Geçmişi Anlatmak

17.3K 1K 133
                                    

Düşünceler denizinde yol alan gemim dingin sulardan hırçın dalgalara geçiş yapmıştı bir anda. Sessizliğin mıh gibi beynime çakıldığı, kalbimdeki buzların daha fazla soğuk yüzünden çatırdadığı bu anda; ne yapacağım düşüncesi damarlarımda kan gibi dolaşıyor, her organıma aynı soruyu sorup farklı cevaplar türetiyordu. Yalnızdım bu yolda yalnız olduğum kadar kalabalık.

"Hey, neden buraya geldin sahiden?"

Uzun soluklu sessizliğin ardından konuşmaya karar vermişti isimsiz arkadaş. Ah Savaş ne yapıyordu acaba, arkadaş deyince beynim sadece Savaş adını kabul ediyor, beynimin karanlık loblarında Savaşın bana sıcacık gülümseyen yüzü şekil buluyordu.

"İsmini söylemeden sana bir şey söylemeyeceğim!"

"Seni hırçın Türk askeri!"

Bu oğlan benimle dalga geçmekten zevk alıyor kesin.

"Söylesene senin kadar kıdemli bir MİT ajanı buradan nasıl oldu da kurtulamadı hala?"

Sessiz kalışı keyfimi yerine getirmişti. Sesli bir kahkaha attığım sırda burnundan sert bir nefes vermişti.

"Buradan kurtulmak o kadar kolay mı sanıyorsun sen?"

"Her iddiasına girerim benim buradan kurtulmam sadece 45 dakika mı alır?"

"Fazla uçmuşsun sen kızım! Askeriyede size özgüven mi basıyorlar?"

"Benim kim olduğumu unutuyorsun bence Ajan!"

Sessiz kaldı. Onunda benim hakkımda birçok efsane duyduğuna emindim. Bazı söylentiler benimde kulağıma gelmişti. Gülmekten öleceğimi düşünmüştüm ilk duyduğumda. Çömezlerin bu söylentilere inandıklarını biliyorum. Baykuşun Kızı'nın efsanesini hepsi duymuş, birçok emrimdeki erler bana bunlar hakkında sorular sormuşlardı ama o kızın ben olduğu mu bilmiyorlardı. O kızın adı bile bilinmiyordu. Sadece "Baykuşun Kızı", "Gece kuşunun Gecesi" ve en çokta "Dağların Celladı" denirdi o kıza.

"Bir şey soracağım?"

Düşüncelerimden dolayı buz tutan kalbimden yükselen inlemeyi andıran buz gibi bir sesle tek kelimelik cevabımı verdim.

"Sor."

Derin bir nefes aldı, sıkıntı yüklü derin içli bir nefes ağır bir soru soracağı buradan belli oluyordu. Omuzlarımı dikleştirip karanlıkta belli olmayan görüntümü sağlamlaştırıp güçlendirdim.

"Nasıl hayatta kaldın?"

Fısıltıyı andıran sorusu, beynimde bomba etkisi yaratmış. Atom bombasının Hiroşima'ya verdiği tahribatın bir aynısını; beynime, bedenime en çokta kalbime etki etmişti. Kalbimin soğuğu bedenime vurmuş. Aynı o gün olduğu gibi bedenim soğuk dalgalara esir olup titremeye başlamıştı.

Bir süre sustum, benim için kısa ama onun için uzun sayılabilecek bir süre. Bir şey söylememe ya da anlatmama gerek yoktu aslında, çünkü anlatma gibi bir zorunluluğumun olmadığını biliyordum, bir art niyeti olduğu için sormamıştı bu soruyu herkes de olduğu gibi o da merak etmiş ve sormuştu.

"Ne kadarını biliyorsun?"

"Sadece yaşını biliyorum!"

"Ah evet yaşım, on dört yaşındaki kız çocuğu. Babasının hiç prensesi olmamıştım ben biliyor musun?"

Yüzünü bana doğru çevirdiğini hareketlerinden anlamıştım.

"Nasıl?"

"Annem kraliçe, babam kral bende onları koruyan korkusuz şövalye oluştum hep. 6 yaşımda silahlarla tanışmış, 8 yaşımda atış poligonlarında talim yaparken tüm hedefleri 12 den vururdum. 10 yaşımda babamla yaptığımız dövüş eğitimlerim sayesinde gittiğim kurslarda herkesi yenmiştim. 11 yaşımda 3 spor dalında siyah kuşak almıştım. Aklına gelebilecek tüm silah türlerini, özelliklerini, atış kalibresine kadar her şeyini biliyor ve ustalıkla kullanıyordum. Yine de ben bir ilkokul öğrencisiydim."

Güçlü Kadınlar Serisi 1; CELLATDonde viven las historias. Descúbrelo ahora