Devil in My Arms

11.8K 227 23
                                    

BU HİKAYE YAOİ'DİR. YANİ GAY İÇERİKLİDİR. BEĞENMİYORSAN OKUMAMANI TAVSİYE EDERİM.

1.BÖLÜM

1.Part

Bir iç çektim ve Yumi'nin saçmalıklarına katlanmaya çalıştım. Bugün cidden yorucu bir gündü. Bu da yetmezmiş gibi arkadaşımın psikolojik sorunlarını dinliyordum. Bana gördüklerini anlatıyordu... Yani bizim göremediğimizi ama onun gördüğünü iddia ettiği şeyleri (!). Bunları bana yaklaşık 5 yıldan beri anlatıyordu. İşte onlar her zaman etrafımızdaymış ve bizi gözetiyorlarmış hatta aynı dili bile konuşuyorlarmış (!) Sanki rüyadan çıkmış gibi.. Şizofren olduğunu reddetmesi şizofren olmadığını göstermez değil mi? Belki de sürekli bunları düşünüyordur ve aklı ona oyunlar oynuyordur diye aklımdan ne kadar çok geçirsem de beraber yaptığımız ruh çağırma olayından sonra korkmaya başladım. O günden sonra yan komşumun şizofrenliği, artmıştı. Benim etrafımda gölgenin gezdiğini söylüyor, duruyordu. Tabi bu benim korkumu da arttırıyordu. Ama yine de bu olamazdı. Yani bir insan ve ruh dengesi vardı değil mi?

Yumi'nin söylediğine göre benim peşimde olan bu kişi, yani gölge oldukça yakışıklı ve karizmatikmiş. Bunu söylemese korkum daha da artabilirdi. Rahatlamıştım ve derin bir nefes alıp, verdim. Bunu yapabildim çünkü 17 yıllık hayatım, platonik aşklarımla doluydu ve ben bir erkektim. Sürekli aşık olmuş ve karşılık alamamıştım. "Böyle hafif dalgalı siyah saçları var, omuzlarına kadar uzanıyor. Teni çok soluk ama gözleri böyle nasıl desem koyu sarı gibi.. ne denir ki öyle gözlere? Biliyorsundur sen" dedi Yumi. Ağacın dallarını da çizmeyi tamamladıktan sonra elimdeki çizim kalemini bir kez çevirdim ve"Kehribar" dedim. Ardından kalemi yavaşça tutarak çizdiğim kiraz ağacının gölgelendirmesini yapmaya başladım. "Haklısın kehribar. Ama gözleri çok korkutucu. Böyle insan baktıkça huzur bulmaz... Akira.. Bana inanıyorsun değil mi?" Kafamı özensizce evet anlamında salladım. Her ne kadar inanmasam da sadece bana anlatabildiğinden biraz iyi hissetsin istemiştim. Gülümsedi ve yanağımdan öptü. "Eve gidiyorum" ardından odamdan çıkıp, galiba rahatsız olmamam için, kapımı yavaşça kapadı. Arkama yaslandım ve gözlerimi kapayıp ne çizebileceğimi düşündüm. Tek aklımda olan o çocuktu. Yani şu Yumi'nin anlattığı çocuk.. Galiba çok etkilenmiş olmalıydım. Ne de olsa her gün; aynı şeyleri dinleyenler başka şeyler düşünemezler.

Her ne kadar inanmasam da o gittikten sonra onun anlattığı çocuğu kiraz ağacına yaslanmış bir şekilde çizmiştim. Yine de yarattığım fikre inandım ve bu çocuğu daha da fazla önemseyip yaptığım kara kalem resmi diğer resimlerin arasına, yatağın altına, kaldırdım. Ardından rahat yatağıma kendimi attım. Şuan tek ihtiyacım güzel bir uykuydu. *****************

Yatağımdan her zamanki gibi dinç bir şekilde kalkıp üzerime okulun aptal üniformalarını geçirdim. Okula her ne kadar gitmek istemesem de gitmek zorundaydım. Yoksa, okula gelmedi diye annemi arıyorlardı ve annemin 2 saat ara vermeden beni azarlamasını çekiyordum. Gerçi son sefer kulaklığı takmış güzel bir müzik dinlemiştim ama yine de annemin o lanet sesini duymuştum.

Aynada son kez kendime baktıktan sonra kravatı özensiz bir şekilde gömleğin üzerine geçirdim. Çantamı omzuma atıp, evimin merdivenlerinden indim. Her zamanki gibi annem bu saatlerde üvey babamla yatak odasındaydı. Akşamüzeri bıraktıkları parayı aldım ve evden kapıyı çarparak çıktım. Niçin 4 yıldan beri anne sevgisi görmüyordum ki?

Yumi her zaman olduğu gibi yanımda bitmişti. Beraber okula doğru yürümeye başladık."Biliyor musun?" dedi gülümseyerek. Kaşlarımı kaldırdım ve ardından başımı iki yana salladım. Her zamanki gibi saçmalıklarına başlayacak olsa da tek arkadaşı bendim ne de olsa. Üstelik şuan aileme olan sinirimi ondan mı çıkaracaktım?

Devil in My ArmsWhere stories live. Discover now