2. Bölüm ★Slytherin★

1.2K 90 83
                                    



" Sadece asa kaldı, Hagrid." Sakince konuşuyordu, Tom. Sesinde hiçbir ton yoktu ve hiçbir duygu da yoktu. Sanki hiçbir şey hissetmiyor gibiydi.

Tom, heyecanlı değildi çünkü. Kendisi gibi bir sürü insan olacağını söylemişti, Hagrid. Tom tüm bu insanlar da onun gibi sihirbaz diye onunla aynı olduklarına inanmıyordu. Çoğu bir aileye sahipti. Sihirbaz olduklarını zaten biliyorlardı.

Tom ise tüm bunları sadece bir gün önce öğrenmişti. Kendisi gibi bir sürü insan mı? Tom buna asla inanmazdı. Orada da aynı şeyler olacaktı. Ya insanlar onu kötü görecekti, ya o insanları kötü görecekti ve onlar için bir ucube olacaktı.

Hayatta kimsenin kimseye benzemediğini en iyi bilen, Tom'du. Yıllarca umut etmişti. Kendi gibi birini umut etmişti. Ama bu umutları zamanla sönmüştü. Dünya herkesin yalnız olduğu bir yerdi. Ancak diğerleri, bunu görmezden geliyor ve anlaştıkları kişileri kendileriyle bir tutuyorlardı. Gerçekte insanlar tekti. Başka bir tane daha onlardan olamazdı. Benzeyebilirdi, evet ama aynısı olamazdı. Zaten insanların anlaşmasını sağlayan da benzerlikleri değil miydi?

" Asa mı? O halde Ollivender's gideceğiz, oradan iyisi yoktur. Neden önden gidip beni beklemiyorsun? Yapmam gereken bir iş daha var, fazla uzun sürmez." Hagrid onun yanından ayrılırken Tom arkasından baktı ve tahmin etmiştim dercesine gülümsedi. Hagrid de buraya onun için gelmemişti. Aslında bakarsanız, başından beri Profesör dediği adamın onu gönderdiğini söylemiyor muydu? Biricik okullarına almak istedikleri Tom'un gözünü boyamak için ona yardımcı olacak birini gönderdikleri açıktı.

Tom her zamanki gibi sadece kendisine güvenebileceğini öğrenmiş oldu. İnsanlar, ucuzlardı. Ucuz ve ihanetçi. Kendisinin yanında olacak, ona ihanet etmeyecek bir kişi bile yoktu bu dünyada. Yılanlar dışında tabii. Bir hayvan dükkânının vitrinindeki yılanlara gülümsedi. Yılanların da ona gülümsediğini hissetmişti.

Evet diye düşündü, Tom. Güvenebileceğim tek kişi onlar. Yanımda olacak, benim için kendilerini feda edecek tek kişi onlar.

Bakışlarını dükkândan çekti ve küçük adımlarla Ollivander's yazan dükkâna doğru ilerledi. Etrafta birkaç kişinin ona olan bakışlarını umursamıyordu. Bakışlara çoktan alışmıştı. Onun yılanlarla konuştuğunu veya onlara gülümsediğini gören herkesin bakışları ona dönüyordu. Tom bir süre sonra umursamamayı öğrenmişti.

Sakin adımlarla dükkânın kapısının önündeki basamakları tırmandı ve kapıyı ittirerek içeri girdi. Kapının üstüne takılmış olan zil onun girişiyle birlikte tiz ve gıcırtılı bir ses bırakırken kapıyı da arkasından kapattı.

" Merhaba?" dükkânda ilerleyerek tezgâhın önüne gelirken bir yandan da etrafını inceliyordu. Bir sürü kutularla dolu olan raflar, kahverengi büyük ihtimalle tahtadan olan eşyalar ve krem rengi duvarları vardı. Işıklar sarıydı ama göz yormuyor, aksine burayı loş bir ortama çeviriyordu. Tom incelemesi bittiğinde tekrar seslendi. " Kimse yok mu?"

Saçları beyaz yaşlı bir adam merdivenle birlikte yana kayarak Tom'un görüş alanında belirdi. Gülümseyerek merdivenlerden indi ve bu kez de aşağıdan raflardaki kutulara bakmaya başladı.

" Adınız neydi?"

" Tom Riddle." Adam bir baş sallamayla birlikte kendisini onaylarken raftaki bir kutuyu çekti ve tezgâhın önüne gelip kutuyu açtı.

" İşte buyurun." asayı kutudan sanki değerli bir şeyi tutuyormuş gibi bir özenle çıkarıp Tom'a uzattı. Tom adamın uzattığı asayı aldı ve elinde asa ile birlikte öylece beklerken adam hafif bir hiddetle devam etti. " Hadi sallasanıza."

Journey To The Universe |Tom Riddle AU|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin