Arkan Dönüktür

486 63 28
                                    

Árstíðir - You Again

Tereddüt dahi etmeden ömrümü verebileceğim, kendi canımdan eksilerek seveceğim, gidip de bir daha dönemeyeceğim sevdiğimle böyle tanıştım işte ben.

Okul koridorlarında çarpışarak yahut aynı tren vagonunda karşılıklı oturarak tanışmak yerine rutubetli bir mahzenin örümcek ağlarıyla bezeli dört duvarının içinde birimiz nefes almaktan yoksun, birimiz nefesi olan adamın çektiği acıdan muzdarip halde iken tanışmıştı ilk kez gözlerimiz. Karanlıktı oralar çok. Sen bilmezsin. Ama buluşmuştu gözlerimiz yine de. Tanrının bir mucizesi ya bu, beni tamamen terk etmediğini düşünüyorum böyle zamanlarda.

Beni orada o iyileştirdi. Sayısız gün geçti, elleri hem bedenime hem ruhuma iyi geldi. Her sabah birileri mahzenime bırakıyordu onu. Benimle ilgilenip gidiyordu. Hiç konuşmuyordu ama. Öyleki dilini kestiklerini düşünecek kadar ileri gidip birkaç gece bu düşüncenin içimi yemesi yüzünden uyuyamamıştım. Yapıyordu akbabalar, birkaç çocuğun dilini kestiğini hepimiz görmüştük. Bu yüzden saçları rengini akıtmış çocuğun sözcüklerine de kelepçe vurduklarını düşünmüştüm.

En sonunda bir gün parmakları yine yaralarımda gezerken dayanamamıştım, tutmuştum elini. Tüm parmaklarını sıkmış, büyümüş gözlerini benim gözlerime dikmişti. Nefesi teklemişti. Şaşkındı.

Benim tepkimse daha garipti. Onun bu telaşlı haline gülümsemiştim. Orada eğitimlerle geçirdiğim iki sene boyunca bir kez bile kıvrılmamışken onun tek bir hareketiyle havalanmıştı sıcağa aç dudaklarım. Demiştim ya, şu yüzümdeki gamzeyi bir hayal meyal annem görebildi bir de can ağrım.

İşte bundan sonra, beyaz saçlarını sevdiğim sevgilimin hayatıma incecik elleri ve gözyaşlarıyla girmesinden sonra hep onunla karışıyor hikayem. Canım onun canı oluyor, ruhu ruhuma ilişiyor, saçları bileklerime dolanıyor, elleri yüreğimi sarıyor. Kirpiklerimiz kırılıyor belki ama seslerimiz birbirine çok yakışıyor. Elleri avuçlarıma tam uyuyor, sırtını göğsüme yaslayınca kalplerimiz üst üste geliyor.

Elini tuttum diyordum. Tuttum orada elini sahiden. İlk kez o andan sonra konuşmuştuk.

"Saçların," demiştim eli elimdeyken. "Saçların sahici mi?"

Gözleri boncuk boncuk parlamıştı. Sonra sesini duymuştum ilk kez. Aksanlı ve biraz da alıngan. Bana cevap vermişti.

"Sahici ya, ne sandın?"

Tutup parmağındaki beni öpmüştüm sonra.

Ben bile şaşırmıştım buna. Ama garipsememiştim o kadar da. Çok uzun süredir hayalini kuruyordum çünkü bunun. En çok da benim tenime yakışan o elleri, ellerinin her bir detayı çok güzeldi ve ben yalnızca onun elleri arasında nefes alabiliyordum.

"Sahiden sahiciymiş," demiştim. Kafası karışmış ve şaşırmış bakıyordu bana. Ayağa kalkıp gitmeye yeltendiğinde durmayıp ben de kalkmış, kapının önüne kendimi siper etmiş, "Gitme," demiştim. Ben ilk kez o gün ona gitme dedim. "Kalsana biraz daha," demiştim, bunu ilk kez o kadar çok istedim.

"İyileşmişsin artık. Bana yok ihtiyacın," diye fısıldamıştı da yüzüne doğru nasıl sana ihtiyacım olmaz diye haykırmak istemiştim. "İzin vermiyorum," demiştim düşündüklerimin yerine.

Nefesim bir şey söyleyecekti bunun üzerine. Doğruluğunu iliklerimden bildiğim ama kabul etmeyi reddettiğim bir şey diyecekti.

"Ben gitmezsem," diyecekti. "Bu akbabalar götürür beni."

Svanur •Chanbaek•Where stories live. Discover now