Eternal Breeze

1.6K 141 144
                                    


•••

Sahanın yanındaki ağacın altındayım.

Keyfimden değil. Hatta öylesine soğuk ki, ne bacaklarımı ne de parmaklarımı hareket ettirebiliyorum. Fakat iyi düşünmeye çalışıyorum; kendimi "iyiyim" diyerek telkin ediyorum.

Yemin ederim şikayetçi değilim. Onu göreceğim için mutluyum. Belki de biraz umutlu. Çünkü hala bekliyorum, beni fark edecek diye.

Her gün bu ağacın altında oturuyor. Bacaklarını kendine çekiyor; elindeki kitabı ve defteriyle önündeki insanları izliyor genelde. Fakat biliyorum. Bakıyor ama görmüyor. Gözlerini meraklı ve keşfe aç bir çocuk gibi etrafta gezdiriyor ama etrafındakileri fark etmiyor. Belki de görmek istemiyor ama bunu kabullenmek istemiyorum. Çünkü bunu kabullendiğim takdirde beni asla göremeyeceğimi her şeyden daha iyi biliyorum. Ve bu düşünce beni kahrediyor.

Beni bilmiyor.

Her gün onun karşısında olan ağaç kavuğuna oturup, onu izliyorum. Bazen başını kitabından kaldırıp benim tarafıma dönüyor ama genelde teğet geçip bana bakmıyor. Oysa o an o kadar heyecanlanıyorum ki... Aklım başımdan gidiyor. İlgisini çekmeyecek kadar çirkin miyim, diye soruyorum kendime. Ama hemen bu düşüncemden vazgeçip, umutla bekliyorum.

Her gün bir önceki günden daha umutlu oturuyorum karşısına. Üzülmek yerine daha da seviniyorum. Çünkü beni görmemesi sayesinde onu daha iyi tanıyabiliyorum. Mesela bazen tıpkı onun gibi, elimde bir kitap ve defter ile geliyorum. Bu sayede onu yanımda gibi hissediyorum.

Onu yanımda diye sevmiyorum.

Uzağımda diye seviyorum.
Onu sevmeme neden olan mesafeleri de seviyorum.

Bu yüzden; onu izlerken içimden onunla konuşuyorum. Bana bakmıyor olabilir, beni görmüyor olabilir ama onunla konuşabilirim diyorum. Lakin bunu da yapamıyorum.

O ne bakıyor, ne de konuşuyor.

Onunla bu kadar bütünleşmem normal mi? Bilmiyorum, ama umrumda da değil. Tek istediğim onu görmek. Beni görmese, konuşmasa bile önemli değil. Aklıma takmıyorum.

Ben onu böyle seviyorum.

Ben, benim varlığımdan haberi dahi olmayan bir insanı izliyorum. Oysa ki aramızda sadece on iki adım var.

Ve biliyor musunuz?

Sanırım dünyada görünmez olmayı seven ilk ve son kişi benim.

•••

Bugün on üçüncü gün.

Soğuk havalar yerini hafif hafif esen rüzgarlara bırakırken, günler de birbirini kovalayıp zamanı değiştiriyor. Değişen tek şeyin zaman olmasını dileyen ben; birkaç hafta içinde daha da derinleşen benliğime mantıklı bir anlam yükleyemiyorum. Ya da kendime itiraf etmek istemiyorum. Çünkü yaşananlar oldukça yeni.

Belki de yaşanmayanlar.

Ama üzgün değilim. Hatta bazı şeylerin, bu şekilde çok daha iyi ilerlediğini düşünüyorum. Gerek kendim, gerekse onun için. Elde edilemeyecek hayallerin, dokunmadan da yaşanabildiğini kavradım mesela. İlla, hissetmeye gerek yok; yeter ki düşün. Olumsuzlukları değil de, sende bıraktığı dokunulmazlık hissinin getirdiği değeri...

Eternal Breeze // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin