Mr.Spoon

344 25 14
                                    

  Küçük odasında duvarlar laciverte boyanmıştı. Masasının üzerindeki dört tane bilgisayarın her birinde farklı bir görüntü vardı. Biri Lauren'ın, diğeri Louis'in, diğeri Amy'nin ve bir diğeri de Lexa'nın evine gizlice bağlanmış kameralardan gelen görüntüleri gösteriyordu.

      Siyah kupasındaki kahvesinden bir yudum aldıktan sonra beyaz panodaki resimlerden Mick'in olanın üzerine  kırmızı keçeli kalem ile çarpı attı. Panoda Amy'nin, Matthew'in, Lexa'nın, Clarke'ın ve Camila'nın resimleri vardı. Sıradaki kurbanını belirlemek üzere kalemi üzerilerinde gezidirdi, Matthew'in üzerinde durup yuvarlak içerisine aldı.

           Ona göre katil o değildi, katil onların sakladıklarıydı. Kendi hataları kendi hayatlarına mal olurdu, onun düşünceleri bu yöndeydi.  Beklemediği bir anda ise bilgisayarlarının hepsinin önce ekranı karardı, sonra zararlı yazılımın karşıdan yüklendiğine dair yanıp sönen kuru kafa belirdi.

           Dört ekranda birden Matthew'in yüzü belirdi. "Eğer artık kirli oynuyorsan ve ölümler seni eğlendiriyorsa, benimle oynaman gerekecek." Gülümsemesi kesilen Matthew kameraya yaklaştı.  Soğuk bir ifade takındı. "Kendi mezarını kazman için depoda bekleyeceğim." Tüm ekranlar tekrar karardı ve eski haline döndü. Siniri tüm vücuduna hücum etmiş katil hızla ekranları kapattı ve odasından çıktı. 


*


       "Eğer sana bir şey olursa.." dedi Amy, Matthew'in elleri avuçları içindeyken. Matthew onu susturup dudaklarını dudaklarına sabitledi.

        "Oyunun sonuna geldik." dedi Matthew dudaklarını ayırdığında. "Mick için."

        "Mick için." diye tekrar etti Amy. Elleri Matt'in ellerinden kayarken oradan uzaklaştı, depodan çıktı. 

        Matthew ıssız deponun ortasında, tahta bir sandalyede katilini beklemeye başladı.

       İki saat sonra elektrikler aniden kesilip ıssız depo karanlığa büründüğünde Matt terlemeye başladı, zamanın geldiğini biliyordu.

           Deponun kapısı gürültüyle açılırken Matt içinde derin bir korku beslese de yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirdi. Karanlığın içinden ilerleyen siyah kapşonlu gence doğru bağırdı.

       "Mezarına hoş geldin siktiğim." 

          Siyaha bürünmüş beden git gide ona yaklaşırken Matt ayaklandı. Sandalyesine tekme attığında belindeki tabancayı kavradı. Yüzünü görebileceği mesafeye geldiğinde karşısındakinin çığlık maskesi taktığını fark etti.

            Elindeki ses değiştirici cihaza basılı tutan genç, dijital bir ses çıkardı. 

        "Merhaba Matthew." Matt silahını çıkarıp ona yöneltti. Bu sefer cihazdan bir kahkaha sesi duyuldu. "Ben böyle oynamam, dostum." 

                    "Öyle mi ?" dedi gülümseyen Matt, beyaz gömleği terden vücuduna yapışmıştı. Silahı yere fırlattı. "Hadi istediğin gibi oynayalım." 

                         "Havalandırma boşlukları hakkında bilgin var mı  Matthew ?" dedi isimsiz. 

                     "Ne sikimden bahsediyorsun sen ?" dedi Matt.

                     "Evin en bilinmedik ama ulaşılması en kolay bölümleridir." dedi dijital ses. "Şimdi peki ya ben, şu anda kardeşinin kıyafetlerine sarılıp onun yatağında yatan Lauren'ın, babasının şişelerini toparlamaya uğraşan Clarke'ın ve sevgilisine ulaşmaya çalışan Louis'in evindeki havalandırma boşluklarına sodyum sülfürden oluşan bir patlayıcı yerleştirdiysem." 

