18.Bölüm

2.6K 198 23
                                    


Medya: Chopin-Spring Waltz

Hayaller, insanların istedikleri şeylerin daha gerçekleşmeden kendi kafalarında kurguladıkları umutlarıydı. Hayaller mutlu ederdi, hayaller avuturdu ve hayaller gerçekleştiğinde tatmin ederdi.

Her insanın kendine özel hayalleri vardı. Kimi iyi bir kariyere sahip olmak isterdi, kimi zengin, iyi bir eşe, iyi bir üniversiteye ya da aşık olduğu insana...

İçinde Şafak'ın başrol olduğu bir çok hayalim vardı ve şu an Şafak'la olduğumuz konuma bakılırsa mutlu olmam gerekiyordu fakat içimde büyüyen bir sıkıntı yumağından başka bir şey yoktu.

Tenefüs zili düşüncelerimi parçalara ayrırken içimdeki sıkıntı daha da büyüdü ve ben o sıkıntı yumağına takılıp savruldum, yolumu kaybettim. Yola çıkmadan önce belirlediğim rota bu değildi, duygularım beni yoldan çıkarmıştı. Ve şimdi tek rotam geri dönüş yolumken, tek korkum da yolun başına vardığımda pes etmiş duygularımın beni karşılayacak olmasıydı. Hayallerime tutundum sıkıca ve kendimi düşünce okyanusumdaki belirsizliğin akışına bıraktım.

Uzun koridoru arşınlarken, aklımda hiç bir şey yoktu. Kuracağım cümleleri bile kafamda belirlememiştim, sadece vereceği tepki beni korkutuyordu.

Müzik odasının kapısına geldiğimde elimi kapının koluna koydum fakat içeriden gelen müzik notaları içeriye girmemi engelledi. Piano notalarından dokülen ezgiler zor da olsa kulağıma ulaşıyordu ve birden dejavu hissiyle sarmalandım. Şafak'la ilk, gizlice, onun müzik odasında gitar çalışını dinlerken yakalanınca konuşma fırsatı bulmuştum. Ve her şey öyle başlamıştı. İçeride piano çalan kişinin Şafak olmasını diledim. Şu an bulunduğun yer tam olarak yolun başıydı ve ben yine aynı hatayı yapmamak adına kapının kolunu indirip içeriye girdim.

Notalar daha güçlü, daha duygulu duyuluyordu artık. Piano başında arkası dönük oturan çocuğun Şafak olmadığını siyah saçlarından anlamıştım ama yine de hayranlıkla onu izlememe engel olamıyordum. Sessiz, bir kaç adım attım ve onu profilden görebileceğim bir açıda durdum. Gözleri kapalıydı ve yüzündeki duygu hakkında yorum yapacak olsam, çaldığı parçayı her hücresinde hissediyor diyebilirdim. Elleri ezberlediği notalar üzerinde rahatça gezinirken, yüzünde gezindi gözlerim. Alnına dökülen siyah saçlarında, titreşen kirpiklerinde, burnunda, dudaklarında ve son olarak sol kulağına taktığı siyah küpede. Sivil giyiniyordu ve kulağındaki küpe, bu okulda öğrenci olmadığını düşünmeme sebebiyet veriyordu.

Bir sıraya yaslandım ve ben de gözlerimi kapatıp, kendimi pianonun büyüleyici ezgisine bıraktım. Notalar hızlandıkça yüzümde tebessüm beliriyordu ve yavaşlayan her notada içim eziliyordu. Notalar konuşuyordu ve ben onları istediğim gibi anlıyordum.

Ve o an kafama koydum. Piano çalmayı öğrenecektim. Dinlemek böyle hissettiriyorsa çalmak nasıl olur acaba, sorusunun cevabınım beni tatmin edeceğini biliyordum. Kendime vakit ayırmam ve ruhumu dinlendirmem gerekiyordu. Bunu en iyi piano ile yapabilirim gibi geliyordu.

Notalar son kez yavaşlarken gözlerimi araladım. Şafak karşımdaki duvara yaslanmış, hafif bir kaş çatışla bana bakıyordu. Şaşırmıştım ama belli etmedim. Pianonun başındaki hareketleme ile bakışlarımı Şafak'tan çekip, tanımadığım çocuğa çevirirken, o da arkasını yeni dönmüş şaşkınca bize bakıyordu. Pekala, birinin açıklama yapması gerekiyordu.

"Çok güzel çalıyordun, kendimi kaptırmışım. "

Yüzündeki şaşkınlik ifadesi silinip yerine mahçup ve biraz da özgüven dolu bir ifade kazındı.

KUZENİM YAPTI! #Wattys2018Where stories live. Discover now