Part VIII

2K 257 6
                                    

Sevgili Günlük,

Bugün onun kalbini kırdım.

Bugün kendi kalbimi kırdım.

                                                 Baekhyunnie


Gözlerimi açtığımda güneş yoktu.Odam karanlık olmasına rağmen bileklerime sarılmış bandajları görebiliyordum.

Güneş yoktu ama acı oradaydı.Derin olmayan nefeslerim arasında oyulmuş gibi hissediyordum.Ciğerlerim zonklayan başımla bir harmoni içindeydi.Arkamdaki yer soğuktu ve bileklerimin etrafındaki acının yakışını azaltıyor gibiydi.Kendimi yerden kaldırmaya çalıştım,yaralarımı tamamen görmezden geliyordum.Ama acı üstün geldiğinden başarısız oldum.Vazgeçip tekrar yere uzandım.Başımın zonklayışı yerin soğukluğuyla hissizleşmeye başladı.Acıyı değerlendirme şeklim komikti çünkü Chanyeol muhtemelen benden daha kötüsünü yaşıyordu.


Özür dilerim,Chanyeol.

Saate baktım.Neredeyse akşam sekize geliyordu.Annem muhtemelen hastanedeydi.Yakında her şeyi ona açıklamam gerekecekti.

Özür dilerim,Chanyeol.

Sabah olan şeyler hızlıca akan bir nehir gibi zihnime doluyordu.Bu yanında dünden kalma biriyle uyanmak ve suçlulukla dün gece olanlar hatırlamak gibiydi.Düşüncelerden dolayı dudaklarım titredi ve gözyaşları beni tekrar düşmekle tehdit ettiler.Gözlerimi ovuşturup onları durdurmaya çalıştım,gözaltlarımın şişmişti.Bı acı bir anının hatırlatılması gibiydi,silmek için milyonlarca hayat verirdiniz.Gerçekten olanlara inanamıyor gibiydim ama olmuştu işte.Ve asıl kötü olan olan şeyin düzeltilemeyecek olmasıydı.

Ama tamir edilebilirdi.


''Tanrı aşkına,Byun Baekhyun!Bugün neden hiç aramalarıma cevap vermedin!?Ve önceki ağlamalar da neydi?''Luhan öfkeli bir şekilde konuşuyordu.Saatlerce düşünüp suçluluğumda boğulduktan sonra yerimden kalkabilmiştim.Acı ölümüne aç olduğum gerçeğini saklıyordu.Mutfak boş ve soğuktu,Luhan'ın tanıdıklığı bile soğukluğun içinde kaybolduğumundan farkedilmiyordu.Yoksa soğukluk benim içimden mi geliyordu?İki şekilde de,sesi şiddetli bir fırtınadan sonra sakin ve rahatlatıcıydı.Acıyan bir vücut ve kalple bile gülümsemeyi başarabilirdim.Ve buzdolabından bir şişe portakal suyu çıkarıp konuştum,saatler sonra ilk kez.Çıkan ses beni bile korkuttu.Zayıf ve küçüktü.Sanki bir karahindiba şiddetli bir fırtınayla çarpışmış gibiydi.

''Chanyeol.'' dedim sonunda.

''Ne oldu?'' endişelendiği sesinden belliydi.Yutkundum.Şişenin üstünden düşen damlalar bana Chanyeol'un ağlayışını hatırlatıyordu.Gülümseyip,şişeyi dudaklarıma götürüp içtim.Boğazım soğuk sıvıyı bağımlılık yapıcı bir ilaç gibi karşıladı.Kafamı biraz temizledi.Telefonun öbür ucundaki Luhan'a cevap vermeden önce iç çektim.


''Chanyeol oldu.''

İkimizde sessizdik.Fazla sessiz.Rahatlığın birden silinmeye başladığını hissettim.Sanki mutfağın soğuğu yeterli değilmiş gibi.Luhan'ın merakının arttığını hissedebiliyordum bende ona bilmek istediği her şeyi anlattım.Dün geceki partiyi ve Chanyeol'un ailesini.Boşanmak istediklerini Chanyeol'un sarhoş olup onları göz ardı ettiğini.Dün geceyi ve güneş ışıkları yeni yeni vururken odasına tırmandığımızı.Nergisleri ve sümbülleri,birbirlerine nasıl ihtiyaçları olduklarını.Ağır bir kalple kahvaltıyı da anlattım.Ellerin birbirlerine sıkıca sarılışını sonra o elin bir yumruğa neden olduğunu.Telefonun öbür ucundan gelen ağır nefes alışverişleri duyabiliyordum.Luhan iyi konuşurdu,ama iyi de dinlerdi.

My MariaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin