► 17.Bölüm "Aslan pençesi "

433 229 298
                                    

En başta Helena olmak üzere arkasından kendisini takip eden Emma ve Ashley yavaş yavaş ilerlerken karşıda dikilen, deri başlığıyla adeta ışık saçan Troy'u gördüklerinde hepsinin yüzünde küçük bir tebessüm oluştu.

Helena'nın gözleri parıldarken sarıldığı oğluna selam verdi ve "Neden girmedin? " diye merakını dillendirdi.

"Sizi bekledim, hep beraber olalım istedim. " şeklinde gelen yanıt ise bir hayli memnun kılmıştı onu. "Biz hep birlikteyiz. " görüntüsü oluşturmak adeta bir gövde gösterisi olacaktı zira.

Açılan devasa kapıdan ilerlerken Ryan'ın, odanın tam ortasında kendilerini beklediklerini fark ettiler. Her ne kadar şaşkınlığını saklamak istese de bunu yapamadığı duruşundan ve dahi bakışlarından bile belli oluyordu genç veliahtın.

"Hoşgeldiniz. " derken yüzündeki sahte gülümsemeyi bir kenara bırakıp yaklaştı ilk olarak Helena'ya. Kendisine uzatılan eli kibar bir şekilde öptükten sonra avuçlarının arasına aldığı bu elleri yavaşça sıktı ve "Sizi görmek ne kadar da hoş. " şeklinde iltifat etti.

Boyun kısmı kabarık kaftanının içinde adeta kibir kraliçesi gibi duran Helena ise küçük bir tebessümün arkasından çekti ellerini yavaşça. 

"Hala aynısın, kibar ve yakışıklı.

Karşısında dikilen bu sefer de amcasının kızı Ashley'di. "Ah şu Ashley. " diye düşünmekten alamadı kendisini. "Amcamın kızıydı... " diye düşünürken ilk aşkını görmek heyecan vericiydi. Oysa ki şimdi ikisi de büyümüş, ayrılmışlardı. "Zaten çok küçüktük. " diye düşünürken birden kollarında bulduğu Ashley'in kendisine sarılmasına karşılık verdi Ryan. 

"Nasılsın bakalım? " derken oldukça samimi olan bu kız da, karşılıklı konuşmaların ardından annesinin yanına geçmişti.

"Troy. "

"Ryan. "

Karşısında dikilen ve çocukluğunun ayrılmaz bir parçası olan Troy ise birkaç adım yaklaşmıştı ona. "Uzun zaman oldu. " derken bıyık altından güldüğünü sezdiğinde bir an duraksadı Ryan. Troy'un yanındaki kadının da Emma olduğunu anlayınca hep beraber terasa çıktılar.

Kendileri için hazırlanmış bu devasa terasın zeminini renkli kadife kumaşlarla örülmüş minderler canlandırıyordu. Herkes yavaşça minderine oturduktan sonra oluşan kısa sessizlik, zamanın etkisini haykırıyordu adeta bitmek bilmeyen dostluklara.

"Hayırlı olsun. Bir bebeğin olmuş. Hanedanımızın büyümesi ne kadar da hoş. " derken Helena, elindeki bir parça üzümü de ağzına attı ve Ryan'ın heyecanla oğlunu anlatmasını dinlemeye başladı.

"İnanılmaz bir his. " derken bile titreyen dudaklarına hakim olmakta zorlanıyordu. "Bu mutlu günümde sizi de burada görmem çok iyi oldu.

"Aslında biz bir süre burada kalmak zorundayız. " dedi adeta lale devrine son verircesine Ashley.

"Anlamadım? " derken bir yanıt bekleyen Ryan, bu sefer de yüzünü Helena'ya döndü yeniden. "Ama bu mümkün değil! Siz kaideler gereği sürgüne gönderildiniz. Zinhar bu durum hoş karşılanmaz! "

"Biz de bunun doğru olmadığını biliyoruz lakin sarayımıza şu anda dönebilmemiz mümkün değil malum savaş kapıda. " dedi Helena.

"Sizi anlıyorum ama Troy'un burada kalması ne kadar doğru orası tartışılır. " derken kulağına gelen ağlama sesiyle irkilmişti Ryan. Başını yavaşça sese doğru çevirdiğinde arkasına aldığı cariyelerle odaya giren Angel'la göz göze geldi.

KANLI DİADEMWhere stories live. Discover now