beşinci sabah ↬ fizik

3.3K 326 223
                                    

🎧→ First Aid Kit "Winter is All Over You"
Florence + The Machine "What The Water Gave Me"
Bastille "Things We Lost In Fire"

📷→ Gwenny Carol

Yeni rutinime alışmam kolay olmuştu ki ertesi sabah yedi tane alarm kurmama da gerek kalmamıştı. Sadece iki tane kurmuştum. Telefonuma ve çalar saatime.

Hatta ve hatta kendimi öyle planlamıştım ki alarmlarım sadece uyandırmakla kalmıyor, kahvaltı süremi, hazırlanma süremi de ayarlıyordu. Kendime şaşıp duruyordum açıkçası. Sadece beş gündür tanıdığım bir çocuğun hayatım üzerinde böylesi kökten bir değişim yaratması normal miydi? Hayır, hiç de normal değildi ama bundan şikayetçi olduğum da söylenemezdi.

Ama annem şikayetçiydi.

"Gwendolyn Carol, neler olduğunu artık bana da anlatmayı düşünüyor musun? Yoksa yine yüzüme bile bakmadan okul diye geçip gidecek misin?"

Kaşlarımı çattım. Bu doğru değildi çünkü. Hiç değildi hem de.

Sabahları onunla konuşamadığımın farkındaydım çünkü ya uyuyor oluyordu ya da ben geç kalmış oluyordum. Okuldan döndüğümde ise evde olmuyordu zaten. Ben de kendimi diğer şeylerle meşgul ediyor ya da gece eve döndüğünde bir şeyler yesin diye yemek yapıyor oluyordum. Yaklaşık bir aydır akşamları eve erken uğradığı yoktu ki.

"Belki eve biraz erken gelsen yüzüne bakmama vakit olur."

"İşte olduğumu sen de biliyorsun Gwendolyn!"

Bana bağırmasından hoşlanmıyordum. Ona sinirlenmekten hoşlanmıyordum. Gerçekten ona kızgın olmak istemiyordum. Bu yüzden bağırmadan ve hemen parlamadan cevap vermeye çabaladım. "Her zaman iştesin. Her zaman para için kendini zorluyorsun."

"Bu bir sorun öyle mi?" Tek kaşını kaldırmış güzelim yeşil gözlerini aşağılayıcı tavırla bana dikmişti. Şimdi de anlamadığımı bağırıp duracaktı.

Aslında buna alışmış olmam gerektiğini düşünebilirsiniz çünkü o bir polisti, eşini yakın bir zamanda kaybetmişti ve arada böylesi psikolojik dalgalanmalar yaşatabiliyor ve evde bir gürültü çıkarmamızı sağlayabiliyordu. Fakat bu alışmalık bir şey değildi. Yıpratıcıydı ve yoruyordu. Ben de etrafta tek boynuzlu middilliler gören ve yine de hayatının iğrenç olmasıyla yakınan kızlardan olmak istiyordum arada. Olgun davranmak istemiyordum. Böyle olmak istemiyordum.

"Bana şu şekilde bakmayı kes!"

"Bana bağırma Gwendolyn!" Onun da bana bağırıyor oluşu komik bir tezatlıktı doğrusu.

"Geleceği o kadar çok düşünüyorsun ki şimdiyle ilgilenmiyorsun bile! Sürekli geleceğimiz için para diyorsun, fazladan işlere giriyorsun ama hiç ailemizle ilgilenmiyorsun!"

Telefonum evden çıkmam gerektiğini alarmla bildirdiği anda sinirle onu kapattım ve dolan gözlerimi tavana diktim.

"İyi bir anne olamadığım için üzgünüm o zaman küçük hanım! Sana layık olamadığım için üzgünüm!"

"O kadar..." İçimdeki kızgınlığı nasıl atacağımı bilmiyordum. Her geçen saniye daha fazla ileri gidiyor ve onu kırıyordum ama işin kötü kısmı o anda bunu zerre umursamıyordum. "Anlayışsızın tekisin sen. Ben senin kızınım kızın. Sadece neler oldu diye sorular sorarak benimle ilgilenmiş olmuyorsun anla bunu."

"Yerini bil." Birden bağırmayı kesmişti şimdi. Bana korkutucu bir şekilde bakıyor ve ondan özür dilememi bekliyordu ama bu sabah bunu yapmak istemiyordum. Gözlerimi dikerek ona bakmayı sürdürdüğümde elindeki kupayı yere fırlattı. Cam, zeminde parçalara ayrılıp etrafa yayıldığında o andaki korkumla tutmayı başardığım göz yaşları teker teker dökülmeye başladı.

𝗄𝗎𝗅𝖺𝗄𝗅ı𝗄 ── peter PARKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin