· Bu bölümün hikayenin gidişatıyla hiçbir alakası yoktur. Hikayeden bağımsız Özel Bölüm'dür. *
-Melis Rüya Beyoğlu-
İnce ve sert bir cisimle dürtüldüğümde huysuzca homurdandım. "Melis uyan" diyen annemle pikeme sarıldım daha çok "5 saat daha" diye mırıldanıp uykumun şefkatli kollarına bıraktım kendimi tekrar. Ta ki ince ve sert olan nalet olası cisim kalçama hafif(!) bir şekilde vurulana kadar. Canını yediğim naif annecimcim benim! Acıyla dikelip üzerimde pikeyi sinirle çekiştirdim "Bıktım yahu bu evden! Artık ef hanımı olmak istiyorum!" diye cırladığımda annem kolumdan tutup beni kaldırdı "Bak bak laflara bak! Seni kim alır pasaklı?!" diye söylene söylene pikemi ve çarşafımı çıkarırken annemin sorusunu iç sesimle "Meriç" diye cevap verdim. Meriç beni aldığında en büyük hayalim olan 'ef' hanımlığımı yaşayabilecektim. İstediğim kadar uyur , sonra Meriç beni severdi ve de beslerdi. Allah'ım çok amin! Meriç'e beni kaçırması için mesaj mı atsam acaba?
Gözlerim kapanırken dolabıma yaslandım. Mesajı daha sonra mesaj atacaktım. "Melis git ablana yardım et sofrayı hazırlayın bayram kız bugün!" huysuzca bacaklarımı salladım "Uyumak istiyorum" "Yelizler gelecekler. Böyle mi çıkacaksın milletin içine!" diye bana kızınca gözlerimi açıp kocaman kocaman yaptım ve anneme baktım "Niye bize geliyorlar?" yastığımı düzeltirken "Kızım senin beynine oksijen mi gitmiyor? Bayram bugün" diye azarladı beni yine yeni yeniden. Anladım der gibi kafamı sallamıştım ki annemin 'ablanla kahvaltı hazırla' özetindeki cümlesi geldi aklıma. "Ablamın ne işi var burada?" diye sordum bu kez. Annem sinirle "Alık bu kız" deyip odadan çıkarken peşinden gittim "Alık falan değilim. Hayır yani kız evlendi kurtulamıyoruz. Her gün bize mi gelecek bu böyle?" annem bana sabırla kafasını iki yana sallayıp banyoya girdiğinde güldüm. Bu kadını sinir etmek çok hoşuma gidiyordu yahu.
Peşinden banyoya girdim "Daha fazla konuşup sinirlerimi tavana hoplatma Melis" uyarı fışkıran sesine karşı ağzıma sürgü çekip elimi yüzümü yıkamaya koyuldum. İşim bittiğinde annemin yanağına öpücük bırakıp mutfağa ilerledim saçlarımı topuz yaparken. Melih ve ablam birbirlerine gülümseyerek bir şeyler anlatırlarken muzipçe sırıtıp gözlerimi kapattım "Ayıp yahu ayıp" diyerek yerimde durduğumda ablam "Pisliksin" dedi saçımı çekerken.
Gülerek gözlerimi açıp "Teşekkürler" derken referans yaptım. Melih yaptığım harekete gülerken gidip ona sarıldım "Hoş geldin enişte bey" gülerek "Hoş bulduk baldız" dedi. Ondan ayrılıp ablama sarıldım bu kez "Kocan zengin olmasa sarılmazdım" diye ona laf atmadan duramadım. Saçlarımı çekti tekrar.
Ondan ayrılıp gözlerimi Melih'e çevirdim merakla "Meriç nerede?" omuz silkti "Artık aynı evde değiliz unuttun mu?" saçlarımı kaşıdım "Doğru. Unutmuşum." Ablama baktım "Sen sofrayı hazırlamaya devam et ben Meriç ile konuşup gelmeyeceğim" deyip gidiyorken kolumdan tuttu pis "Yok öyle yağma. Anneme söylerim" gözlerimi kıstım
"Kocan yanında işte daha ne istiyorsun yahu! Birlikte romantik bir şekilde sofra kurun. O sana bardak uzatırken sen çak dök mesela. Çok romantik. Tüh keşke Meriç olsaydı"
Yalancı bir kahkaha attı.
"Komikti. Şimdi git bardak çıkar"
Gözlerimi devirip tezgahın önüne gittim ve yukardaki bardak rafından tepsiye bardak dizmeye başladım. "Büyüklük ölmüş be. Hey gidi yavrum hey!" yaşlı teyzeler gibi söylendim bir süre. Kimse derdimden anlamıyordu. Sevgilimle Melih yüzünden görüşememiştim ve neredeyse 1 ay olacaktı. Malum Melih burada kalmış , Meriç ise şehir dışına gitmişti. Neymiş ablam evde tek kalıyormuş da , yeni evliymiş de , mış mış da...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veliaht
Teen FictionAslında ben hayatımda en çok sevilmek değil sevmek istemiştim. Çok sevmek istemiştim. Böyle dolu dolu kocaman. Her sabah işkence gibi gelen okul sabahlarımın bir gün çekilebilir hatta halatla çekilir hale gelebileceği uçsuz bucaksız hayalimin uçurum...