12.Dans | 2.Bölüm

21 3 1
                                    

Kim olduğumu, nasıl bir hayata sahip   olduğumu bilmiyorum. Benliğini bir yerlerde kaybetmiş olan benim...
Adımı, sanımı veyahut nasıl bir hayata sahip olduğumu bile bilmiyorum. Her şey âdeta bir kaosdan ibaret gibi. Tek anımsadığım; haz etmediğim insan sayısının oldukça fazla olması...

Bir gün, bir haziran sabahında, sadece ve sadece; tıpkı sağlıklı bir toprağın zamanla solgunlaştığı, ağır bir vereme yakalandığı gibi, insanların da kendilerine has - olması gereken- kimlikten vazgeçip, bambaşka yüzlere boyanmış, küçük oyunlarını saklayabilecekleri maskeyi takmaları, dışa dönük olmaktan ürkütmüştü beni ve nefret ettiğim tüm herkesten bir gün kurtulmayı dilemiştim.

Görünen köy kılavuz istemez..

Bu dileğim, beni bu bilmediğim duyguların içine hapsetmişti. Şikayetçi olmam nankör olduğumu gösterir mi?

Gösterir, dedi kafamdaki ses.

Peki ya, kalbim ne diyordu?

İşte, benim sorunum buydu. Kalbimin sesini duyamıyordum. Sanki tüm söz hakkı, kafamdaki sesin olmuştu... Ya da ben kalbimden gelen sese kapalıydım. O konuşunca, ben sağırdım; kafamdaki  ses konuşunca ise cezasız infaz edendim!

Beni sarıp sarmalayan uykudan uyanıyorum. En son hatırladığım, beyaz sakkalı, ak dede tipli bir ihtiyar ile konuştuğum.

'' 12.dansa hazır ol... "  Beynimin içinde tutuşan, ardından da kıvılcım vererek alevlenmeye zemin hazırlamış olan o ses yankılandı.

Önceki uyanışımda pekte çok -hatta hiç sayıda - dikkat etmediğim odaya göz gezdiriyorum. Çoğunlukla, kahve ile açık karamel tonları hüküm sürüyor. Oysa en nefret ettiğim iki rengin, bunlar olduğunu bilmiyorum...
Rahatsızlığa yol açmadan; dengede tutulmuştu iki renkte.

Ama bir şeyler fark ediyorum. Oda, tıpkı bir prensesin kendisini tüm gün boyunca kapattığı sırdaş odasına benziyordu.

Minyon bir prensesin, koskoca bir saray ile bütünleşmesi oldukça güç.

Altın rengindeki, çıkıntılı süslerin, beyaz duvar üzerinde yer edinmesi; havaya âdeta asalet yayıyordu.

Şu an koca bir asalet yığınını soluduğumdan habersizim.

Yerimden doğrulurken, kuş kadar hafif olduğumu ayrımsıyorum. Yeni uykudan kalkmışken, kendimi böylesine hafif hissetmem garip...

Kocaman odada gözüme, endamıyla ortalığı yakıp kavuran kapı düğümleniyor. Beyaz olması onu dünyanın en muhteşem ve şık kapısı yapmaktan kurtarmıyor.

Elimi, kapının soğuk koluna atıyorum anında. Aralıyorum.

İlk öncelikle başımı çıkartıyor, etrafı süzüyorum. Altın renginin ve yerdeki süper halının farkına varıyorum.

Tabi, yere sürülen merdivenlerin de...

Şaşırıyorum.

Hatırladığım birtakım şeylerin içerisinde, daha önce hiç böyle bir yerde bulunmadığım kafamın bir köşesinde, askıda...

Çıkıp çıkmamak arasında gelgitler yaşıyorum. En son merakıma yeniliyor, ve odadan birkaç adım atarak çıkıyorum. Uzunca bir hol beni karşılıyor.

Sarayın zerafetinden yoksun bir şekilde yürüyorum.

O arada, kalbim hızlıca atıyor. Buna engel olamıyorum. Nefesim çok hızlı bir şekilde ortamdaki havaya karışıyor. Öyleki, o an ne düşüneceğemi ya da hangi yöne doğru gideceğimi kestiremiyorum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 10, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

12.DansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin