BEDEL 18 *ALLAH'IN EMANETİYİM"

98.3K 4.4K 440
                                    

Dediğim sözle gözleri öfke saçmıştı.
Elini tekrar vurmak için kaldırdığı anda kendimi savunmak için elimle elini engelledim. Bu kez ben parmağımı sallayarak uyarmıştım.

"Sakın bana vurmaya kalkma. Ben sana Allah'ın emanetiyim. Böyle mi sahip çıkacaksın emanetine?"

Dediğimle öylece kalmıştı. Sonra bir anda havada asılı kalan kolunu kaldırıp yanda duran aynaya olağan gücüyle yumruk atmış, ayna paramparça dağılıp yere dökülmüştü. Kan içinde kalan elini bana doğru yumruk halinde tutarak haykırıyordu.

"Bu el kalktığı zaman boş inmez. Ya sana zarar verir ya bana. O yüzden kaldırtma bu eli." 

Dehşet içinde kalmıştım. Bu adam tam bir psikopattı. Elindeki kanlar yere damlıyordu. Şoku atlatınca hemen bir çekmece açıp elime gecen tülbentle elini sardım. Odaya geçip yatağa oturduk. Kanamaması için sıkıca tutuyordum. Benim panikli halime rağmen o gayet sakindi. Diğer elini de elimin üstüne koymuş elime bakıyordu. Aniden değişen ruh haline anlam veremiyordum. Az önce ortalığı kırıp döken adam, şimdi durulmuştu.

"Birşey bulup elini sarayım." Diyerek  hemen kalktım yanından. Dolabı karıştırarak bulduğum bir kumaşı keserek tekrar yanına döndüğümde eline başka bir bez yapıştırdığını gördüm. Dikkatli baktığımda şaşkına döndüm. Bu, yatağa bıraktıkları çarşaftı. Kana buladığı çarşafı kenara atarken sinirle söyleniyordu.

"Şimdilik anamları susturmak için yapıyorum bunu. Sakın bundan cesaret bulma."

Çarşafı kana bulamasıyla bir nebze rahatlamıştım. Birşey demeden yanına oturmuş, kanayan elini sıkıca sarıyordum. Odada bir süredir oluşan sessizliği benim sorum bozdu.

"Madem sevdiğin var nasıl bana dokunabiliyorsun? Neden sarılıp öpüyorsun? Yoksa bu sevgi gösterileri bana sahip olana kadar mı?"

"Ne yapmamı isterdin, sana soğuk mu davranayım? Ayrı mı yatayım? Sen bana Allah'ın emanetiysen ona göre davranırım. O sevdiğimse sen de karımsın. Benimsin."

Sevdiğim demesi sinirimi bozmuştu. Oysa ki hiç kıskanç değildim ben. Tabi ki onu da kıskanmamıştım. Sevmediğim hatta nefret duyduğum birini kıskanmazdım. Yüzüne ters bir bakış atarken sinirden, sardığım elini acıtarak sarmaya çalıştım ama canının acımadığı yüz ifadesinden belliydi.

Bir süre sonra ikimiz de sakinleşmiştik. Bu sakinlikten faydalanıp tatlı dille konuşmaya karar verdim.

"Ben burda kalamam. Senin de aklın yüreğin başkasındayken birbirimize sadece acı veririz. Beni geri gönder. Gerekirse bir süre burda kalırım. Sonra, anlaşamadık bahanesiyle ayrılırız."

Söylediklerime sakin kalmaya çalışarak cevap vermişti.

"Bak güzelim. Bu eve gelinliğiyle giren kefenle çıkar. Sen gitmekte diretirsen sadece kendini değil sevdiğin herkesi yakarsın. O yüzden otur yerinde. Sen artık benim karım, namusumsun. Ömür boyu bana mahkumsun."

Ömer'in sözleri yüzüme hakikatleri vurmuştu. Töremizde boşanmak yoktu. Evlenen herkes kaderine razı olurdu. Bu evden gidişim imkansızdı bunu anlamıştım. Kaçmaya kalksam kan dökülecekti. Hem de sevdiklerimin kanı. Kendimi bu evde yaşama fikrine alıştırmalıydım. Bu adamla yaşamaya mecburdum ama onu o kızdan ayırmam gerekiyordu. Sevenleri ayırma düşüncesi kendimi kötü hissettirse de buna mecburdum. Ömer artık benle evliydi. Sanırım Sevda denen kız da evli bir erkekle birlikte olamazdı.

"Hayır! Ben sana mahkum değilim. Sen bana mahkum olmadığın sürece olmayacağım. Ya o kızdan vazgeçeceksin ya da bir karın olduğunu unut." Dediğimde birşey demeden yüzüme bakıp acı acı gülmüştü. Böyle sessiz kalması sinirimi bozsa da sakinliğimi korumaya çalıştım.

BEDELWhere stories live. Discover now