Beyaz Atlı Prens (!)

7 2 0
                                    


Temmuz 2002

Babamın kazasının üstünden aylar geçmişti ama babam bize dönmeme konusunda inatçıydı. Şirkette yerine bakması için görevlendirdiğimiz kişiler işleri kendi lehlerine göre yürütüyordu. En büyük iş ortağı olan İtalyan şirket sürekli arayarak ve ayda bir kez ziyaret ederek, babamın bu durumumun işlerin aksamasına sebep olmasına rağmen aralarındaki dostluğu ve ekonomik durumları olumsuz etkilemeyeceğini bize her fırsatta belirttiler. Bu kadirşinas haller de bizi memnun etmedi değil. Toraman Kardeşlerin sahte dostluklarında çok daha samimi ve gerçekti onların tavırları. Ancak bir diğer sorun, yine Toraman Kardeşlerin babamın boşluğundan faydalanarak sektörü yeniden ele geçirmeye çalışmasıydı. Danışan şirket sahipleri de babamla çalışmanın verdiği memnuniyet sonrası Toramanlarla ya da başka şirketlerle çalışmak istemiyor, çalışsalar da aynı oranda memnun kalmıyorlardı. Şirketler arası bazı aşılmaz problemler baş gösteriyordu ve bu da kaçınılmaz olarak babama karşı zaten var olan kinin, kıskançlığın ve düşmanlığın daha da artmasına sebep oluyordu. Hastane yatağında her şeyden habersiz yatıyor bile olsa en büyük düşmandı o hala, pek çokları için..

Bir gün Gül halam hastaneden eve geldi. Kapıyı açtığımda yüzündeki ifade daha önce onda ya da bir başkasında rastlamadığım ve asla tarif edemeyeceğim türdendi. Neyi olduğunu sordum. Adeta bir heykel gibi kapıda dikilmiş duruyordu. O an aklıma gelen tek şey babama bir şey olmuş olabileceğiydi. Babaannem de sesleri duyup hemen yetişti. Halam üzülmüş, şaşırmış, biraz mutlu, biraz da hüzünlü gibiydi ama kesinlikle konuşmuyordu. Çok uğraştık ne olduğunu anlatmadı ama en azından babamla ilgili ve kötü bir haber olmadığını anlamıştık. Bu da yeterdi bize. Zaten babamın derdi bizi yeterince meşgul ediyordu bir de Gül halamın tuhaf tavırlarının gizemine ayıracak vaktimiz yoktu. Nasılsa birkaç güne çıkardı kokusu.

Nitekim çıktı da...

Gül halam bir evlilik teklifi almıştı. Bu aslında bunca zamandır yaşadığımız ve halen yaşamakta olduğumuz tüm sarsıntılı dönemin içinde hepimizi sevindiren bir haber oldu ama babamın bilinci yeni açılmıştı ve halen uyanmamıştı. Bu durumun ne kadar daha süreceğinden habersiz biri olarak halam kime neyin sözünü verebilirdi? Yaşı biraz ilerlemişti, onu bekleyecek bir aşığı bu yaşta bulabilmiş miydi? Bunların cevabını biz bilmiyorduk zaten onu da sorularımızla bunaltmamıştık. Daha doğrusu babaannem, amcalarım ve halalarım bunaltmamıştı. Halamın son bir haftada değişen tavırlarına bakılırsa bu beyi kabul edecekti. Herkes de olumlu bakıyordu, babaannem dışında tabii... babaannemin neden bu evliliğe olumlu bakmadığını anlamak benim yıllarımı alacaktı. Benim ve herkesin...

Damat adayımızı halamla tanıştıran Kemal Toraman olmuştu. Sadece bu bile bir itiraz sebebi olarak yeterliydi ancak ailemizde, Toramanların, geçmişe saygı nedeniyle sevenleri vardı bu yüzden tabiri caizse her kafadan bir ses çıkıyordu. En çok da bu beyin kim olduğuna dair söylentiyle karışık bir çok laf dolaşıyordu. Çok ünlü bir iş adamı olduğunu, çok önemli bir üniversitede master yaptığını, bir defa evlendiğini ve üç çocuğu olduğunu anlayabildim. Bunun dışında anlam veremediğim diğer ''söylentiler''den bazıları ise bu beyin aslında eşini aldattığı için eşinin onu terk ettiği, eşini başka bir kadın için terk ettiği, eşini tehdit ederek boşanmaya zorladığı, sevdiği kadının da sonradan ondan sıkılıp hatrı sayılır miktarda mal varlığını kendi üzerine geçirip ortadan kaybolduğu, aslında saygın bir iş adamı değil uyuşturucu kaçakçısı olduğu, şirketinin Toramanlar gibi paravan olduğu idi. Bunlar sadece bir kısmı. Bunların dışında çocuklarıyla, kendi özel zevkleriyle ilgili ve daha pek çok konuda akla hayale gelmeyecek türden söylenti vardı. Bense tüm bunların dışındaydım. Benim gündemim olamayacak kadar gerideydi bu konu. Ben sadece babamı düşünüyordum ve istemsizce Yasemin'i.. Düşündükçe beni büsbütün çileden çıkarıyordu. Bir tarafım ona hayrandı. Onun zarafetine, kibarlığına, yürüyüşüne, dokunuşuna, gülümsemesine, anaçlığına, çantasını tutuşuna, saçlarına, kısaca pek çok şeyine.. ama öte yandan da onda beni iten bir şeyler vardı. Bunu asla izah edemem, Murat Menteş'in de dediği gibi bazı duygular izahlarla paketlenemez.. bu da öyle tarif edemem ama hissediyorum, bu kadında bir şey var. Belki de babamdan kıskanıyorum onu. Bilmiyorum !

Venedik'te Tek TabancaWhere stories live. Discover now