DİŞİ YILANIM - 48

1.4K 127 8
                                    


Helya çok düşündükten sonra kendi kararıyla şimdi tanrıların krallığında ve Tanrı Kral Prwnsim'in ebedi, sonsuz tabir edilen Abuş Sarayındaydı. Eşi sayesinde sevmeyi, güvenmeyi öğrenmiş. Kızının varlığı ile sonsuz mutluluğa, sevgiye, güzelliğe erişmişti. Doğumundan beri süre gelen şüpheyi, öfkeyi, nefreti bir kenara atmış ve güveni, inanmayı tatmıştı. Sonsuz yaşamına güzellikler gelmişti. Ama hepsi için bir adım atmak zorunda kalmıştı.

İşte bu yüzden şimdi buradaydı. Bir adım daha atıyordu. Bu seferki adım kendisi için değildi. Tanrı Kral, eşi kraliçe ve onların soyundan gelen tanrılar içindi. Yani bilmeden aile olduğu kişiler içindi. Kendisinden nefret etmeyen kraliçe içindi. Kocaman bir kucaklayışla kardeşim diyen Semin içindi. Yavrusunu koruyan Rastan ve diğerleri içindi. Kendisine güneşim diyen, kızım diyen kral içindi.

Tanrı Kralın özel hizmetkarı "Majesteleri sizi bekliyor Yılan Kraliçe." Deyince son bir gayretle ileri gitti.

Tanrı Kral Prwnsim kızı taht salonuna geçtiği an ayağa kalktı. Sonra oturdu. Kendisini kabul etmeyen kızının karşısında el pençe durmak istemedi. Yani kibrine bir kez daha yenildi.

"Yılan Kraliçe."

Eğilip selam verdi. "Saygılarımla majesteleri."

"Ziyaretini beklemiyordum Kraliçe."

"Bundan şüphem yok majesteleri." Babasının yüzüne baktı. "Nasılsınız?"

Bu hatır sorma kralı gafil avladı. Evladından gelen bu küçücük ilgi yüreğine olduğundan bile haberi olmayan yüreğine değdi. Ve Kral biraz önce nasıl kalktıysa yeniden ayağa kalktı. Kızına yaklaştı.

"Helya." Diyen sesinde kralın duyguları vardı. İç içe geçmiş tüm duygular vardı.

Helya ismine alışmıştı Reya Alida Salma. Eşinin sevgisini kendisine verdiği isimden hep hissetmişti aynı Tanrı Kralın kendisine vermiş olduğu isimden hissettiği gibi. Ne kadar görmezden gelirse gelsin, kabul etmek ne kadar zor olursa olsun sadece bir isim bile, ismin söylenirken ki ses tonu çok şey ifade ediyordu.

Majesteleri kendi gücüne olan hayranlığına, kibrine rağmen başkasına olan beğenisini belli ediyordu. Karşısındaki kişiye olan hayranlığını gösteriyordu. Kendisine yol gösteren, ısınmasına neden olan güneşi olarak kendisini seçebilecekken evladını seçerek ona verdiği değeri anlatıyordu. Kızını güneşi olarak gördüğünü çekinmeden, utanmadan, yadırgamadan sadece kendisine değil o isimle o ismi bilen herkese haykırıyordu.

Reya majestelerinin duygularına sempati ile baktığı için ona inanmayı istiyordu. Ona inanmaya yakındı. O kadar yakındı ki ondan gelen güzel bir kelam ile yüreği ısınıyordu. Eşi ve kızı ile son bulan huzursuz, kimsesiz yaşamı majestelerinin kızım diyen sesi, Helya diyişi ile tamamen son buluyordu. Artık yalnız değildi. Kimsesiz değildi.

"Sizinle bir konu hakkında görüşme talebinde bulunmak için geldim majesteleri. Umarım talebimi kabul edersiniz."

Başının hareketi ile kızını kabul eden kral kendi tahtı dışında oturacak yer olmayan salona kızı için başka bir koltuk getirdi. Kendi koltuğundan küçük ve gösterişsizdi lakin aynı zamanda da bir kraliçeye yakışan zarafette, ışıltıdaydı.

"Otur kraliçe."

Ve baba kız karşılıklı oturdu. Biri hep uzaktan takip ettiği evladını incelerken diğeri yeni öğrendiği bağın kaynağına bakıyordu. Birinin yüreği kıpır kıpırken diğerinin aklı çalışıyor, içgüdüleri ayaktaydı.

DİŞİ YILANIMOnde as histórias ganham vida. Descobre agora