5.Bölüm: Holyhead Limanında arayış devam ediyor

62 12 4
                                    

Bade yavaşça gözlerini açtı. Etrafa bakınıp usulca gerindi. Koltukta iki büklüm uyumaktan her yeri ağrımıştı. Hemen yanındaki Asa'ya baktı. Ufak bir çocuk gibi masumca uyuyordu. Saçları iyice dağılmış ,yüzünün yarısı yastık iziyle kızarmıştı. Koyu gri ceketi,içinde açık mavi gömleği ve üzerindeki koyu mavi tonlarında bir süveteri, boynunda lacivert bir kravatı vardı. Bade bu yaşta böyle giyinen birisini hiç görmemişti. Bu dünyadan olmadığı çok belliydi. O geçmişin asilliğini ve masumiyetini taşıyordu. Bade Asa'yı izlerken o da uyanmaya başladı. Karşısında Bade'yi görünce birden irkildi, sonra sakinleşti. Bade onu izlerken yakalandığı için utanmıştı. Kızaran yanaklarını gizlemeye çalışarak "günaydın" dedi. Asa da mahcup bir şekilde karşılık verdi. Beraber toparlanıp odadan çıktılar. Bade kahvaltı yapabilecekleri bir yer olup olmadığını sorunca, otel görevlisi üç sokak ötede deniz manzaralı bir restoran tarif etti ve oraya gittiler. Yol boyunca hiç konuşmadılar. Kahvaltılarını yaparken Bade "Asa dün bahsettiğin kütüphaneye nasıl gideceğiz? "
" Hatırladığım kadarıyla gideriz. Fazla uzakta değildi zaten. Umarım hala yerindedir."
" Umarım"dedi Bade ve ekledi:" Sana bir şey sorabilir miyim Asa?"
"Elbette, lütfen"
"Zaman yolcusu olduğunu Mary öldüğünde mi fark ettin? Yani ilk yolculuğun o zaman mıydı?"
"Hayır. 18 yaşıma geldiğimde babam bana mısır ve sümer uygarlıklarını konu alan bir kitap hediye etmişti. O kadar merak uyandırıcıydı ki iki günde bitirmiştim. Keşke o zamanlara gidip nasıl yaşadıklarını görüp onları anlayabilsem diye düşünürdüm. Bir gün yine kütüphaneye gittiğim zaman Bay Thomson' a kitabı gösterdim ve zamanda yolculuk yapma isteğimden bahsettim. O da bana eski bir saat verdi. Üzerinde ilginç el işçiliğiyle yapılmış oymalar, farklı semboller vardı. Yan tarafında şifreli bavullarda olduğu gibi tarih ayarlama düğmeleri bulunuyordu. Bay Thomson bana gerçek zaman yolcularının bu saatle istedikleri yere ve zamana gidebileceklerini söyledi. O an onu ciddiye almamıştım. Eve gidip odama çıktığımda önüme tüm kitaplarımı açtım. Birden gözüme sümerlilerin bir mağaraya oydukları bir güneş sistemi sembolü olan resim ilişti. Üzerinde yapıldığı tahmin edilen tarih yazıyordu. Bende saati alıp tarihi çevirdim. Gözlerimi kapatarak beklemeye başladım. Gözlerimi açtığımda kendimi mağarada buldum. Şaşkınlıkla etrafı inceledim. Saklanarak etraftaki insanları gözlemledim. O kadar şaşkındım ki korkudan hemen kendi tarihimizi çevirdim ve tekrar eve geldim. Ertesi gün birkaç kere daha denedim. Hepsinde de işe yaramıştı.Daha sonra saatin başka insanlar da işe yarayıp yaramadığını denemek için bir arkadaşıma verdim.Ama onda hiç bir şey olmadı. Koşarak gidip Bay Thomson'a anlattım ,o ise gülüp geçti. Sanki biliyordum der gibi bakıyordu. Fazla bir yere gitmedim. Kütüphaneden bu gücümle ilgili araştırmalar yaptım. Fazla bir şey bulamıyordum ve bu beni deli ediyordu. Bay Thomson'da sorularıma asla cevap vermiyor,her şeyin bir zamanı olduğunu söylüyordu.Böyle yaklaşık dört ay geçti. Zaten sonra da Mary kaza geçirdi."
"Senin de benim gibi birden ortaya çıkmış yani."
"Evet. Bende bunu merak etmiştim aslında yani bu güç aniden mi ortaya çıktı yoksa zaten içimizde var mıydı bunu merak ediyorum."
"Peki sen kütüphaneyi araştırmış ve hiçbir şey bulamamışsın şimdi biz nasıl bulacağız?"
"Doğru söylüyorsun ama unuttuğun bir şey var ki o da aradan yüz küsür yıl geçmesi gibi ufak bir detay."dedi Asa gülerek."Eminim yeni şeyler bulunmuştur."
Bade utanarak "haklısın"dedi. Hızlıca kahvaltılarını tamamlayarak çıktılar. Sahil boyunca yürüdüler. Kütüphane yürümek için uzaktı. Tam nasıl gidebiliriz diye düşünürken karşılarında bisiklet kiralayan bir adam gördüler. Bade heyecanla adamın yanına gitti. Bisiklet sürmeyi çok seviyordu ama bisikleti olmadığı için binemiyordu. Bade bisikletleri kiralayacak iken Asa durdurdu. "Şey ben bunu kullanmayı bilmiyorum", dedi. Adam hemen iki kişilik bisikletleri gösterdi. Bade:"Harika ben kullanırım. Haydi Asa atla!" Asa korkarak arka koltuğa geçti. "Sadece yolu tarif etmen yeterli."
