d

1.7K 47 7
                                    

Hızla ilerleyen otobüs bir oyana bir buyana adeta bir beşik misali salanırken, kapandı kapanacak olan gözlerimi zar zor açık tutuyordum . bu sarsıntılı yolculuk uykusuzlugumun üzerine tuz biber olumuştu.

Göz kapaklarının aşaga düştüğü ve bilincinin yavaş yavaş benden ayrıldığını hisetigim an yola çıkmadan sadece bir kaç saat önce griye boyadıgım uzun tırnaklarım ile tenime çeşitli işkenceler uyguluyordum.

şimdi uyuyamazdım ,eğer uyursam inecegim duragı kaçırabilirdim ve ben bunu göze alamazdım. hele gökyüzünü iyice karanlığa gömüldüğü bu vakitlerde bir umut uykusuzlugumun açılması için diktim gözlerimi İzmirin dolmuş camına yansıyan manzarasına.

İzmir ...
Ne güzel şehirdi öyle : sokakların her karşısında ayrı bir mutluluk bulunurdu bu şehrin  ,denizi ayna, manzarası büyüydü adeta .

hele insanları bal kadar tatlıydı.
Niyce yiğitlere ev sahipliği yapmıştı bu cânım topraklar ,niyce güzeleri teli   duvaklı gelin etmişti göz yaşları ile mutsuzluktan değildi bu yaşlar aksine her damlası mutluluktu bu tuzlu yaşların, sevdiklerine kavuşuyorlardı neticede .

tontiş nineler... unutulurmuydu hiç ?
rengarenk boyanmış mahallelerde, evlerinin kapısına serdikleri çiçekli böcekli minderler üzerine kurulmuş, yoldan geçenlerin dedikodusunu edip dururlardı.  Bu bir  nevi onların neşe kaynağı olmuştu .

bense bu güzel topraklara gelmekte o kadar geç kalmıştım ki ,arada unuttuğum bile olmuşu memleketim olan bu güzel şehri.  Şimdiyse bu güzel şehirde bulunuşumun 6 '.ıncı yıllıydı  ve ben yanımda çoktan uyuya kalmış kuzenim ile beraber yeni iş verenlerimle tanışmaya gidiyordum .

çok uzak gelmeyen bir geçmişte en iyi yaptığım mesleği seçmiş ve bu meslekte hızla yükselmiştim. Yükselişinin birden çok sebebi vardı tabiki ve bunlardan biride doğdugum ve  çocukluğumun çoğunu geçirdiğim yer olan İngilterenin  önemli ve oldukça gelişmiş bir ülke olmasıydı. şimiyse bilmem kaçıncı işime başlamak için saatler süren bir yolculukta harap oluyordum.

çalışacağım yer sezenler adlındaki  dünya markası olan bir şirketin sahibi ateş sezenin eviydi.

Benim görevim ise ateş beyin oglu arasa yatılı olarak bakıcılık yapmaktı. Çocukları seviyorum ve yatacak bir yerde ihtiyacım vardı. Kısaca bu iş tam ihtiyacım olan şeydi .

Aslında doğarken ağzında altın kaşıkla doğmuş pamuklara sarılarak büyütülmüş ve en güzel okullarda okutulmuştum
mutluydum ...
Huzurluydum...

O güne kadar.
hiç unutmam bir bahar sabahı kuşların en güzel şarkılarını söyldikleri vakitlerde babam koluna taktığı çıtı pıtı genç bi kadınla girmişti eve .  Elinde zar zor tutucu  bir bira ,gözleri yarı kapalı, adımları sarsaktı. İçtiği her halinden belliydi anlıyacagınız , annem ise üzerinde krem rengi  geceligiyle bir oyana bir buyana dönüp duruyor, babamı bekliyordu her zamanki gibi.

kapı sesi geldiğinde ise hızla kapıya dönmüştü endişeli bakışları ,lakin karşılaştığı görüntünün kalbini bir hançer misali saplanacagından bu haberdi. Yeşil gözleri dolmuş , minik elerini yumruk yapmıştı .

Ardından  büyük bir kavga koptu annem ve babam arasında  ve işte her şey o an olup bitmişti .

Benim için sadece yapımımda katkı sahibi olan o adam yani biyolojik olarak babam  olan o şahıs hızlı bir hareketle sehpanın üzerindeki gümüş işlemeli vazoyu kapmış ve annenin başında kırmıştı .
İşte annem son nefeslerini böyle vermişti.

