2. Bölüm ~ Sorun Nedir?

234 23 22
                                    

-Baeksoo... Sonunda buldum seni.

Genç kadın birkaç kez öksürdükten sonra Siyoon'un kollarında tekrar bayılıp kaldı. Suzy olanları şaşkınlıkla izliyordu. Bir adım ilerledi:

-Siyoon! Yoon Si Yoon! Ölmedi... Ölmedi değil mi?! Onu tanıyor musun??

Suzy heyecan ve korkuyla karışık bir şekilde bağırdı:
-Yardım ediin! Kimse yok mu?...
Yüz ifadesindan epey telaşlandığı belliydi, bir süre çaresiz bakışlarla etrafını inceledi. Bu sırada Siyoon serinkanlılığı korumaya gayret ediyordu. Biraz düşünüp Suzy gibi etrafı seyretti bir süre. Aniden ayağa fırlayıp genç kadını kucağına aldı ve koşmaya başladı. Suzy gereğinden yüksek bir ses tonuyla seslendi:
-Nereye gidiyorsun?!
-Bilmiyorum. Bize yardım edebilecek birilerini bulmaya... dedi Siyoon hızlı adımlarını sürdürerek. Birden durdu ve hangi tarafa gideceğini bilmediğini farketti.
-Nerden geldiğimizi hatırlıyor musun? diye sordu Suzy'ye.
-E-evet. Sanırım, dedi Suzy. Ses tonu emin değilim der gibiydi.
Siyoon:
Koş o zaman! diye seslendi uzaktan. Çoktan yola koyulmuştu bile. Suzy bir süre olduğu yerde Siyoon'u seyretti, daha sonra peşinden gitmezse burada kaybolacağını farketti ve Siyoon'un ardından düzensiz adımlarla koşmaya başladı. Bir iki dakika içerisinde ona yetişmişti.
Saatlerce bu böyle devam etti; Siyoon kucağındaki bayanla durmadan koşuyor, Suzy onun arkasından nefes nefese geliyordu. Sorun şu ki, ne kadar koştularsa da koruluğun sonu bir türlü gelmedi.
-Ne taraftan? diye sordu Siyoon.
Suzy derin nefesler alıp verirken Siyoon'un sorusunu güçlükle yanıtladı:
-Ben... Şey... Sadece.... İlerlemeye devam et. Burası. Küçük bir koruluk.
-Onu zamanında yetiştirmemiz gerek, diye seslendi Siyoon. Tıpkı Suzy gibi telaşa kapıldığı her halinden belliydi. Nedense istedikleri yere asla varamayacakları hissine kapılmıştı. Kalp atışları vücudunu sarsıyordu. Bu ne biçim bir yerdi böyle? Sanki her gittikleri yer birbirinin aynısıydı: Ağaçlar, ağaçlar ve ağaçlar...
Hiç durmadan koşuyorlardı. Yağmur bastırmıştı. Bardak boşalırcasına yağmur yağıyordu. Suzy olayın şokundan kendini sarhoş gibi hissediyordu. Sanki birisi çıkıp "Süpriiz~ Sizi kandırdıık! Bu kadın bizim ekipten, bu yağmur da aslında fıskiye. Nasıl da kandınız~" diyecekmiş gibiydi. Sanki birileri onlarla oyun oynuyordu. İnsanın başına aynı gün içinde bu kadar felaket gelir miydi hiç? Gelirken beş dakika alan yolun dönerken nasıl sonu gelmez? Kafasından binlerce düşünceyle boğuşurken tüm bu yaşananlar hakkında mantıklı bir fikir üretti: Hepsi Siyoon'un şom ağızlılığından... Bu çocuğun ağzını hayra açtığı nerde görülmüş?!
Suzy kendini olabildiğince zorluyordu fakat artık Siyoon'a yetişmekte bir hayli güçlük çekiyordu. Bacaklarının onu daha fazla taşıyamayacağını farketti. Aniden yere düştü ve kulak tırmalayan bir çığlık attı. Siyoon durup ardına baktığında Suzy çok gerideydi. Ve yerde öylesine oturuyordu.
-Suzy! Ne duruyorsun, devam et. Koş!
-Siyoon.. Hayır, ahh.. Bileğim! Yapamayacağım Siyoon. Lütfen dinlenelim!
Siyoon dinlenmeye vakitlerinin olmadığının farkındaydı.
-Dayanmalısın. Ayağa kalkmalısın! Onun için... diye bağırdı Siyoon kucağındaki kadını işaret ederek.
-Yapamıyorum, yapamıyorum! Daha fazla koşamam! Yardım et..
Suzy ayağa kalkmayı denedi ama acı çekiyordu. Ayağını kötü bir şekilde burkmuştu. Çok kuvvetli bir rüzgar esiyor, kuru yapraklar havada uçuşuyordu. "Fırtına", bu güçlü esinti için daha yerinde bir tabirdi. Siyoon gözlerini kıstı. Yaprakların arasından zorlukla görebildiği Suzy'e seslendi:
-Dayan... Lütfen dayan!
Genç kadını taşıyan kollarını artık hissedemiyordu. O sırada kadın tekrar gözlerini araladı. Siyoon aşırı bir tepki vererek titredi. Şaşkınca kadına baktı. Bir kaç dakika anlamsız bakışlarla birbirlerini süzdükten sonra Siyoon gözünü kaçırdı. Genç kadını yere bırakması gerektiğini farketti, ayakta durabilecekmiş gibi görünüyordu.
-Siz... İyi misiniz?
Genç kadın hiçbir tepki vermeden Siyoon'a yaklaştı. Elini Siyoon'un yanağına götürdü ve nazikçe okşadı.
-Her yerde seni aradım... Baeksoo, sensin gerçekten! <<Gözünden birkaç damla yaş süzüldü>>
Siyoon gözlerini faltaşı gibi açtı ve istem dışı olarak kendini geri çekti. Şaşkındı. Böyle bir şeyi kesinlikle beklemiyordu. Ne diyordu şimdi bu? Kendisini aramayı gerektiren sebep neydi? "Bir dakika, benim adım Baeksoo değil ki.." diye iç geçirdi Siyoon. Olup bitenlerden zerre kadar bile bir şey anlamadığı için kendini aptal gibi hissediyordu. Bu kadar bela başına fazlaydı.
O sırada, geride bıraktığı Suzy'yi anımsadı. Ardına baktı. Suzy YOKTU...
Kadından uzaklaşıp Suzy'nin düştüğü yere doğru koştu. Etrafında defalarca kez döndü, her yere tekrar tekrar baktı, fakat Suzy YOKTU.
Siyoon elleriyle başını tuttu, anlamsızca inledi.
-Suzy, nerdesin!!?

~Bölümün Sonu~

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Merhaba ^^ Minik bir arada sonra 2. bölüm sizlerle~ Beğendiğinizi umuyorum. Çenemi tutamayan durmadan spoiler veren bir insanım, dikkat etmenizi tavsiye ederim :) Uzun yazmaya çalıştım ama başardım mı bilemiyorum, çünkü hikayemi mobil olarak yazıyorum.
Hikayenin aslında fantastiğimsi olduğunu belirtmek isterim. Henüz ortaya çıkmamış çok ama çok fazla gizem var diyebilirim. Bu iki bölüm bir giriş niteliğindeydi. Asıl hikaye ve heyecan başlamadı aslında :P Umarım sıkılmıyorsunuzdur~ Okurken size "Amaneeyy" dedirtebiliyorsam başka şey istemem :)) Şimdi bu bölümde okuduğunuz son cümleden sonra artık heyecan dolu bölümlere merhaba diyeceksiniz. ^^ Yani öyle sanıyorum :))
Olumlu ya da olumsuz mutlaka yorum yapın, çok rica ediyorum ^^ Yorum yorum yorum da yorum x)
10 yorumdan sonra yeni bölüm gelecek. Heyecanla bekleyin~ Sevgiler^^

İdol Günlükleri 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin