📍 3.BÖLÜM

131 16 105
                                    

CÜMLETEN HEPİNİZİN GEÇMİŞ RAMAZAN BAYRAMI MÜBAREK OLSUN 😊

Multimedia; PARS ALLEN
Şarkı önerisi: Onur koç- duygularıma esir oluyorum

Yalandı hayat hiç olmadığı kadar sahtekar, hiç olmadığı kadar yüreksiz insanlarla doluydu.

Oysa birini beklemek ve geri geleceğini bilmek dünyanın en güzel hissiydi. Fakat beklenilen insan bıraktığı enkazın üstünden geçiyorsa sadece ve hissiz, umursamaz davranıyorsa sana içinde ki acıyı hak ettiğin çarpar yüzüne.

Belki de bir süreden sonra umut etmeyi bırakmak, insanın kendine yapacağı en büyük iyilik olur. En azından daha sonra umutların yıkılması ile karşılaşma ihtimali bile olmaz.

Pars karşısında ki sevdiğine dolu gözlerle bakmaya devam ederken, yanına gidecek takati kendine bulamıyordu. O an yanına gidip sarılmayı ve doya doya içine çekmek istediği kokusunu almak istiyordu ama bir adım atacak gücü bile yoktu. Dokunsalar ağlayacak derece de mutlu, şaşkın, üzgün, kırgın, kızgın tüm duyguları bir arada taşıyordu.

Açelya çakır gözlüsünü dikkatle inceliyordu. Gittikten sonra Pars daha bi yakışıklı olmuştu, sarıya kaçan saçları, uzun boyu ve Çakır gözleriyle tam bir ahenk içinde duruyordu sevdiği. Ama yine de yorulmuş kalbinin izleri yüzüne yansımıştı.

Pars'ın gözünden akan yaşı görünce, kendinden tiksindi o an. Ne hale sokmuştu onu öyle? Çökmüş, acı içindeki bedeninin hali Açelya'nın kendisinden nefret etmesine neden oldu.

Küçük adımlarla geri geri giderken Pars'ın gözleri büyüdü, korku tüm bedenini esir aldı. Yine mi bırakıp gidecekti onu? Yine mi acılar içinde kıvranacaktı genç adam? Hayat hep ona zalim olmak zorunda değildi ki!

Açelya bıraktığı esere son kez bakıp arkasını döndüğü gibi koşarak çıktı mekandan, Pars peşinden gitmek istese de hayatında ilk defa gururu ona engel oldu. İçinden bir ses' gitme! ' dedi. Ve Pars sevdiğinin çekip gitmesine içi acısa bile izin verdi bıraktı, o da gitti...

Genç adam yıkıldı bu defa, bıraktı kendini ve saldı gözyaşlarını... Ağlamasa içindeki yangın onu yok edecekti, içine atsaydı eriyip bitecekti. Ve o da yenilgiyi kabul etti.

Cafe de ki herkes Pars'ın gözyaşlarına bakarken kimi acıyordu kimi de dalga geçiyordu. Ama hiç kimse sevdiğinin ikinci defa onu yüz üstü bırakıp gittiğini bilmeyecekti. Kendilerine göre yorumlayıp karar kılacaklardı bir şey de. Oysa neler yaşadığını bilselerdi oturup onunla ağlardı herkes.

İşte insanların duygu yoksunu olduğunun kanıtı da burda kendini gösteriyordu.

Ateş dostunun kolunun altına girip onu ayağa kaldırdı, sıkıca sarılıp o eşlik etti onun göz yaşlarına. Zaten bir tek o anlardı onu, o bilirdi yaşadığı acıları, o hissederdi neler çektiğini. Anlıyorum, biliyorum, hissediyorum diyenler hep çekip gidenlerdi...

Masal ise iki dostun gözyaşlarına sebep olan insandan, Açelya'dan ölesiye nefret etti.

Duygu Pars ve Açelya arasında kalırken ne yapacağını bilemedi. İkisi de onun dostuydu birinin yanına gitse, diğerine karşı suçlu hissedecekti kendini ve hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti. En sonunda Pars'ı, Ateş'e emanet edip Açelya'nın peşinden çıkıp gitmişti o da.

Ateş ve Masal Pars'ı zar zor eve getirdiklerinde, bir insanı değil de bitmiş bir insanı taşıyorlardı sanki. Yüreğindeki tüm acı dışına vurmuştu, Açelya'nın Çakır gözlüsünün gözleri kan çanağına dönmüştü. Ve tüm bunlara sebep olan Açelya ise bilmediği bir yerde bir ağacın dibinde kendinden geçmiş bir şekilde ağlıyordu.

⭐ KALPTEN AKAN KAN ⭐Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin