1. Bölüm

84.7K 1.8K 362
                                    

Genç kadın çayına bir kaşık şeker attı ve karıştırdı. Sonra da çay kaşığını çıkarıp çay tabağının kenarına koydu. Eline aldığı bardağı dudağına götürüp küçük bir yudum aldı ve bardağı geri indirmeden üstünden karşısındaki kadına baktı. 

Ondan gerçekten hiç hoşlanmıyordu. 

Bu geneldeki düşüncesiydi. Çünkü karşısındaki kadın, kötü bir kadındı.

Ama şu anda, her zamankinden daha fazla nefret ediyordu ondan. İçtiği çayı şöyle yüzüne dökse ve onun acı çekişini izlese, sadist sayılır mıydı? 

Gerçi umurunda mıydı ki?

Ama yine de yapmadı. Sonradan vicdan azabı çekeceğini biliyordu. 

"Kaynım bugün de geç gelecek sanırım?" dedi Birgül alaycı bir sesle.

Kübra gülümsemeye çalıştı. Gerçekten hiç ama hiç sevmiyordu şu aşüfteyi. "Toplantısı var. Haber verdi."

Birgül çay bardağını, çay tabağına bırakıp kalktı. "Canım ben kalkayım artık, kocam merak eder şimdi."

Kübra derin bir nefes aldı. "Haydi kendine iyi bak o zaman. Görüşürüz." diye belli etti bıkkınlığını. Ama Birgül'ün ne kadar yüzsüz olduğunu bildiğinden, alınıp da küser diye umut etmedi. Çünkü kaç defa neredeyse saç başa kavga etseler de, yarın olduğunda Birgül tekrar eve damlayıvermişti.

"Ben yarın gelirim, muhabbet ederiz yine." dedi Birgül.

Kübra başını iki yana sallayıp mahcup davranmaya çalıştı. "Üzgünüm canım ama kitabıma odaklanmam lazım. Artık başka bir zaman buluşuruz." dedi Kübra. En azından bu bahaneye sığınınca, Birgül bir şey diyemiyordu.

Canının sıkıldığını belli eden, memnuniyetsiz bir bakış attı ona. Kübra eltisinin şu tavırlarına gerçekten kıl oluyordu. Hem Kübra'ya bayılmadığını belli ediyor hem de her gün görmezse problem çıkarıyordu. Manyak mıydı neydi bu kadın?!

Sonunda gittiğinde "Oh be!" diye bağırdı genç kadın büyük salona doğru. "Gitti çok şükür!" ve en azından iki gün onu görmeyecekti.

Yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi. İki gün laf sokmalardan, aşağılamalardan yırtmıştı. Birgül'ün hobisiydi resmen bu! 'Tutku'dan yoksun olan evliliğini yüzüne vurup duruyordu, ve bunu bu aralar daha sık yapmaya başlamıştı. Derdi neydi, anlamıyordu ki Kübra. Gidip evinde kendi kendini yeseydi ya, gelip buraya kadının beynini yemeye ne gerek vardı yani!

Bulaşıkları toplayıp mutfağa götürürken içi sıkıldı. Birgül ne kadar kıskanç, bencil ve kötü niyetli de olsa, bir konuda haklıydı... Evliliğinde tutku namına hiçbir şey kalmamıştı...

Allah aşkına ne zaman bu hale gelmişlerdi? Yedi yıllık evliydi onlar. Koskoca yedi yıl aynı yatağı paylaşmışlardı! Kübra kocasıyla sevişmeyi seviyordu, tatlı, mutlu eden sevişmelerdi bunlar genellikle ve Kübra her seferinde boşalıyordu. Çünkü Doğan, karısının boşaldığından emin olan, onu her defasında düşünen, anlayışlı bir kocaydı.

Yine de... eski, o ilk zamanlardaki yakıcı tutku yoktu. Doğan bazen işten o kadar yorgun geliyordu ki, yatağı zor buluyordu. Kübra da ona anlayış göstermekten öteye geçemiyordu. Çünkü doğru olan, kadının eşini düşünmesi, ona destek olmasıydı... Kübra da bunu yapıyordu.

Bulaşıkları durulayıp bulaşık makinesine koyarken gülümsedi. Evliliklerinin ilk yılında, birbirlerine dokunmadan yapamazlardı. Doğan sürekli karısıyla sevişmek ister, bunun için bahaneler bulup işten eve erken geldiği bile olurdu. Genç kadın yazar olduğu için zaten sürekli evdeydi. Bu da ikisinin işine geliyordu. Ama sonra, Doğan'ın işleri büyümüş, iş yükü artınca, karısından daha çok düşündüğü şey, işi oluvermişti. 

Evliliğin Uğuru ❤️Tamamlandı❤️Where stories live. Discover now