"You should go."

463 38 13
                                    

>Amber'ın Anlatımı<

Bazen bütün hayallerimiz, emeklerimiz sadece bir olaya bakar. Tek bir olay binlerce beklenti silsilesini paramparça eder. Geriye bıraktığı kırıklar üstünden her geçişimizde canımızı yakar.

Bazen ise bir olay bütün hüzününüzü sanki bir daha asla gelmeyecek gibi alır. Hayatınızı değiştiren noktada yaptığı atış zamanın şartlarıyla eşdeğerdir.

Acı, herkesin hayatında olan bir duygudur. Ondan kurtulmaya çabalamak yerine insanoğlu olarak onunla nasıl daha rahat yaşayabileceğimizin arayışında olsaydık olayları kabullenme gücümüz değerlenirdi.

Acı, namütenahi bir duygudur.

Ben bunu Harry ile öğrendim.

Acının ne olduğunu değil, uçsuz bucaksız oluşunu ondan öğrendim.

Hıçkırıklarım daha da artarken başımı kollarımın arasında sıkıştırmak hiçbir işe yaramıyordu. Düşünmek için yaratılmış olan bütün organlarım işlevlerini yitirmişti. Düşünmenin ne demek olduğunu bilmiyor gibi davranıyordum. Kafamda binlerce soru varken ağlamak düşündüğümden daha acı sonuçlar doğurabilirdi.

"Al bunu, biraz sakinleş."

Gözlerim Liam'ın elindeki sıcak çikolataya kaydığında kafamı iki yana salladım. Sonunda istemeyerek de olsa yüzüne bakabilmiştim. Bu olanlarda onun suçu yoktu fakat ona yakın olmak istediğim en son şeydi. Bu olayda kimsenin suçlu olduğunu düşünmüyordum. Ortada tek bir suçlu yoktu. Üstelik bu Liam olamazdı.

Kafamı iki yana sallayarak göz yaşlarımın akmasına tekrardan izin verdim.

"B-Ben ne diyeceğimi bilemiyorum. S-Sanki..." Hıçkırdığımda sözüm yarıda kesilince gözlerimi sıkıca kapattım. Hissettiğim şey o kadar berbattı ki anlatacak kelime bulamıyordum. Kelimeler değil, harfleri bile kafamda birleştiremiyordum.

"Sanki hayatın bitmiş gibi. Önünde bir bilmece var ve onu çözemiyorsun." dedi, bakışlarını elindeki sıcak çikolataya getirdiğinde boynunu bükmüştü. "Biliyorum, acı çekiyorsun."

"Buna sadece acı denmez. Bu berbat!"

Kendimden iğreniyordum. Harry'nin düşündüğü şey gerçekleşmemişti fakat kendimi bir fahişe gibi hissetmemi sağlamıştı. Bana o kadar kötü bakmıştı ki hafızamdan o görüntüyü silemiyordum. Söylediği sözler bir kurşun gibi kalbimi yaralamıştı, kurşunu çıkaramadığım için yüreğime batıyordu.

Sevdiğim adam benden nefret ederken kendimi hayattaki en kötü insan kadar değersiz hissediyordum.

"Sana inanmalıydı."

Sıcak çikolatayı elinden alıp bir dikişte içtiğimde sıcaklığı bütün vücudumda duymuş, yemek borumdaki sıcaklığın yavaş yavaş alevlendiğini hissetmiştim. Hiçbir şekilde umrumda değildi. Kendime zarar vermek istiyordum.

Hissettiğim acıdan gözlerim fazlasıyla dolarken bir an karardılar. Karanlıkta küçük beyaz noktalar birer umut simgesi gibi görünürken adeta karşımda onun yüz hatları, genç bir kızı kıskandırabilecek şekilde harika bedeni belirdi.

Ne zamandan beri kapalı tuttuğumu bilmediğim gözlerimi daha çok yumarak dudaklarımın arasından acı bir hıçkırığın kaçmasına izin verdim.

"İnanmalıydı!" diye karşılık verdim Liam'a bağırırcasına. Bulunduğum durumun kötü oluşu adeta dış görünüşümden bile belliydi. Bir an yaşanan tüm bu şeylerin sadece aptal bir kabus olduğunu düşündüm. Bu düşünce de boşunaydı. Bu yaşananlar gerçekti ve mide bulandıracak derecede berbattı.

My Weird Husband (MPC3) |Harry Styles Fanfic|Where stories live. Discover now