Bölüm U°

766 81 44
                                    

Changkyun ve Hoseok okul çıkışı eve gidiyorlardı. Hoseok, kardeşinin yaşadığı evi görmek istiyordu. Changkyun başta göstermek istemese de Hoseok keskin bakışlarla "Gidelim." dediğinde diretmemesi gerektigini anlamıştı. Eh, görecekti o zaman. Abisi değil miydi sonuçta?

Bazı ara sokaklardan geçerek bir çıkmaz sokağa girdiler. Sokağın sonundaki mavi döküntü binaya ilerlediler. Hoseok hayretle etrafı izliyordu. Burada mı yaşıyordu? Evin içinin böyle olmadığını umdu.

Changkyun anahtarını kapıya taktı ve kapı, gıcırdayarak açıldı. Bir merdiven çıktıktan sonra 6 numaralı kapıya geldiler. Kapının açık olduğunu ve kilit kısımlarında mermi delikleri olduğunu görünce Changkyun kısa süreli bir şok geçirdi. 'Hırsız mı? Benim evime mi?'

Kapıyı itip içeri daldılar. Bütün eşyalar dağılmış, çekmeceler çıkarılmıştı. Evin içindeki eşyalar dağılmadığı zaman binanın dış görüşüyle tezat oluşturacak kadar güzeldi. Fakat şimdi uyum sağlamış gibi görünüyordu.

Changkyun telaşla odasına koştu. Hoseok ise onu takip ediyordu. Changkyun un odası da diğer odalar gibiydi. Yerdeki eşyaların arasına baktı. Buralarda bir yerde olmalıydı değil mi? Sonunda kilitli günlüğü bulduğunda tuttuğu nefesini bıraktı. Burada daha fazla yaşamazdı Bankaya gidip biriktirdiği parayı kullanmanın zamanı gelmiş gibiydi. O parayı bir gün dünyayı dolaşmak için biriktiriyordu. Ablasının hayalini gerçekleştirmek için...

Ablasının belki başka hayalleri de vardı fakat bunu yalnızca bu günlüğün kilidini açarsa öğrenebilirdi. Fakat şifreyi bilmiyor ve okumaktan ölesiye korkuyordu.

"Burada kalamazsın... " dedi abisi. "Bizde kal. En azında yeni bir ev bulana kadar."

Chang ayağa kalktı koşarak abisibe sarıldı. "Teşekkür ederim. Gerçekten benim abim gibi olduğun için çok teşekkür ederim. Sen olmasan napardım?"

"Önemli değil. Asıl ben teşekkür ederim Kyunnie~" dedi ve o da ellerini doladı kardeşinin beline. Bu çocuk yemek yemiyor muydu? O kadar inceydi ki! Kollarını çektikten sonra gülümsediler. (Hıaaağ feels)

"Hadi birkaç parça kıyafet al yanına da gidelim. Almak istediğin her şeyi al. Sonra 'Keşke bunu da yanıma alsaydım' diye pişman olma sonra."

"Pekala hyung." diyerek göz yaşlarını sildi küçük olan. Daha sonra kıyafetlerini ayırmaya başladı. Birkaç büyük poşet buldu ve iki poşete sığdırdı alacağı eşyaları. En azından o gün parasının büyük kısmını banka hesabına yatırmıştı. Kaybı büyük olmadığı için şükretti ve Hyunguyla birlikte -bir süreliğine de olsa- kalacağı yeni eve doğru yola çıktı.

---°°°---

Hyungwon çalan zille uzandığı kanepeden kalktı. Hoseok geç kalmıştı. Neden bu kadar geç kalmıştı ki? Okuldan sonra birren kaybolmuştu ve aramalarına cevap vermemişti. 'Umarım Hoseok gelmiştir.' diye içinden geçirerek kapı deliğinden baktı. Bu oydu. Sonunda gelmişti.

Kilidi çevirip kapıyı açtı Hyungwon.

"Sonunda gelebildin. Neredeydin? Ve bu poşetler de neyin nesi?" diyerek elindeki yükleri aldı arkadaşı.

