MÜREKKEBİN ZEHRİ

737 33 11
                                    

Dünyaya geldiğim an bozguna uğratıldım sefil faniler tarafından. Kimseler bilmedi ruhların ölümsüz olduğunu. Ve Tanrı bana lütfetti her birini küle çevirmeyi. Sömürdüler içimdeki tüm iyiliği, kirlettiler cennetimdeki vadileri. Şeytan demeyi tercih ettiler katlettikleri Kararuh'uma. Cennetimi, cehenneme çevirdiler. Ruhuma azap çığlıklarını işleyerek beni yakmaya mahkum ettiler.
🗡

Bölüm Şarkısı: Echos - Saints

MÜREKKEBİN ZEHRİ

Ölümün tek gerekçesi yaşamaktır. Çoğu maktul katilini kendi elleriyle yaratır.

Hayat nasıl biri olacağını seçtirmez sana. Nasıl biri olacağını söylediği gibi sen öyle biri olur çıkarsın. Baştan bellidir cennete mi yoksa cehenneme mi gideceğin. Yeni doğmuş bir bebek olsan bile masum değilsindir. İşleyeceğin tüm günahlar kaderine çoktan eklenmiştir. Sana sadece vakti geldiğinde gerçekleştirmek kalır. Ne zaman ki bunu kabul etmezsin, var gücünle kaderle çatışırsın: Kader işte o zaman sillesini acımadan vurur suratına.

Ruhun acı içinde kıvranmaya devam ederken yeniden karşı çıkarsın kadere. Kabul etmezsin cehenneme gitmeyi. Masumluğunu yitirmeyi, vicdansız bir insana dönüşmeyi, hatta daha da kötüsü bir iblis olarak anılmayı kabul etmezsin. Ama kader eninde sonunda sana bunu kabul ettirir. Ne kadar erken kabul edersen kim olduğunu, acın o kadar derinleşmeden kurtulursun. Hiçbir şey hissetmeden, sanki bu görevinmişçesine tutunursun gerçeğe. Gerçekler sana yön verir, kabullenirsin kader gibi kederi de. Nefes alırsın belki ama ruhun çoktan gömülmüştür toprak altına. Sen sadece bedenini ayakta tutmaya çalışarak kaderin sana verdiği oyunu oynarsın son nefesine kadar.

Hepsi bu.

"Aptallar!" Odanın dışından duyulan sesin sahibine elindeki telefonla koşturan adam kapıda duraksadı. "Nerede lan mallar? Siz buradasınız, mallar nerede orospu çocukları?"

Bir tokat sesi yankı buldu içeride. Adamın elindeki telefon ısrarla çalmaya devam ederken hattın diğer ucunda telefonun sahibi tarafından açılmasını bekleyen kız; tedirginlikle dudaklarını kemiriyordu. İlk kez görev bilinciyle hareket etmezken duyguları zihnini bulandırmıştı. Son hisler, insan kalmak için verdiği son çabalar dakikaların ardından nihayetine erecekti.

Çalan telefon kapanınca kapının önündeki adam rahat bir nefes aldı. Arayan kişinin kim olduğunu biliyordu. İçerideki adam için oldukça önemli olan bu genç kız, kendisi de dahil olmak üzere bütün bu vicdandan yoksun adamların patronunun kızıydı. Telefon saniyelerin ardından yeniden titredi avuçlarında. Israrla çalması adamı gerdi. Hızla atıldı kapıdan içeri.

"Ağabey! Bayan Poyraz arıyor."

Eli karşısındaki iki büklüm duran adamın yakasındayken yüzündeki öfke dağıldı patron maşasının. Hırpaladığı adamı itip kendinden uzaklaştırırken kapıda bekleyen adamın yanına seri adımlarla varıp telefonu elinden kaptı.

"Siktirin gidin, çıkın dışarı."

Adamlar odayı terk ederken genç adam masaya yürüyüp bir bardak suyu dikti kafasına. Elinde çalan telefona bakıp derin bir nefes aldı. Genç kız kendisini neden arıyordu? En son bir daha aramayacağını söylememiş miydi? Kendisini tehdit edip burayı dağıtmamış mıydı? Yoksa patron cezasına karar mı vermişti? Genç kız son kez kendisini arayıp veda mı etmek istiyordu? Telefonu açıp kulağına yasladı. Herhangi bir ses bekledi karşı taraftan. Yalnızca hırıltılı ve düzensiz nefes alışverişleri duyuldu. "Batya?"

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 11 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

MÜREKKEBİN ZEHRİWhere stories live. Discover now