1.Bölüm:Hayallere açılan kapı

180 12 3
                                    

"Bade, kızım uyan haydi saat altıyı yirmi geçiyor." "Tamam anneciğim." Zor da olsa toparlanıp kalkmaya çalıştı. Yorgun olmasına rağmen gece bir türlü uyuyamamıştı. Elini yüzünü yıkayıp annesinin hazırladığı kahvaltı sofrasına oturdu. Annesi en azından bir bardak çay içirmeden evden çıkarmazdı. Biraz atıştırdı, hazırlanıp evden çıktı. Araba sesleri duyunca birden adımlarını hızlandırmaya başladı.Otobüsü kaçırmak istemiyordu. Parkın başına gelince otobüsün durağa geldiğini fark etti. Olanca gücüyle koşmaya başladı ama yetişemedi.Otobüsü kıl payı kaçırmıştı. Morali bozulmuştu ama toparlamaya çalıştı. Gelen ilk dolmuşa bindi, oradan tramvaya geçti. Sekizi on geçe kursun önüne geldi. Koşar adım içeri girdi. Sınav başlamıştı. Kapıyı tıklattı ve sınıfa girdi."Hocam özür dilerim geç kaldım girebilir miyim?" Hoca kapının yanına gelerek:"Ben hayatım boyunca tek bir öğrenciye inisiyatif tanımadım sana da tanımam sınav sekize on kala başladı. Bak saatine saat sekizi çeyrek geçiyor. Seni içeri alamam. "Ama hocam otobüsü kaçırdığım için iki araç değiştirmek zorunda kaldım bu yüzden geç kaldım lütfen yazılıya girmezsem uygulama sınavına başvuramam." "Senden hemen önce birisi daha geldi. Onu almadım. Şimdi seni alırsam ona haksızlık olur. Git hadi, sınav olan arkadaşların rahatsız olacak." Bade parasını zar zor ödedikleri aşçılık kursunun 6 aydır güle oynaya girdiği kapısından dolu gözlerle çıktı. Londra'da gitmek istediği aşçılık okuluna girmesi için bu kurs tek şansıydı. Ama şimdi onu da kaybetmişti. Öğlene kadar kursun yakınındaki parkta oturup ağladı. Saat 12 olunca part time çalıştığı kafeye geldi. Kimseyle konuşmak istemiyordu. Hiç çalışası da yoktu ama mecburdu. Dalgın bir şekilde servis yaparken birden ayağı takıldı ve elindeki bir fincan çay beyaz pantolonun üzerine kırmızı gömlek giymiş sarışın kadının üzerine boşalıverdi. Kadın feryat figan ortalığı yıkarak bağırmaya başladı.Bade ne kadar özür dilese de nafile kadın dinlemiyordu bile. Patronları Hasan bey araya girdi Bade'yi mutfağa gönderdi. Ortalık sakinleşince içeri geldi. Söylediği tek şey ise "kovuldun"oldu. Bade itiraz bile edememişti. Birkaç defa da mutfakta tabak kırmıştı. Bu işi beceremiyordu. Onun amacı mutfakta yemek yapmaktı ama Hasan bey ona güvenmediği için ona bulaşıkçılık,temizlik ve en son da garsonluk görevlerini vermişti. Ama bu seferki hatası onun sonu olmuştu. Çünkü o beyaz pantolonlu sarışın kadın belediye başkanının eşiydi. Bade üzgün bir şekilde oradan ayrıldı. Biraz içini dökmek istedi ve arkadaşlarıyla buluşmaya karar verdi. Hemen hepsine mesaj attı. Ama herkesin bir işi vardı. Tüm mutsuzluğu ve umutsuzluğu ile eve dönmeye karar verdi. Hava serindi, ince giyinmişti ama üşümüyordu . Bu yüzden birkaç durak evvel inip yürümek ve  biraz da kafasını dağıtmak istedi. Kulaklığı taktı ve sevdiği enstrümantal şarkıları dinlemeye başladı. Çok üzgün olduğu zamanlarda sözler onun için kulak tırmalamaktan öteye gitmiyordu. Kalbi kırık iken hiçbir söz onu avutmuyordu. Yürürken hafif yağmur damlaları düşmeye başladı. O an aklına içten içe aşık olduğu çocuk geldi.Buğra' yı liseden tanıyordu. Ona karşı içinde anlam vermediği hisler vardı. Başka hiç kimseye karşı olmayan hisler... Bu hissettiği aşk mıydı o da bilmiyordu ama onu ne zaman görse kalbi ağrıyordu sanki. Onu görmeyeli iki sene olmuştu. İnternetten onun resimlerine bakıp onun hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışıyordu. O kadar mutsuzdu ki belki onu görmek iyi gelirdi. Yolun kenarından parka geçti. Bir banka oturdu. Telefonunu tam almıştı ki gülüşme sesleri duydu. Kafasını sesin geldiği yöne çevirdi ve dona kaldı. Buğra ve tanımadığı bir kız birbirlerine sarılarak konuşuyordu. O an yağmur hızlanmaya başladı. Herkes kaçışmaya başladı. Buğra ve yanındaki kız da arabalarına doğru koşup gittiler. Bade oturduğu banka çakılmıştı adeta. Ne yağan yağmur ne ıslanan vücudu umurunda değildi. Kulağındaki kulaklığı çıkarıp çantasına koydu. Gözüne her yerden topladığı manzara fotoğrafları ilişti. Bade gitmek istediği her yerin fotoğrafını toplardı. Çantası, odasının duvarları, çekmeceler hatta cepleri bile bunlarla doluydu. Dünyayı gezmek, doğayla iç içe olmak , yeni kültürler tanımak ve farklı insanların hayatlarına tanık olmak ona çok cazip geliyordu. En üstte duran fotoğrafı çekti. Burası her zaman gitmek istediği Foroe adalarına ait bir resimdi. Bastıran yağmurun altında sırılsıklam, bitmiş bir halde fotoğrafa baktı. Gözlerini kapattı. Orada olmayı hayal etti. Orada olduğunu ve yemyeşil dağlarda dolaştığını gördü. Tüm kalbini,aklını,ruhunu orada olduğuna inandırmak istedi. Birden parlak bir ışık hissetti ama gözlerini açmadı. Fotoğrafı gözlerine doğru yaklaştırarak başına doğru vurdu. O anda yağmur sesi kesilmişti. Kuş sesleri ve kıyıya vuran dalgaların seslerini duyuyordu. Yavaşça gözlerini açtı. Ama imkansız bir şey olmuştu. Fotoğrafın olduğu yerdeydi. Hayretle etrafa ve fotoğrafa baktı.

GEZGİN RUHLAR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now