Benmi ?
ben sadece merdivenlerin arasındaki o küçük boşlukta olanları izlemekten başka bir şey yapamamıştım.
En son annenin cansız bedeni boylu boyunca yere serilirken gelebilmiştim kendime ve bogazımı yırtarcasına büyük bir çığlık atarak tüm ilgiyi kendime çekmiştim.

Geçmişin korkunç anıları gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçerken çoktan kendimi salmış hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım lanet olası anılar hiç olmadık zamanda aklıma geliyordu  hıçkırıklarım omzunda uyuyan su' nun uyanmasıyla sonuçlanmıştı bana atığı merak ve endişe dolu bakışlardan kurtulmak adına başımı pencereye döndürmüş ve inmemiz gereken yere vardıgımızı fark etmiştim hatağa biraz geçmiş bile olabilirdik .

  Cama çevirdigim başımı bu sefer suya geri döndürerek  geldiğimiz söyledim ona . Ben aceleyle pembe tekerlekli bavulum ve el çantamı alırken  Su dolmuşun gıri demirine yapışık olan "stop " butonuna basmıştı . Bir süre sonra dolmuş yavaşlayarak durmuş bizde ateş beyle sözleştigimiz yere gitmek için dolmuştan hızla inmiştik .

İstediğimiz yere varmış olsakta çalışacağım evin tam olarak nerede olduğunu bilmiyordum. Ateş bey bazı açıklayamıyacagı sebepler nedeniyle evini gizli tutuyordu . bizi alması için  oldukça güvendiği bir adamı gönderecekti yani bize söyledigi buydu .

Patronum   asistanı sıla hanımın, benimle iletişime geçmek için verdigi numarayı aramak adına cebime sıkıştırdıgım telefonu çıkartarak son aramalarımda ilk birinci sırada olan 11 haneli tuşa basmıştım . Bir süre çalan melodi yerini telefonun diğer ucundan gelen ses ile değişirken aramızda küçük bir muhabbet geçmişti. bu muhabete  arabanın çoktan gediğini ve arabanın  niteligi hakında bir kaç işe yarar bilgi edinmiştim.

Arama sonucu elde ettiğim bilgi  arabanın siyah renkte ve oldukça ihtişamlı olan bir jip olduğuydu ben ve su bu ihtişamlı aracı ararken hemen arkamıza park edilen ve aradığımız tüm niteliklere sahip olan  araçı farkedememiştik .

aracın sürücüsü olan gıri takım elbiseli bir adam omzuma hafifçe dokunarak küçük bir kalp krizine yol açmış olsada kısa sürede toparlanıp ona dönmüştüm.
Mavi gözlerim şüpheyle adamı baştan aşagı süzmüş ve en son olarakta ela gözlerinde takılı kalmıştı.

Tanrı aşkına bu adam çok gençti  ve ben kesinlikle böyle birinin bizi kalmakla görevlendurilecegini tahmin edemezdim.

Hadi ama bu adam ünlü bir şirket tahsisinin sağ kolu olmak için fazla gençti ayda benim kafamda oluşturdugum

kendisini ateş beyin hususi olarak gönderdiginie bizi ikna edene dek.

uzun çabalar sonucu gıri takım elbiseli adam bizi inandırmayı başarmış ve bizi jipin arka koltuğuna yönlendirmişti .   Ben ve su arabanın siyah, deri koltuklarındaki yerimizi alırken gıri takım elbiseli adam elerimize iki adet siyah bez parçası tutuşturmuş ve bu bezle gözlerinizi baglamamızı sert bir şekilde rica etmişti .

içime ne kadar büyük bir kuşku ve yanısıra korku düşsede dediğini yapmıştım benim gibi suda yapmıştı. dediğini koşulsuz yapmamın asıl sebebi arabanın plakasını ezberlemem ve telefonuma her ihtimale karşı  155 tuşlamış hazırda bekliyor olmamdı.

gözlerimi siyah bez ile bağlanmadan önce azda olsa inceledigim gıri takım elbiseli adamı düşündüm . Bize zarar verebilecek  bir gibi görünmüyordu fiziksel olarak oldukça babacan biri gibi duruyordu hata: kırklı yaşlarının sonunda, siyah saçlarının arasına yer yer beyazlılar yer edinmişti bana ve suya göre de oldukça uzundu aslında onj gördüğümüzden beri yüzünden hiç eksik etmediği o sevgi dolu gülümseme ona güvenmemi saglıyordu bu düşünceyle birazda olsun rahatlarken yanımda oturan suyun ellerini sıkıca kavramıştım.
Ne olursa olsun hala korkuyor ve endişe duyuyordum bu duygular ise bende  tedbiri elden bırakmamı engeliyordu .

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 30, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Mafyanın bakıcısıWhere stories live. Discover now