"Susar mısın biraz? Sana bir haberim var." Arkasından çıkan utangaç çocuğu gösterdi ve "Bizimle kalacak." dedi.

"Ne?! Ne kadar kalacak?"

"Uzun bir süre." İki kardeş ayakkabılarını çıkarıp içeri girdiklerinde Hyungwon hala şoku atlatamamıştı. Bu çocuk Hyungwon un hayatını berbat ediyordu.

"İ-iyi ama bizim bir odamız var onda da iki yatak var??"

"Chang odada seninle yatabilir. Benim yatağım bir süreliğine onun ve ben kanepeye uyuyabilirim. "

"Hoseok sen delirdin mi? Bana sorabilirdin? Ne hakla kendin karar alıp bana uygulama aşamasında haber veriyorsun?"

"Evine hırsız girmiş. Güvende değil. Ona göz kulak olmam gerekiyor."

"Sen onun abisi değilsin."

"Aa öyle mi dersin?" Birbirlerinin üzerine yürümeye başladıklarında Changkyunun sabrı taştı.

"Ben burada değilmişim gibi davranmayı kesin!"

Sesinin yüksekliği onları kendine getirmişti. Fakat Hyungwon hala sinirliydi. İkisine alev saçan bakışlarını gönderdikten sonra kendini dışarı atıp birkaç hafta önce yazıldığı spor salonuna gitti. Her zamani gibi orada birkaç takım spor kıyafeti vardı. Onları giyerek ısındı ve karşısındaki torbayı yumruklamaya başladı.

Neredeyse 10 senelik arkadaşı ilk kez ona söylemeden bir şeyler yapmış, kararlar almıştı. Ve şimdi bur velet yüzünden ona kızmıştı. Bu haksızlıktı. Arkadaşını çalmıştı. Gey olabilirdi ya da duygusal biri, ancak onlar dosttu. Birbirlerkne güvenirlerdi, kararlarını birlikte alır hatta birlikte yemek yaparlardı. Şu çocuk yüzünden her gün dışardan yemek söyleniyordu ve beraber yenmiyordu. Çünkü Hoseok onunla zaman geçirmek istediği için saatlerce telefonda konuşuyordu. Ve artık onlarla kalacaktı. Hyungwon yalnız hissediyordu. Acaba gitse fark ederler miydi? Sonuçta kimsenin onu umursadığı yoktu.

Havlusunu boynuna attı ve terini silerek su almaya gitti. İçecek dolabının önünde tanıdık bir yüz görünce gerisin geri döndü ve kızaran yanaklarını saklamaya çalıştı. Kalbini yavaşlatması mümkün müydü acaba? Dışarıdan duyulduğuna emindi. Banyoya gitti ve hızlı bir duş aldıktan sonra çamaşırını ve pantolonunu giydi tekrar. Tişörtünü giymeden önce duşakabinden çıktı ve aynaya baktı. Neden bu kadar yalnızdı? Yüz hatlarını inceledi. Gayet yakışıklıydı. Ama neden sevdiği kişi de ona ilgi duymuyordu ki? Neden anlamıyordu?

"Oh demek buradasın. Sana bunu vermek istemiştim. Geçen gün çardakta düşürmüşsün."

"T-t-t-teşekkürler." diyerek aldı anahtarlığını. Çardaktayken bir şekilde kopmuş olmalıydı. Elini ensesine götürdü ve kızaran yanaklarını saklamaya çalıştı. Fakat daha da belirginleşiyor gibilerdi. Sonuçta bomboş banyoda bir tek ikisi vardı ve- 'Boşversene Hyungwon. O seninle ilgilenmiyor bile .' diye geçirdi içinden.

"Sonra görüşürüz Won."

"G-görüşürüz." Kapının kapanmasıyla Hyungwon elindeki kaplumbağalı anahtarlığı sımsıkı sardı. Onu seviyorsa bir şeyler yapmalıydı değil mi? Onu tanımaya çalışmalıydı...

Yorum istiyorum. Ayrıca aklımda texting kurgusu var. Hangi ship ile yazsam karar veremedim. Sizce?

I Miss U // joo-kyun ✔Where stories live. Discover now