"Ta tamam, şimdi sahil boyu düz gitmen gerekiyor sonra ilk sokaktan sapıp ilerleriz. Lü lütfen yavaş ol tamam mı." "Tamam sen merak etme sıkı tutun yeter"
Bade hızla pedalları çevirmeye başladı. Asa başta korkmasına karşın bisikleti çok sevmişti. Ilık rüzgar yüzüne çarptıkça mutlu oluyordu. Bade'nin bisiklet sürmesine hayran olmuştu. Kendisi bilmiyordu ama bu güzel bir beceriydi. Bir an gözü Bade'nin uzun kahverengi saçlarına takıldı. Öylece bakarken Bade birden durdu ve "Evet, şimdi ne taraftan bayım?" dedi gülerek. Asa silkinerek etrafına bakınıp hatırlamaya çalıştı.
"Her yer o kadar değişmiş ki nerede olduğumuzu bilemiyorum. Sanırım birilerine sorsak iyi olacak."
"Tamam o halde, şu karşıdaki bayana sorabiliriz."
Bisikleti yavaşça kadına doğru sürdü ve önüne gelince durdu.
Asa:" Merhaba efendim. Yakınlarda bir kütüphane olması gerekiyordu ama buraya uzun zamandır gelmediğimiz için bir türlü bulamıyoruz. Bize yerini tarif edebilir misiniz?"
Kadın hoşça gülümseyerek:"Elbette, bu sokak biraz ters kalıyor. Siz limanın olduğu yola tekrar çıkın ,düz ilerleyin. Karşınızda gemi malzemeleri satan bir dükkan çıkacak, adı her neyse artık. Onun köşesinden Garden sokağa girin. O sokak ana yola çıkıyor. Yolu takip ederseniz tabelalar göreceksiniz. Tabelaları izleyin fazla uzak değil. Karşınıza tarihi Holyhead kütüphanesi çıkacak. Geçen yıl restorasyonu tamamlandı ve gerçekten harika görünüyor."
"Çok teşekkür ederiz efendim, gerçekten bize büyük bir iyilik yaptınız."
Asa'nin kibar konuşması kadının hoşuna gitmişti.
"Rica ederim, kibar çocuk."dedi ve Bade'ye imalı bir göz kırptı. Bade ve Asa kadına iyi günler dileyerek tarif ettiği yolu izlediler. 15 dakika sonra kütüphaneye vardılar.
Bade hayran hayran binayı izlemeye başladı.
"Nasıl, hatırladığın gibi mi hala?"
"Kısmen. Yani tam hatırladığım gibi değil ama oldukça iyi korunmuş. Haydi bir an evvel girelim içeri."
"Tamam."
Hızlıca içeri girdiler. Asa rafların arasında dolanırken eski günleri hatırlamanın hüznü vardı üzerinde. Bir köşeye geldiğinde durup bir süre oraya bakakaldı.
Bade, Asa'nın Mary'yi gördüğü ilk yerin orası olduğunu tahmin etti. Daha önce bu kadar derin ve bağlı bir aşk görmemişti. Aklına Buğra geldi. Ona karşı hissettiklerinin aşk olmadığına emindi. Çünkü onun duyguları Asa'nın Mary'e hissettikleri karşısında sadece kuru bir hoşlanma olabilirdi. Kendini toparlayıp Asa'ya seslendi:"Ne taraftan başlayalım?"
Bade'nin sesiyle kendine gelen Asa hızlıca rafları kontrol etti. Bade bir tarafa Asa bir tarafa ayrıldı ve her yeri aramaya başladılar. En sonunda Asa eski bir kitap buldu. Hemen Bade'ye gösterdi. Bir masaya geçip incelemeye başladılar. Kitapta sadece bazı ruhların özel olduğu ve zaman-mekan boyutuna bağlı kalmayacakları yazıyordu. Bade:"Ne demek şimdi bu? Yani burada hiçbir şey açıklanmamış ki."
Asa biraz düşündü ve kitabı kimin yazdığına baktı. Yazar kısmında sadece "passenger"yazıyordu. Asa Bade'ye göstererek:"Bu yazarın takma adı olmalı. Sanırım ismini bilmemizi istemiyor."
"Peki basım yapılan yer veya kişi adı var mı?"
"Doğru" dedi Asa. Basım yeri Londra,Norwich'te yer alan Anthony matbaacılık denilen bir yerdi. Asa Bade'ye dönerek:"Bizi buraya götürebilir misin?"
"Bana buranın bir fotoğrafını bulmamız lazım. Haydi bir internet kafe bulalım veya kırtasiye tarzı bir yer."
"İnternet mi? O da ne ?"
Bade gülerek:"Merak etme her şeyi öğreteceğim sana haydi beni izle."
Hızlıca kütüphaneden çıktılar. İkisi de dikkatlice etrafa bakınmaya başladı. Asa bir çok şey kaçırdığının farkındaydı. Kendisine oldukça farklı gelen bu dünyada öğreneceği daha çok şey vardı.

GEZGİN RUHLAR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now