7

3.7K 223 39
                                    

Kaldırıma oturmuş,istemsizce dudağımdaki kuru deriyi çekiştirirken yoldan yüzüme yansıyan beyaz araba farı gözlerimi kısmama sebep oldu. Üzerimdeki yorgunluk her ne kadar kıçımı kaldırıma çivilemiş olsa da üşengeçliği bir kenara atıp ayağa kalktım çünkü o şerefsizin geldiğini biliyordum. Hem de mesaj atmamdan tam tamına 1 saat sonra.

"Hey,güzellik!" diye bana seslendi arabasını tam önümde durdururken. Bu söylediği gözlerimi devirmeme sebep olmuştu ve egosundan dolayı o kadar sinirliydim ki kafasını cama geçirmek istiyordum.

"Hey,göt herif." dedim ben de. Sahtelik akan gülümsememin aksine yüzünü asınca kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Dışarıdan bakıldığında geç saatlerde eve dönen kocamı karşılıyormuş gibi görünüyor olabilirdim ama hesap vermesi konusunda yaptığım benzetme ile aynı fikirdeydim.

"Hani,seni kovalayan adamlar nerede bebeğim? Göster de bir an önce canlarına okuyayım."

Bakışlarımın boşluğu belki dikkatini çeker diye görüş alanımı onun irislerine dikmiştim lakin yüzüne yerleştirdiği sinir bozucu gülümsemesi varlığını sürdürmeye devam edince hayal kırıklığı ile yere bakmaya başladım. Tanrım,işine karışmak gibi olmasın ama bu delikanlıya beyin vermeyi hiç mi düşünmedin?

"Gerek kalmadı,seni..domuz! Gelmen o kadar çok zaman aldı ki uzun boyluyu bile hakladım!" diye sitem edip ayağımı öfkeyle yere vurmaya başladım. Hareketlerim karşısında kaşları düşünce içinde çatılınca elini çenesinin altına yerleştirip dudaklarını büzdü ve hemen ardından küstâh bir şekilde konuşmaya başladı.

"Evet,evet buna ben de şaşırdım doğrusu. Normalde gelmem bu kadar uzun sürmezdi,kız işinde iyiydi."

Kurduğu iğrenç cümledeki daha iğrenç ima karşısında dilim tutuldu. Ben burada canımın derdine düşmüşken onun bu şekilde benimle alay etmesi hazmedilecek cinsten değildi. Gerçekten,bir insan daha fazla aptal olabilir miydi?

"Seni dokuz ay karnında taşıyan zavallı annen için tam bir zaman kaybısın." dedim buz gibi bir sesle. Lafımı hazmetmesi için zaman tanımaksızın arkamı dönüp yürümeye başladığımda yüz ifadesinin nasıl olduğunu göremiyordum. Eminim ki şok olm-

"Aslında 9 ay değil,8 ay 25 gün!"

Tüm sokakta yankılanan ses bacaklarımdaki yürüme yetkisine son verdiğinde ağzım açık kalmış bir haldeydim. Harry artık yüzsüzlük anlayışını bambaşka bir boyuta taşımıştı ve ben... Ben daha fazla şaşıramıyordum bile.

"Tanrı beni cezalandırmak için seni gönderdi değil mi?" diye sordum hızlı adımlar eşliğinde yanıma gelen Harry'ye. Yüzündeki çukurlar daha da derinleşirken kafasını onaylar anlamda salladı ve bana bir adım daha yaklaşıp aramızdaki mesafeyi iyice kısalttı.

"Ve beni cezalandırmak için de seni göndermiş olmalı,zira ahlak anlayışın babanneminki gibi."

***

yıllar sonra update yaptığım için üzgünüm........

Bad DecisionsWhere stories live. Discover now