beşiydi ve babam beni bu durumda görürse cidden kızardı. Bin bir zorlukla pencereden atlayıp taksiye bindim ve havalimanının yolunu tuttum.

-

İstanbul'da bıraktığım arkadaş sayım  çok fazla sayılmazdı. On bir yaşımdayken buraya gelmiştik ve babamın işi dolayısıyla üç aydan fazla kalamamış ve Muğla'ya taşınmıştık. Arkamda bıraktığım arkadaşlarım,ardımdan çok gözyaşı dökmüş, ama beni hiç aramamışlardı. Altı kişiden oluşan arkadaş ortamım vardı ve onlarla mutluydum, buradan taşınınca ise Muğla'da birkaç kişi dışında kimseyle arkadaşlık yapmamıştım. Sanki onlara ihanet ediyormuşum gibi gelirdi. 

Şimdiyse buraya yeniden dönüp, denizin kendine has tuz kokusunu içime çekerken arkadaşlarımı düşünüyordum. Annemin buraya geldiğimden haberi yoktu, tamamıyla sürpriz olacaktı. Evin adresini bilmediğim için anneannemi aradım, ikinci çalışta açıldı telefon. Ama açan anneannem değildi.

"Alo, efendim kızım?" Annemin yorgun sesi kulaklarımı doldurunca ne yapsam bilemedim. Ona adresi sorsam anlayacaktı ama başka çarem de varmış gibi görünmüyordu.

"Anne? Ne yapıyorsunuz?" Bu soruyu sormam oldukça saçmaydı, çünkü saat yedide uçağa binmiştim ve saat sekize yeni geliyordu.

"Uyuyordum, İstanbul." Bir an duraksadı ve nefesini verdi. "Geçen gün telefonu suratına kapattığım için üzgünüm. Sadece işler fazla yoğun ve o an konuşamadım." 

"Sorun yok, anne," diye mırıldandım. "Anneannemi özledim, telefonu ona verir misin?"

"İyi de, dün zaten konuşmuşsunuz. Bir şeyler mi saklıyorsun?"

"Babamın düğününde ne yapacağımı seninle konuşmak istemiyorum anne."

"Anneannene veriyorum telefonu." Annemin sesi gittikten sonra anneannemin tonton sesi geldi kulağıma.

"Kuzum, ne yapıyorsun?"

"Anneanne ben geldim, adresi bilmiyorum ama."

"Ah, öyle mi? Bence beyaz giyinmelisin, otuz yedi yaşında bile olsan seni genç gösterir. Sen dört yaşındayken de çok severdin beyazı."

Beyaz mahalle, otuz yedi numaralı bina, daire numarası dört. "Teşekkür ederim, anneanne."

-

Heyecanla geçirdiğim kısa bir taksi yolculuğu da biterken çoktan arabadan inip binanın içine girmiştim bile. Bina, çift daire değildi, tek daireydi. Yani dördüncü kattalardı. Hızla dördüncü kata çıkıp zile bastım.

"Anne," diyen annemin sesini duydum. "Kapıya bakabilir misin? Ellerim köpüklü."

"İşim var, Verda. Sen bir bakıver işte." Kapıya yaklaşan adım seslerini duyunca kapının kenarındaki duvara yaslanıp bekledim. Annem muhtemelen gözetleme deliğinden bakacaktı, o yüzden saklanmak en iyisiydi. 

"Kim var orada?" diye seslendi annem kapıyı açıp. "Dalga mı geçiyorsunuz?" Hızla kapının kenarından ayrıldım ve annemin boynuna sarıldım.

"Sürpriz!"

-

"Burada kalamazsın, İstanbul," dedi annem elini saçına atarak. "Velayetin babanda, ikinci bir mahkeme olmadan buraya gelirsen... Çok uğraşırız, İstanbul. Muğla'ya dön, kızım. Hem baban öğrenirse çıldırır."

"Anne," dedim bıkkınlıkla. "Bir buçuk ay sonra on sekizime gireceğim. Bunun farkında mısın?"

"Bir buçuk aya daha çok var, İstanbul!" Gözlerimi şüpheyle kıstım, annem benden bir şeyler saklıyordu. Pekala, velayetim babamdaydı ama annemin benim için, babamla konuşması lazımdı.

"İstesen onunla konuşabilirdin anne," dedim, sözlerim tam bir yıkımdı. Hayal kırıklığı barındıran gözlerimle anneme bakıp göz teması kurmaya çalıştım, ama annem mahcup bir ifadeyle bana değil, yere bakıyordu. "İstemiyorsan önemi yok," diye fısıldadım. "Yeni bir bilet alıp, dönerim Muğla'ya." 

Arkamı dönüp valizime yürürken annem, "İstanbul," diye mırıldandı. Neler diyeceğini beklemeden valizimi aldım ve kapıyı açıp merdivenlerden inmeye başladım.

"Anne, İstanbul'u durdurur musun?"

"Cem çıldırır, Verda. Bırak gitsin." Anneannemin iğneleyici laflarını duyduktan sonra binadan çıktım ve sokakta yürümeye başladım.

Annem sanırım eskisi kadar yakın değildi bana, özlememişti ya da. Ama bu çok saçmaydı, birbirimizden ve dedemle anneannemden başka kimsemiz yoktu ki. Babamı şimdilik pas geçiyordum çünkü o kendine yeni bir hayat kuruyordu. 

Ve o hayatta bana yer yoktu.

"Hey, İstanbul sen misin?" Arkamı dönüp bana seslenen esmer çocuğa baktım ve gözlerim şokla açıldı.

"Arda!" diye bağırdım ona sarılıp. "Sizi çok özledim!"

"Biz de özledik, hadi gel. Grubun yanına götüreyim seni."

İSTANBUL (Şehirler Serisi 1) #ilmelistanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin