•Bölüm 7•

50 15 46
                                    

08.05.2016

lalalanini 'ye ithafen♡

Kim Jongin, her şeyden nefret ettim. Senden de nefret ettim. Kızdım, bağırdım. Özür dilerim. Sadece çok özlemişim. Çok..

Ellerim titriyordu. Ayaklarım kuvvetini toparlayamayıp yere çöktü. Dizlerimin üzerinde duruyordum. Gözyaşlarım yanaklarıma hücum ederken AVM'de olduğumu unutmuştum. Bağırarak ağlamak istiyordum. Yaşadıklarım aklıma geldikçe ağlayarak ölmek istiyordum. Gelmişti. Geri gelmişti. Ama bu bana daha fazla acı verdi. Ona doyasıya sarılmak istiyordum. Sadece attığı son mesaja bakıp cevap veremeden şuurumu kaybetmiştim sanki. Tam bir saat sonra kendime gelerek ayağa kalktım. Başım dönüyordu ve zombi gibi olduğumu hissediyordum. AVM'nin lavabosuna girerek elimi yüzümü yıkadım. Hemen alt katta bulunan "Starbucks Coffee" (çoksel reklam yapılır djckslfje) girdim. Kendime gelebilmek için hemen bir 'Filtre Kahve' aldım ve oturdum. Bir yudum içip telefonumu elime aldım. Bir saat önce gelen mesajı okudum. (Mesajı tam hatırlamıyorum k.b)

"Bugün tam 113 gün oldu. Gelmem senin için iyi mi oldu bilmiyorum ama geldim işte. Bana olan tüm nefretini kus. Sonra herşeyi anlatacağım."

Hala ne bokuma ağlıyordum.. Burnumu çektim ve mesaj göndermek istedim.

"Neden geldin?"

"Mutsuzdum. Gelmem gerektiğini düşündüm."

Zaten gelmeliydin bok kafalı.

"Tamam"

Ya resmen konuşamıyordum. Ondan önce ona çokça sövmüş olmama rağmen yazacak tek kelime bulamıyordum. O da konuşamıyordu ki "Peki." yazmıştı.

"Senin yüzünden neler yaşadım haberin var mı? Hayatımı mahvettin!"

Ağlıyordum. Ona mesaj yazmayı ne çok özlemiştim. Derin bir nefes aldım ve kahvemi içmeye devam ettim. Tekrar mesaj gelmişti.

"Biliyorum. Özür dilerim. Böyle olmasını istemezdim."

Saat kaç olmuştu bilmiyorum. AVM kapanıyordu ve ben ancak çıkabiliyordum. Şarjım bitmek üzereydi. Hala konuşuyorduk ama mesafemi koruyordum. Korumak zorundaydım. Neler yaptığına bakmalıydı. Nelere sebep olduğunun farkında olmalıydı.

Aslında tam da onu unutmaya başlamışken gelmesine üzülmemiş değildim ama yine de iyiki gelmişti. Bin kat güçlendiğimi hissettim. O da anlatmıştı ve bende anlatmıştım. Bir sebebi olduğunu biliyordum ve bana anlatınca da mutlu olmuştum. Sanırım daha da bağlanıyordum. Bu beni telaşlandırsa da anın tadını çıkarmayı seviyordum. Gidebilirdi tekrardan. Bana garanti verememişti ama yine de biliyordum. Gitmeyecekti ve biz birgün buluşacaktık. Buna inanıyordum.

Kendimi eskisi gibi özel hissediyordum.

Eskisi gibi güçlü kalmayı özlemiştim.

Her ne olursa olsun ben gitmeyecektim. O gidebilirdi. Ailemi çiğneyip onunla olmaktan mutluluk duyuyordum.

İlgiye hasret kalmış gibi onunla gündüz gece konuşuyordum. Kuzenim Chen, ona hala çok kızgındı. Ona geldiğini söyleyince "Ne bokuna gitmiş ha?! Sıçtın mı ağzına?! "Okudukça gülerim. Hemen affediyorum işte. Ne yapayım?
Bu arada annemle aram hala kötüydü. Ve ben yine hastane köşelerinde. Bu kadar zor muydu? Ya da ölümcül bir hastalığa mı sahiptim? Geçecekti.. Öyle diyordu sevdiğim. Onunla geçecekti hastalığım.

Yaz üzüntüm, zayıf noktam, ezbere bildiğim. Bizim hikayemiz, bizim hayatımız. Görmesem de kalbimiz bir değil mi? Unutursam, unutursan, unutursak eğer, kalbimizdeki bizi birbirine bağlayan ipler çürür. Değil mi?

Hala korkuyordum. Gitmesinden ölesiye korkuyordum. Ne kadar güven verse de bir kere yaşamıştım terkedilme duygusunu.. Hala şanslı hissediyordum. Şuan, mesafeler hiçbirşeye engel değildi.

Yine bir gece, ve ben yine ağlıyorum. Yine sorguluyorum. Kaçmak istiyorum. Kurtulmak ve sonsuz yaşama adım atmak.. Zor değil mi? Hayat fazlasıyla sınırlarını aşıyor değil mi? Çok zorluyor, son anına kadar mücadele veriyor, yazık oluyor. Pişman oluyorsun, keşkeler sürekli yakanda. Ve mutlu olamıyorsun. Çünkü seni mutlu edecek bir neden yok, bir sebep yok. Birine bağlanıyorsun, hayatını ona adıyorsun ve gidiyor. Sonra yıkılıyorsun ve ruhun ölse de bedenin mücadele ediyor. Günden güne ölüyorsun. Sonra geri geliyor, seni yaşama bağlıyor, hayattan zevk almanı sağlıyor ve hedeflerini belirliyor. Sonra ölüm onu senden sonsuza dek alıyor. Bir toprağa aşık oluyorsun. Sıkıştırıyorsun cüzdanının kenarına. Öpüyorsun, kokluyorsun nedensizce toprağı.
Sanırım en temizimsin, en masumum. Yaz üzüntüm~

Bu kaç ağlayarak uyuduğum, bu kaç daha uykularımın kaçışı, bu kaç daha ki kötü rüyalar görüşüm.? Ben her yolu denesemde işim neden zor görünüyor? Neden bana yetmiyor? Ya da ben mi bu kadar nankörüm? Sadece seninle olmak istiyorum işte. Diğer insanların ne önemi var? Yanlız benimle olsan? Neden biliyor musun? "Çünkü ölümün saati yok. Ölüm onu senden almadan ona, sevildiğini hissettir. Çünkü ölümün saati yok. "

"I think I'll miss you forever,
Like the stars miss the sun in the morning skies,
Later's better than never,
Even if you're gone I'm gonna drive, drive.

Sanırım seni sonsuza kadar özleyeceğim,
Tıpkı yıldızların gündüzleri güneşi özlemesi gibi,
Geç olması hiç olmamasından daha iyidir,
Sen gitsen bile ben süreceğim, süreceğim."

"I've got that summertime, summertime sadness,
S-s-summertime, summertime sadness,
Got that summertime, summertime sadness
Oh, oh~

"Hüzünlüyüm, yaz hüznü,
Y-y-yaz, yaz hüznü,
Hüzünlüyüm, yaz hüznü
Oh, oh~"

SENİ SEVİYORUUUM~~~  lalalanini(ღ˘⌣˘ღ)

Summertime SadnessМесто, где живут истории. Откройте их для себя