Berbat bir günün sonunda okuldan çıkış zili çaldığında, neredeyse koşarak dışarı çıkacaktım. Ama bunu bile yapamayacak kadar yorgun olduğum için yavaşça ve oldukça dalgın bir şekilde ilerlemeye başladım. Gün boyunca kimseyle konuşmamıştım. Konuşmak istediğim iki kişi vardı, Malia ve Scott. Çünkü beni neye dahil ettikleri hakkında en ufak fikrim yoktu ve kafayı yemek üzereydim. Ama ne o ikisi, ne de Stiles ortalıkta gözükmüyordu. Kesin yine bir şeyler oluyordu... Sıkıntılı bir şekilde derin nefes verdiğim sırada birden başım döndü, zar zor duvara yaslanıp kafamı yere eğdim. Çok fazla stresten böyle olmuş olmalıydı.
"İyi misin?" Bir erkek sesiyle birlikte kim olduğunu görmek için kafamı yukarı kaldırdım. Tanımıyordum.
"Sorun yok, teşekkür ederim." Deyip hafifçe gülümserken, elimi duvardan çektim. Ama tekrar dengemi kaybettim, adını bilmediğim çocuksa ani bir refleksle beni yere düşmekten kurtardı.
"O kadar da iyi değilsin sanki?" Deyip hafifçe gülümsedi, eğik duruyordum ve yüzlerimiz birbirine yakındı.
"Galiba..." Dedikten sonra hafifçe gülümsedim ve doğruldum. Çantamdan çıkarttığım suyu yarısına kadar içip sırtımı duvara yasladım.
"Bu sefer gerçekten iyiyim."
"İnanamadım pek," Hafif tebessüm etti. "bu arada ben, Aiden."
"Ben de Lydia. Tanıştığımıza memnun oldum." Gülümsedim.
"Yardımcı olduğun için de teşekkür ederim."
"Önemi yok, her zaman." Gözlerimi kırpıştırıp gülümsedim.
"Ben artık gitsem iyi olacak. Buradan çıkmak için sabırsızlanıyorum." Güldü.
"Ben de öyle... İstersen seni eve bırakabilirim?"
"Teşekkürler, aracım var." Kafasını salladı.
"O zaman, görüşürüz?" Dedi cevap beklercesine.
Kafamı salladım. "Görüşürüz." Aldığı cevabın mutluluğuyla kafasını sallayarak uzaklaştı. Nedense bir anda tüm negatif enerjimi almıştı Aiden. Sersemce gülümseyerek arabama ilerledim. Eve gitmek için sabırsızlanıyordum.-
"O kadınla aranda bir şeyler var." Annemin ağlamaklı cümlesini, kapısını dinlediğim odanın ardından işittiğimde başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü sanki. Bir anda kalbim hızlı hızlı atmaya başladı.
"Hayır, boş kuruntular yapıyorsun."
"Ben mi boş kuruntular yapıyorum? Her gece eve geç gelmeler, kavga edecek konu aramalar, ilgisizlik. Ayrıca ben o kadın haricindeki hiçbir çalışanınla bu kadar samimi olduğunu, bu kadar çok telefon görüşmesi yaptığını görmedim." Neler duyuyordum ben?
"Sen bitirmek mi istiyorsun? Bunlar da bahanen mi?" Nefesimi tutmuştum.
"Beni sevmeyen bir adamla daha fazla bir arada duramam. Baksana inkâr bile etmiyorsun." Bir sessizlik oldu.
"Lydia bunu kaldıramaz." Annemin kahkaha sesini işittim.
"Senin gibi bir babayı istemeyeceğine eminim."
"Lydia'ya bundan bahsedip bana düşman etme."
"Ne yani, Lydia'ya beni aldattığını söylemeyeyim mi? Babasını hep iyi biri olarak mı bilsin?" Durdu. "Çok beklersin."
"İyi." Dedikten sonra birinin ayağa kalkma sesini duydum. Bununla birlikte kapıdan çekilip hızla odama çıktım. Babam, nasıl aldatırdı annemi? Onu hiç affetmeyecektim. Yatağa uzanıp duyduklarımı tekrar düşününce, ağlamaya başladım. Çok şiddetli bir şekilde hem de. Kendimi tutamıyordum.
Bu sırada müthiş bir zamanlamayla telefonum çalmaya başladı. Birkaç saniye idrak etmeye çalıştıktan sonra elime aldım. Malia arıyordu. O ismi görünce Stiles'la olanları hatırlayıp daha çok ağlamaya başladım. En sonunda susmak üzereyken açıp, sesimin normal çıkmasını diledim.
"Lydia? Açmayacaksın sandım bir an." Dedi rahatlamış bir sesle.
"Ne oldu?" Sesim iki kelimelik cümlede normal çıkmıştı. Devamında da böyle olurdu umarım.
"Acil konuşmamız lazım. Okulun bahçesindeyiz. Gelebilir misin?"
"Sonra konuşsak?" Hafif titrekti sesim.
"Lütfen..."
"Malia ben iyi değilim," Cümlemi tamamlayamadan hıçkırarak ağlamaya başladım yeniden.
"L-Lydia? Neler oluyor?"
"Sen bana gel. Konum atacağım." Diyebildim sadece. Ardından titreyen ellerimle konum atıp telefonu herhangi bir yere attım. Nereye gittiğini bilmiyorum. Yaklaşık on dakika içinde kendimi toparlayabilmiştim. Ama gözlerim kıpkırmızıydı ve yüzüm ıslaktı. Sadece yatakta uzanmış tavana bakıyordum.
Bu süre içerisinde babamın gittiğini açık penceremden gelen araba sesinden anlamıştım. Annem ne yapıyordu, bilmiyorum.
Az sonra zil çaldı ve birkaç dakika ardından kapım tıklatıldı. Hafif mırıltılar dışında bir tepki veremedim. Ve kapı açıldığında, içeriye sadece Malia'nın girmesini beklerken, Scott ve sevgilisi Allison da girmişti. Hızla doğrulduğumda bana canavarmışım gibi bakıyorlardı.
"Sana ne oldu?" Dedi Scott.
"Hiç. Hiçbir şey." Dedikten sonra açık mavi kanepe ve tekli koltukları işaret ettim. "Otursanıza." Geçip oturduğumuzda hepsi bana bakıyordu.
"Şöyle bakmayı kesin."
"Bu halde olmanın sebebi Stiles mı?" Malia'nın sorusu üzerine güldüm. "Saçmalama. Daha önemli sorunlarım var benim."
"O sorunları sonra soracağım ama öncesinde, ben ve Scott senden özür dileriz. Stiles her şeyi yanlış anladı."
"Evet." Diye atladı Scott. "Biz sadece, seni Stiles'ın bir türlü unutamadığı ölen eski sevgilisine benzettik birazcık. Yani, saç rengin, biraz tipin, hareketlerin. Belki, sevgili olursunuz diye düşündük. İkiniz de mutlu olabilirdiniz."
"Eğer o kadar benziyor olsaydım Stiles beni ilk gördüğünde afallamaz mıydı?"
"Afallamaz. Genelde soğukkanlıdır ama mutlaka iç afallama yaşamıştır."
Aklıma gelen anla birlikte konutum.
"Sevgilisi resim çizer miydi?"
"Çok güzel çizerdi." Dedi Allison.
"Sınıfları gezdirirken resim sınıfına geçtiğimizde, resme ilgi duyduğumu söyleyince afalladı."
"Sen de mi!?" Malia ve Scott aynı anda konuşmuştu.
"Hatta o andan sonra biraz soğuklaştı." Dedim sorularını es geçerek.
"Stiles senin sevgilisinin yerini doldurmaya çalışacağını zannetti. O yüzden o kadar tepkiliydi. Sanırım ona tokat atmışsın, çok sinirliydi."
"O da anlamadan dinlemeden o kadar aptalca konuşmasaydı." Derin nefes verdim.
"Neyse," dedim arkama yaslanarak. "şimdi ondan daha önemli sorunlarım var."
"Ne gibi?" Dediklerinde durdum. "Boş verin gitsin. Konuşmak istemiyorum, ısrar etmeyin lütfen."
"İstediğin zaman anlatırsın o zaman." Dedi Allison, minnettarca baktım ona.
"Pekâla."
"Hadi dışarı çıkıp bir yerlere gidelim. Bari moralin düzelsin. İtiraz istemiyorum."
"Malia haklı," dedi Allison. "bari bunu kabul et."-
Yoğun ısrar üzerine, annemi evde o şekilde yalnız bırakmak hiç içime sinmese de onlarla birlikte bir kafeye geldim. Biz sohbet edip milkshake içerken, yaklaşık on beş dakika sonra iki kişi daha geldi. İsimleri Kira ve Liam'mış. Masa kalabalıklaşınca, keyifler artmıştı. Ama benim içim rahat değildi, arada yapmacıkça gülümsesem de, çok kötüydüm. Kalkacağımı söyleyeceğim sırada şu anda duymak isteyeceğim son ses tonunu duymuştum.
"Bensiz buluşmak ha? Liam olmasa kimse haber vermiyor." dedi gelip inadına yanıma oturarak.
"Naber Lydia?" Sinir bir şekilde gülümsüyordu. Cevap vermedim.
"Sinirli ve gıcık." Güldü.
"Prensip olarak aptallarla konuşmuyorum." Dediğimde bir süre sessizlik oldu, sinirlenmişti. İkinci kez, benim yüzümden. Masadaki telefonum çaldığında bakışları oraya kaysa da, fark ettiğimi görünce başka yere baktı. Annem arıyordu.
"Ben lavaboya gideyim. Gelirim beş dakikaya." Hızlıca yerimden kalkıp lavaboya gittim ve telefonu açtım.
"Lydia? Sana bir şey söyleyeceğim."
"Ne?"
"Eve geldiğinde konuşabilirdik tabii ama," sesi titriyordu. "ben çok utanıyorum. Yüz yüzeyken söyleyemem." Ağlamaya başladığında içim parçalandı. Kalbim sıkıştı.
"Babamın seni aldattığını biliyorum anne." Cümlenin anlamının can acıtıcılığı oldukça fazlaydı.
"Sen üzülme, onun hatası. Onu hiç affetmeyeceğim, ben hep senin yanındayım. Tamam mı? O sekreter kız da umarım hayatı boyunca hep kötü şeyler yaşar. Ama sen, üzülme. Tamam mı?" Yarım yamalak tamam dediğinde devam ettim. "Ben eve geleceğim birazdan, seninle birlikte kafa dağıtmak için dışarı çıkarız. Hazırlan sen." Onay aldığımda telefonu kapatıp cebime koydum ve aynaya baktım. Berbat görünüyordum, yüzüm solmuştu. Kendime bakmaya daha fazla tahammül edemeyip lavabodan çıktığımda, kapıda Stiles'ı görmemle yerimde sıçradım...Bölümde fazla stydia yoktu ama olması için böyle şeyler olması lazımdı, gelecek bölümde tahminimce daha çok stydia olacak. Görüşürüz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEACON HILLS HIGH SCHOOL ||stydia
Fanfiction"Burası Beacon Hills Lisesi, güzelim. Kaçıp gitmek yerine ayak uydurmalısın."