Bölüm 12. Acı Gerçekler

11.5K 371 23
                                    

     Nevşehir'e sabahın erken saatlerinde gelmiştik. Tufan beni eve bırakıp , tahminimce işe gitti. Ne o bana nereye gittiğini söyleyecek , ne de ben ona soracak kadar yol katetmedik bu evlilikte. Birbirimize birer adım atıyorsak küçük bir sorunda üç adım geri geliyoruz. Hani büyüklerimiz hep der ya , ayrı dünyaların insanısınız diye işte biz öyleyiz. Tufan'la ben , biz olamayız. O özendiğimiz el ele , göz göze , bir birine her fırsatta aşk kelimeleri fısıldayan çiftlerden olamayız , aramıza geçmiş girer, aramıza Osman girer, ne ben unuta bilirim Tufan'ın bana yaptıklarını , ne de o unutabilir abisinin emaneti olduğu mu?

       Oturduğum koltuktan kalkıp etrafı toparlamaya başladım. Ev aynı benim bıraktığım gibi duruyordu. Hiç eve uğranmamış gibi. Yorucu bir temizliğin ardından karnımı doyurmak için kendime kahvaltılık bir şeyler hazırladım. Nedense her öğün yenecek hazır yemek gibi çayın yanına kahvaltı , her öğünüm böyle geçse hiç şikayetçi olmam. Yaptığım kahvaltının ardından masayı toplayıp televizyon karşısına geçtim. Her kanalda mı aynı proğramın benzeri olur. Her kanal sanki Müge Anlı'nın programı olmuş. Telefonumun çalmasıyla bu düşüncelere ara verdim. Genelde kimse aramaz beni annem arar ya da Rojda , gizli sapığı mı unutmamak lazım oda mesaj atıyor sağolsun yoksa telefonun varlığını unutacam. Arayana baktığım da yanılmadığım için bir kez daha tebrik ettim kendimi.
- Efendim Rojda
- Nasılsın yenğe , vardınız mı sağ salim.
- İyiyim canım geldik , dört saat kadar. oluyor. Siz nasılsınız?
- Tufan rüzgârı esti geçti , nasıl olalım yenğe. Hepimiz çok mahcubuz sana karşı
- Nasıl yani.
- İşte büyü annemle , Berfin yaptırdığını öğrenince abim kıyametler koptu yenğe konakta, ne söylese haklıda
- Bi dakika ya benim o hale gelmeme Melek annemle , Berfin mi sebep olmuş?
- Yenğe sen bilmiyomuydun?
- Bilmiyordum.
- Yenğe ben özür dilerim. Nolur abim duymasın öldürür beni. Hem seni düşündüğü için söylememiştir belki , kendisi ne hale geldi. Seninde öyle olmanı istememiştir.
- Abin beni düşünmez Rojda bunu öğrenemedin mi hâlâ. Annesiyle Berfin'i ne laf gelmesin diye üzerini kapatmıştır.
- Yenğe öyle değil inan ki , benim karıma nasıl yaparsınız bunu , Berfin bu eve adımını atmayacak bir daha , ana seninde Tufan adında bir oğlun yok  diye konağı inletti.
- Hangi karısı? sevmeyip nefret ettiği karısı mı? dövüp hakaretler ettiği karısı mı? Yoksa zorla  tecavü....  Neyse Rojda kapatıyorum. Sonra konuşuruz. Diye Rojda'nın söylediklerini beklemeden kapattım telefonu , duyduklarımla birlikte ne zaman yere  çöktüm bilmiyorum. "Ya ben ona ilk defa inanmayı seçmiştim. Onca olanlara rağmen bir kez olsun güvenmeyi seçmiştim." Kendime kızdım." Niye ağlıyorsun  Eda , aptallığına mı ? Bi çizik daha atıldı alt tarafı cansız bedenine ,çok mu canın yandı. Söyleme di mi sana , bu ev sanada banada mezar olacak,  demedi mi? Ölen bi insan için kabir azabı normal değil midir. Neyin ağlaması bu o kadar söze, hakarete rağmen uzaklarda bir yerlerde görünen umut ışığının yanması mı seni mutlu eden, yoksa sönmesi mi seni üzen ? Düşeceğin ağaçta son can havliyle tutunduğun dal mı seni mutlu eden, yoksa o dalın kırılması mı seni üzen ? Beynimi kemiren bu düşüncelerle ayağa kalkıp etrafım da ne var ise hepsini kırıp dökmeye başladım. Demin her tarafını özene bezene temizlediğim bu evi şimdi yerli bir ediyorum. Alıştığım bu eve şimdi bir yabancı gibi hissediyorum. Nasıl bu hale geldim , neydi beni delirten  , bu kadar çıldırmama sebep olan bilmiyorum. Mutfakta, salonda kırılmadık bir şey bırakmadım. Telefonum hiç susmuyor kimin aradığına bakmadan yatak odasına gittim. Artık bitti kurtuluyorum bu hayatdan , azad ediyorum kendi mi başkasının kölesi olmaktan.

