14/?

1.2K 95 24
                                    

Kurallar bir bir telefonuma gelirken soğuk terler döküyordum. Onunla ilişkimi kimse hiçbir zaman öğrenmeyeceğine dair yazıları imzalamıştım. Ailesiyle hiç görüşmeyeceğime ve onlar tanışmamın yasak olduğuna dair yazıları okumadan geçmiştim ve şuan bir köpek gibi pişmandım. Telefonu tutan ellerim titriyordu ama yapacağım hiçbir şey yoktu. Büyük ihtimalle Yoongi bunların olacağını bildiği için beni durdurmak istemişti, her zaman güvendiğim adama bu sefer de güvenmeliydim.

Yapmamıştım.

Duş alan Yoongi'nin su sesi kesilince çıktığını anladım ve giyinmesine izin vermesi için odadan çıkacakken ona yakalandım. Siyah saçları tutam tutam alnına dökülüyordu ve su damlaları beyaz teninde dans ediyordu. Belindeki siyah havlusu kendisine olduğundan daha fazla erkeksilik katarken kızaran yüzümü sakladım ve bir ergen gibi hissetmemeye çalıştım. Vücudunda belirli yerlerde hala yara izleri vardı ama mora kaçan damgaların çoğu benim tarafımdan yapılmıştı, özellikle sırtını boydan boya kaplayan çizikler henüz yeni kabuk tutuyordu. Neyse ki, Yoongi bu vahşi halimi seviyordu. Yoksa çoktan terk edilmiş olurdum.

Bana dönen gözleri ışıltıyla parlarken kapının önündeki bedenime yaklaştı ve soğuk ellerini yanaklarıma yerleştirdi.

"Seni kimse tanımasa bile," dedi ve sular süzülen bedenini umursamadan bana sıkıca sarıldı. "her zaman benim olacaksın."

"Üzgünüm," dedim ve kafamı eğmeye çalıştım. "konu sen olunca düzgün düşünemiyorum. Tek istediğim seni kaybetmemekti."

"Üstesinden geleceğiz," dedi Yoongi ve  alnıma yumuşak bir şekilde öptü. "beni asla kaybetmeyeceksin."

"Seni seviyorum, Yoongi." dedim ve itirafımın onun efsanevi odasında yankılandı.

Dudaklarımızı birleştirdiği gibi nefessiz kalırken kendimi ona doğru bastırdım ve birlikte yatağa düşmemizi sağladım. 

"Ah," diye inlediğinde Yoongi, gerçekten fena şekilde ateşli görünüyordu. "Mina, yapma."

"Bir şey yapmıyorum, Yoongi." diye fısıldadım ve dilimi boynu boyunca gezdirdim. Ellerim havlunun altından kasıklarına giderken sert bir şekilde "Siktir," dedi ama oyunuma devam ettim. Beş dakika boyunca onun bana dokunmasına izin vermedikten sonra perişan halde olduğunu gördüm ve kıvrılarak altına geçtim. Yeteneklerini sergeleme sırası; Min Yoongi'deydi.

Sabırsızlıkla bekliyordum.

~

Bugün Yoongi'nin tek boş günü olduğundan biraz eğlenmiş sonrasında evde yaparak vakit geçirecek şeyler aramıştık. Sonumuzun mutfak olması kötüydü çünkü ikimizde bu konuda berbattık.

Yoongi, elinde emanetmiş gibi tuttuğu bıçak ile etleri kesmeye devam ederken ben de marulları yıkayarak meze hazırlıyordum. Bir yandan da, şaheser gibi gözüken babacık Yoongi'yi izliyordum. Küçük bir kızımız olsa ve onun bacaklarına yapışıp peşini bırakmasa ne hoş olur diye sürekli hayallere dalıyordum. Sadece rüyamda kalacağını bilmiyordum.

Kapı zili çaldığında kimseyi beklemediğimiz için ikimizde bir süre birbirimize baktık ve Yoongi, benim beklememi söyleyerek kapıyı açmaya gitti. Ellerimi yıkayarak üstümü başımı düzeltirken kapı eşiğinde konuşmalar geçtiğini duyuyordum.

Ayak sesleri yaklaşınca kafamı kaldırıp gelen kişiye baktım.

Jeon Jungkook.

Siyah takım elbisesi ile jilet gibi duruyordu ve her zamanki yakışıklılığından hiçbir şey kaybetmemişti. Bana doğru uzanıp samimiyetten yoksun bir şekilde el sıkıştı ve tekrar Yoongi'ye döndü.

"Hyung," dedi ve bana göz ucuyla bakarken devam etti. "bu akşam Deugu'ya gitmen gerekiyor. Ailen son olaylardan sonra merak ettiği için şirkete bildiri yapmış."

"Aile mi bıraktın, sanki." diye mırıldanan Yoongi'nin kısık sesini duysak da Jungkook duymamış gibi yaptı ve bana doğru baktı.

"Eğer Mina Noona," dedi ve yutkundu. Gözleri anlatmak istediğinden daha fazlasını belli ediyordu ve amacını anladığım için gözlerimi devirdim. "yalnız kalmak istemezse onunla kalırım."

"Gerek yok, Kookie." dedi Yoongi ve yapmacık gülümsemesiyle grup arkadaşına baktı. "O eksidendi."

"Peki." diyerek yanıtlayan Jungkook'un yüzü düşse de gitmesi gerektiğini belirtip evden çıktı.

Yoongi'nin yumruk yaptığı ellerini avuçlarımın arasına alıp okşayarak rahatlatmaya çalıştım.

"Aranız hala kötü mü?"

"Onu affetmeye çalışıyorum," dedi Yoongi ama kalbinin pır pır attığını kestirebiliyordum. "yine de çok zor."

"Her zaman yanında olacağım." dedim Yoongi'ye.

"Dönüp dolaşıp geldiğim evim sen olduğun için. Ne olursa olsun," dedim ve kafamı boynuna gömdüm. "seninleyim."

"Teşekkürler bebeğim," dedi Yoongi, o tanımlayamadığım mükemmel sesiyle. "sadece benim olduğun için."

Aptal ama mutluydum.

Gülümsedim ve fokurdamaya başlayan tencereyi umursamadan mucizevi kokusunu içime çektim.

--------

Finali de bunu paylaştığım gibi paylaşacağım.
Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin
Bu bölüm olmadı ama finaldeki düşüncelerinizi çok merak ediyorum.

Sizi seviyorum!

perfect :: min yoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin