hay şlm artık sıkılmışsınızdır

960 41 61
                                    

Selaaaaaağm :d
Bu sefer mantıklımsı bir şey için geldim :d
Sus ipeq konuya geç :d
Konuya geçmek tarzım değil ama konu ** (ad vermiyorum :d) ise neden olmasın ;) OF BU ESPRİ İÇİN ÖZÜR DİLERİM büyük ihtimalle çoğunuz anlamadınız ama neyseh

Geçenlerde bir şey karaladım da, okuyup nasıl bulduğunuzu söyler misiniz? Kpop değil, herhangi bir fandomla ilgili değil. Biraz creepypasta havasında ama.

Genç kız yine soğuk terler dökerek uyanmıştı. Son 3 gündür sürekli aynı kabusu görüyordu. Bundan sıkılmaya başlamıştı. Bu durum gün içerisindeki psikolojisini de etkiliyordu, uykusuzken huysuz olan birisiydi genç kız.

Kabusuna gelirsek, canavarların onu kovalaması gibi klişe şeyler değildi kabusu. Eli bıçaklı bir katil de değildi. Beyazlar içinde küçük bir kızın fısıldamasıydı kabusu. "Annemi özledim. Annemi öldürdün, onu geri getir." diye fısıldadıktan sonra başını kaldırıp genç kızla göz teması kurmasıydı kabusu. Kabul etmeliydi, küçük kız fazlasıyla sevimliydi. Korkulacak bir fiziksel özelliği yoktu, gözleri dışında. Gözleri altın rengindeydi, tuhaf bir parıltı saçıyordu.

Kızın diğer özelliği ise elindeki oyuncak ayının karnındaki yazıydı. Nasıl okuyabildiğini bilmiyordu, rüyalarda insanın okuyup yazamayacağını okumuştu bir kitapta. Fakat ayının karnındaki yazı gayet net bir şekilde okunuyordu. Chrysanthe. Genç kız bu kelimeyi araştırmıştı. Yunanca "altının çiçeği" anlamına geldiğini öğrendiğinde tek kaşını kaldırıp bunu anlamdırmaya çalışmıştı. Altının çiçeği de ne demekti?

Anlamadığı bir diğer şeyse küçük kızın annesini öldürenin kendisi olduğuydu. Kimseyi öldürmediğinden emindi. Hiç araba kazası yapmamıştı. Hiç kimseyi uçurumdan itmemişti ya da kimseyi suda boğmamıştı. Doktor veya hemşire de değildi, ölümle uzaktan yakından alakası yoktu.

O gün işe yine uykusuzluktan şişmiş gözlerle gitmiş, "Ağladın mı yoksa?" ve "Uyuyamadın mı?" sorularına sırasıyla "Hayır." ve "Evet." cevaplarını vermişti. Ofiste yine iki bardak sütlü kahve içmiş ve az daha klavyesinin üzerinde uyuyakalmıştı. Patronu ofisine girince yine silkelenip herhangi bir problem olmadığını, sadece uyuyamadığını söylemişti. Patronu yine gülümseyip doktora görünmesini önermişti. Dünden farklı olan tek şey uzun boylu adamın arkasına gizlenmiş, elinde oyuncak ayısı olan, beyaz elbiseli küçük kız çocuğuydu.

"Ah, seni Chrysanthe ile tanıştırayım. Yeğenim."

Genç kız dondu, birkaç saniye nefes bile alamadı. Küçük kız birkaç adım öne çıkınca genç kızın elleri titremeye başlamıştı. Kabuğundaki kızın ta kendisiydi karşısındaki küçük kız.

"M-merhaba Chrysanthe. Tanıştığımıza memnun oldum." diyebildi titreyen bir sesle. Kızın gözlerine baktı. Kahverengiydi gözleri. Genç kız birden rahatladı ve gülümsedi.

"Ben ikinizi biraz yalnız bıraksam olur mu? Telefona bakmam lazım. Chrysanthe, bu ablanın gözetimindesin." dedi patronu ve çalan telefonuna cevap vermek için ofisten çıktı.

Genç kız cesaretini toplayıp konuştu. "Nasılsın bakalım Chrysanthe?" Sesi titrememişti. Belki de sadece paranoyaklaşıyordu, bu kız kabusundaki kız değildi.

Chrysanthe oyuncak ayısını masanın üzerine bıraktı ve gülümsedi.
"Annemin katilini bulduğum için çok mutluyum. Siz nasılsınız?"

Animelerin Yan EtkileriWhere stories live. Discover now