     Elimde küçük bi çanta kapıda duran Tufan'a bakıyorum. Neden bu saatde evde hiç bilmiyorum. Kapıdan çıkıp Antalya' ya gittiğim an özgür olacaktım. Neydi kaderin benle alıp veremediği , neden kurtulamıyorum bir türlü bu mezardan. Tufan da ben gibi şaşkın önce eve , sonra elimde ki çantaya baktı. Bana bi adım atınca elimi kaldırarak durmasını işaret ettim.
- Eda elin kanıyor. Elimin kandan görülmeyecek hale geldiğini Tufan'ın söylemesiyle farkettim.
- Çekil önümden
- Hiç bir yere gidemezsin , bırak şu eline bakayım.
- Sakın bir adım dahi atıyım deme. Senin dediğin gibi önce seni öldürürüm , sonra kendi mi  bu ev sanada banada mezar olur.
- İstediğini yap ama bu evden gidemezsin. İzin vermem buna. Biliyorum neden böyle, bu hale geldiğini Rojda anlattı.
- Rojda anlatınca sende kahkalarla güldün mü ? Aptal her şeye inanıyor , her dediği mi yapıyor diye keyfin yerine geldi mi? Ama artık yeter git kendine başka oyuncak bul, başka hayatların mezarını kaz , ben bugün bu evden gidecem.
- Hiç bir yere gidemezsin dedim sana, sakin kalmaya çalışıyorum delirtme beni Edaaa.
- Delir hadi ben delirdim sende delir. Neyin inadı bu , ben gidecem sende o çok koruduğun Berfin'i al gel bu eve herkes mutlu olacak.
- Bu eve senden başka bi kadın giremez.
- Nedenmiş o ?
- Çünkü sen benim karımsın bir başkası değil. Söylediği sözler içimi yakarken , göz yaşlarımla daha da alevleniyordu sanki , görüş açım hafiften bulanıklaşmaya başlarken Tufan'ın karşısında aciz kalmayacaktım dim dik ayakta duracaktım. Yakamayacaktı artık canımı sıra bendeydi can yakan ben, canı yanan o olacaktı. Elimde ki çantayı yere atarak elleri mi gösterdim.
- Bu parmaklara iyi bak , karım dediğin kadının parmakların da sana ait bir yüzük görüyor musun? Karın olduğu mu her zaman tiksinerek söylerdin hatta arkasına nefret sözcüklerini de eklerdin ne değişti haa. Sen beni karın olarak değil vicdan azabın olarak görüyorsun. Sen beni karın değil abiyin emaneti olarak görüyorsun. Kalbin de yerim yok, ruhunda yerim yok, senin için hiç bir değerim dahi yok. Ama sen benim için öyle değilsin. Öfkesinden kaçıp yeri geldiğinde güvenine sığınmak , gözlerine , gülüşüne , ufacık tebessümüne , şefkatine muhtaç olmak,  ama yerden yere vurulmak ne demek bilir misin? Nereden bileceksin ki , kalp denen organ yok sende. Bu saatden sonra , biz olamayız. Biz hiç bir zaman sevemeyiz birbirimizi sende bu nefret oldukça, bende de bu acıttığın yaralar oldukça biz düşman bile olamayız. O yüzden bırak yolumuz burda ayrılsın. Son kez Tufan'ın gözlerine bakmıştım. Hani gözler kalbin aynasıydı , şimdi neden o gözlerde bir his göremiyorum. Bi nefret , bi acıma duygusu yoktu. Bi hançer gibi saplandı sanki kalbime acı gerçekler. Yine ben onun canını değil , o benim canımı acıtmıştı.Ben hiç bir zaman sevilmeyecektim. Gözlerim istem dışı kapanırken sözlerim bitmişti , bende bitmiştim. Yere düşecekken iki kol sardı belimi , değerli bir eşyayı tutar gibi aldı kucağına yüzüme bir su damlası geldi.
- Sende sevdiğin kadını, kendi ellerinle abine vermek ne demek bilemeyeceksin güzel gözlüm.
Hikayenin ardından müzik çerez tadında dinlemenizi tavsiye ederim.

Bu bölüm biraz kısa ve etkileyici olduğunu düşünüyorum. İnşallah sizde benim gibi düşünüyor sunuzdur. İyi okumalar.

ABİMİN  KARISI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now