                    "Yalan söylüyorsun." dedi Matt. "Blöf yapıyorsun." 

                   "Öyle mi dersin ?" dedi . Cebindeki telefonu çıkarıp sayacı ona gösterdi. Son on beş dakikayı gösteriyordu. "Şimdi oynayabiliriz." 

                      "Tamam." dedi Matt. "İstediğin gibi oynayacağız ama bombaları etkisiz hale getir, bu gerekli bir şey değil." Matt hala soğuk kanlı olmaya çalışsa da kaybetme korkusu tüm vucüdunu kaplamıştı.

                      "Şimdi oyunun ilk adımına geçiyoruz. Saydığım üç kişiden birinden vazgeçmeni isteyeceğim." 

                     "Ben buradayım, sadece ikimiz oynayalım." dedi Matt. 

                  Siyahlar içindeki genç deponun içerisinde yavaş adımlar ile dolaşmaya başladı. "Sıkılmaya başladım." dedi. "Bir dakika içerisinde birini seçmezsen hepsini patlatacağım."

                "Tamam  tamam." diye bağırdı Matt. "Ben.. Clarke'ı seçiyorum."

                  "Şaşırmadım." dedi  "Haydi biraz bomba patlatalım, Lexa çok üzülecek." 

                   Matt "Yapma!" diye bağırsa da genç çoktan telefonundaki butona dokunmuştu.

                     "Tamam  şimdi sıra ikinci adımda." 

                           Deponun kapısı gürültüyle açıldığında başka bir siyahlara bürünmüş ve maskeli gencin kollarında Amy bilinci kapalı bir şekilde yığılmıştı. Matt öfkeyle atıldığında, çığlık maskeli genç belindeki silahı çıkarıp bacağına hedef aldı ve düşünmeden tetiği çekti. Matt acıyla, çığlıklarla yere yığıldı.

                        "Hayır !" diye bağırıyordu Matt yere yığılmışken. Bacağındaki kan zemine yığılırken acıdan hareket edemiyordu. Son gücü ile haykırıyordu. "Seni öldürürüm eğer ona en ufak bir zarar verirsen yemin ederim seni öldürürüm." 

                     "Buna sen karar vereceksin." dedi dijital ses. Suç ortağının yanına ilerledi, bıçağını çıkarıp Amy'nin bedeninin üzerinde gezdirirken Matt sürünerek ona doğru ilerlemeye çalışsa da başaramıyordu.

         "Onu şimdi acısızca öldürebilirim." dedi sosyopat, Matt'e döndü. "Ya da sana ölmek için yalvarana kadar işkence edebilirim." 

           "Ona zarar verme." dedi Matt, nefesi kesildiğinden bitkinlikle öksürdü. "Ona zarar verme." 

       Maskeli genç suç ortağına kısa bir süre baktığında suç ortağı Amy'i yere bırakıp orayı terk etti. 

           Sonrasında ise iki saat boyunca ıssız ormanın ortasındaki depoda Matt'in "Öldür beni." çığlıkları yankılandı. Vücudunda kesilmemiş tek bir nokta dahi kalmadığında, katil kendi silahına Matthew'e yöneltip tetiği çekti.


 *

       "Günaydın, Amy." 

    Amy bilinci yerine geldiğinde derin bir baş ağrısı ile gözlerini açtı. Tanıdık gelen bu sese odaklandığında boğazı düğümlenmişti. "Hayır." diye bağırdı Amy kendine geldiğinde. "O sen olamazsın." 

         Ayağa kalkıp öncesinde Matthew'in oturduğu, şimdi ise derin bir kan gölünün ortasında kalan sandalyede oturan gence ilerledi. Kan içinde olan bıçağını tişörtü ile temizliyordu. 

             Amy yerde sırt üstü uzanan Matt'in bedenine baktı. 

           Sonrasında ise sandalyede kendisine bakarak kahkaha atan sosyopata, Harry'e. 

        Maskenin altındaki yüz, şimdi tüm gerçekliği ile onun yüzüne bakarak kahkaha atıyordu. 

          Amy yerdeki silahı aldı ve onun başına yöneltip, o hala kahkaha atarken tetiği çekti. 

Spoons (Camren x Larry x Clexa ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin