23: you're falling in love with me now

5.7K 595 180
                                    

Öncelikle, ne okuyacağınızı biliyorsunuz o yüzden uyarmıyorum (?)

İyi okumalar~

Vampirlerin kralı, nam-ı değer Ölüm Tanrısı, Min Yoongi küçük bir insanoğlunu büyük bir günaha sürüklemek üzereydi. Dakikalar, bir nehrin şelaleye ulaşması gibi hızlanarak geçip gidiyor ve ardı arkası gelmeyen yoğun şırıltı sesleri duyuluyordu. Yüzyıllardır yerinde sapasağlam zaman eksiten malikâne, bu gece cehennemin kirli odalarını misafir ediyordu. Ateşle bezeli duvarlar; iki bedenden ibaret bir birleşimi, bir reaksiyonu bünyesinde bulundurmaktan acayip memnundu.

Kesik nefesler, hırıltılı inlemeler ve yalan yanlış yeminler; hepsi omuzlarındaki yükü atmak adına Yoongi ve Jimin'in başına toplanıp hesap sormaya başlamıştı. Az önce geldikleri odanın ısısı, güneşin santigratına yaklaşıyordu. İkisi de tahmin edemezdi, adamların hormonlarının böylesine sert çalıştığını. Koyu lacivert bez, Jimin'in gözlerinden kayıp burnuna düştüğünde Yoongi çoktan erittiği teni daha derin emmeye başladı.

Jimin'in hatrı sayılır kaslara sahip göğsünü o kadar acı verici bir hissiyat ile emiyordu ki buğday ten, içindeki tüm pigmentleri toplayarak odadan uzaklamıştı. Yoongi; göz bebeklerine bir perde çekip baktığı her cismi siyaha boyarken dudaklarının altındaki teni sadece dişleri yardımıyla yırtıp atmıştı. Eti görünen ten, oluk oluk kanıyordu ama asıl olması gereken zaten buydu. Kan; insanların vücudunda Yoongi'ye akmak için yaratılmıştı. Yaşlı vampir, hayatının verdiği o ağır tecrübe ile kanı içine ağır ağır çekti. Jimin tırnaklarını Yoongi'nin ensesine batırıyordu ama dünyadaki en zararlı varlığın karşısında, kendi hareketleri bir kuş çırpıntısından farksızdı.

"Seni canını acıtmayacağım diye kendime söz vermiştim." dedi Yoongi, diliyle hala akan kanı temizlerken.

"O-o zaman," dedi Jimin, harfleri söyleyebilecek bir ses teli bulabildiğinde. "yine sözünü tutamadın, Yoongi."

Yoongi onu hiç duymamış gibi yarılmış yaranın üstünden ayrılıp işaret parmağını etli bölgeye bastırdı. Kirpikleri bir yarasa gibi elmacık kemiklerine gölge verirken irisleri gerçekten evrendeki kara delikten bile uçsuz bucaksız görünüyordu.

"Canın çok acıyor mu?" diye sordu ve kaşlarını kaldırarak baktı. Delici bakışlarındaki minik merak kırıntıları az çok seçilebiliyordu.

"Niye soruyorsun?" dedi Jimin ve dişlerini sıkarken vücudunda Yoongi'nin bıraktığı izlere dikkatle baktı. Özenle seçerek Taehyung'un yaptığı morlukları öperek iyileştirmiş ve kendisi daha yakıcı yaralar açmıştı. Fakat şuan parmağının altındaki tenine gelen soğukluk sayesinde sırtında dolaşan bayıltıcı his kaybolmuştu.

"Sen bilmiyor musun, ne kadar acıttığını?" diye devam etti Jimin ama bu adamı ne kadar severse sevsin asla istediği gibi biri olmayacağını fark ediyordu.

"Bilmiyorum," dedi Yoongi, omuzlarını silkerken. İşaret parmağını kaldırdığında teninde kalan ufak kül izlerini üfleyerek uçmalarını sağladı ve gözlerini az önce açtığı kanlı yaraya çevirdi. Jimin de göğsüne baktığında neredeyse küçük dilini yutacaktı.

Bu adam, parmaklarında iyileştirici bir güç mü taşıyordu?

Çünkü az önce kandan gözükmeyen ve derisinin kesilip atıldığı yara, anlaşılamaz bir yetenekle ile hiç diş izi almamış gibi kaplanmıştı. Yalnızca parmak ucu değmişti ve tenini baştan yaratmıştı. Şaşkın şaşkın Yoongi'ye bakarken onun gözleri hala içindeki tutkuyu kahrolası bir şehvet ile koruyordu.

"Bilmiyorum, Jimin'im," dedi omuzlarını hafifçe silktiğinde. "sana zarar verirken hiçbir şey hissetmiyorum. O yüzden empati kurmak benim için çok zor."

bite me 'till i die :: yoonminWhere stories live. Discover now