BÖLÜM BİR

113 39 9
                                    

Multimedya: GÖLGE HAZNEDAR

"Geçmişin kanlı mürekkebi, geleceğin beyaz sayfasını ölüme buladı."

-01-

Siyah dar koridorda boğucu bir hava vardı. Sert adımlar hızlıydı. İki metre arayla konumlanmış küçük pencerelerden sızan güneş, sarı saçlarını parlatıyordu. Buraya ilk geldiği günü anımsadığında dudakları kıvrıldı.

Bu çöplüğün yetimhaneden iyi olduğuna emindi çocuk. Ufak bedeni bu işler için yetersiz olsa da, burada barınabilmek için yapması gerekiyordu. Beceriksizce attığı yumruklar, sıska bedenine en ufak darbede iki büklüm olması onu güçsüz biri olarak gösteriyordu.

Kim bilebilirdi o küçük, korkak bedenin buraya hükmedeceğini ?

Cılız bir ışıkla aydınlanan geniş alanın ortasına konumlanmış sahnenin etrafı kalabalıktı. Herkes sıranın kendisine gelmesini beklerken korku ve heyecan içlerini doldurmuştu. En küçüğü on, en büyüğü on yedi yaşında olan çocukların aralarından geçti. Birkaçının bugünkü kazandıklarını konuştuklarını duydu. Geçmişten anılar süzüldü zihnine.

Sende ne kadar var gölge ? Çocuk küçük elini açtı. Bir tomar para gün yüzüne çıktı. " Bu kadarıyla patronu memnun edemezsin. Yakında seni kapı dışarı edecek." Esmer çocuk çenesini böbürlenerek kaldırdı. Cebindeki yüklü miktardaki parayı sallarken alayla gülümsedi. Onu izleyen çocuk mavi gözlerini meydan okurcasına kısıp elindeki paraları buruşturarak yere attı. " Bunlarla  değil. Onu bununla cezbedeceğim." Arka cebinden çıkardığı yüzükle çocuğun iri kahverengi gözleri açıldı. Bilmiş bir tavırla ona bakıp çıkışa doğru ilerledi sarışın çocuk. Son gördüğü şey arkadaşının yerdeki paraları toplayıp cebine atmasıydı.

Sesler artıyor, her adım başka anısını hatırlatıyordu ona. Acı inlemeler, tezahüratlara karıştığında, yüksek sahneye baktı. Esmer iri çocuk yumruğunu sarışın olana salladı. Küçük beden titreyerek yere düşerken, karnına yediği tekmelerle ağlıyordu.

"Gölge ! Kalk !" Camgözün sesiyle kafasını yerden kaldırdı çocuk. Bir gözü buz kütlesini andıran adam, iğrenircesine ona bakıyordu. Arkadaşı olarak gördüğü Murat, patronun gözüne girmek için sıska bedenini morluklarla doldurmuştu. Titreyen bedenini yerden kaldıramadı çocuk. Kaburgalarındaki ağrı, patlayan dudağı, mor gözü umrunda değildi. Onu yerden kaldıramayan içindeki kırgınlıktı.

Gözlerini sıkıca yumup açtı. O murat denen adamı şimdi bulsa öldürürdü.

Sıska çocuğun karşısındakinden küçük olduğu bariz belliydi. Karın boşluğuna bir tekme daha yediğinde sahneye biri atladı. Kızıl saçları cılız ışıkta parlıyordu. Yüzündeki öfke iri çocuğun alayla ona bakmasına neden oldu. Hemen hemen aynı yaşta olmalıydılar. Onlar nefret dolu bakışlarla konuşurken, sahnede bir ceset misali yatan çocuk aşağıya indirildi. " Kendinden küçüğe vurmak kolay. O siktiğimin elini bir de bana savur bakalım."

Kızıl çocuğun sözleri, karşısındaki yüzün donuklaşmasına neden oldu. Kendisine hızla atılan yumruğu geri savurduğunda kızıl bukleler gözünü kapattı. Bir baş boyu uzundu ondan. Ama daha cılızdı. Kendisine yönelen her yumruk geri dönüyor, akabinde esmer yüze yeni bir leke ekleniyordu. Dayanamayıp gerileyen çocuk, kanlarla dolu yüzünü buruşturdu. " Seni bulacağım. Kızıl." Sahneden atlayıp karanlık koridorda kayboldu.

KARANLIĞIN YÜZLERİWhere stories live. Discover now