i'll be watching you

742 83 167
                                    




bir hafta önce

Park Jimin, her şeyi ayarlamış olmasının verdiği rahatlıkla, otel odasının terasında öylece dikiliyordu. Rüzgar, tokat gibi çarpıyordu ay kadar beyaz olan tenine, siyah saçları dalga dalgaydı şimdi. Omuzlarını daha da kabarttı adam. Üç aydır aldığı her nefesi, attığı her adımı izlediği, geceleri rüyalarını inci tanesi gibi süsleyen adama kavuşmasına çok az kalmıştı. Her şey bitecekti bu gece. Jung Hoseok tamamen kendisine ait olacaktı, hem de her hücresine kadar.


Dört ay önce, bir Perşembe günü, ilk kez gelmişti Park Jimin'in kliniğine Min Yoongi. Çelimsiz vücudundan yayılan korku, geçtiği her yerde izini bırakıyordu. İyi bir psikologdu Park Jimin, belki de şehrinde bulunanın en iyisi. Karşısındaki oldukça korkmuş ve öz güvensiz duran bu adamın, kendisini tercih etmiş olmasına hiç şaşırmamıştı bu yüzden.

Min Yoongi, hemcinsiyle bir ilişki içinde bulunduğu fakat aklını kemiren birtakım olumsuz düşünceler olduğu için gelmişti Jimin'in kliniğine. Her şey normal başlayıp normal ilerlemişti bir süre boyunca. Jimin, iyi bir doktor olmanın vazifesini yerine getiriyor, elinden geldiğince rahatlatıyordu Yoongi'yi. Bir psikolog ve hastasının ilişkisi nasıl olmalıysa, onlarınki de öyleydi işte.

İkinci aya girdikleri zaman Jimin bir öneride bulunmuş, bir sonraki seansa sevgilisini de getirmesini önermişti Yoongi'ye. Adam ilk başta biraz çekinse de endişe etse de sonunda kabul etmişti. Psikologu, güvenmesi gereken kişiler listesinde en başı çekiyordu çünkü. Maalesef ki büyük, hem de oldukça büyük bir hataya düştüğünün farkına hiçbir zaman varamadı Min Yoongi.

Jung Hoseok. Park Jimin'in hastası Min Yoongi'nin sevgilisi olan Jung Hoseok. Aynı zamanda Park Jimin'in görür görmez birtakım yasak duygular beslemeye başladığı kişi olan Jung Hoseok.

Her zaman karanlıkta, en dipte hissederdi kendini Jimin. Öyle bir lanetti ki bu üzerine yapışan, yüzlerce kişiyi iyileştirmiş olmasına rağmen asla kendisine yardım edemiyordu. Bu yüzdendi Jung Hoseok'a düğüm düğüm bağlanışı. Hayatının siyah beyaz olan tuvaline, rengarenk bir fırça darbesi gibi inmişti Hoseok. Kapkaranlık gecelerine gün ışığı gibi doğmuş, ışığıyla kör etmişti. Engel olamamıştı kendine Jimin. Hastasının sevgilisine karşı bir şeyler hissetmesini engelleyememişti işte bir türlü.




şimdi

Park Jimin, oturduğu koltukta bacak bacak üstüne atıp ellerini çenesinin altında birleştirdi. Pembeliğinden nasibini almış olan dolgun dudakları, sinsi bir gülüşle kıvrılmıştı. Karşısında omuzları çökük, yüzü anlamsız bir ifadeye bulanmış güzel adamı, gözünü bir saniye olsun ayırmadan izlemekle meşguldü. Dudak kenarlarındaki kıvrımlar bir anlığına daha da belirginleşmiş, hemen sonra, karşısındakine fark ettirmeden düz bir çizgi halini almıştı. Yüzüne üzgün bir ifade yerleştirdi Jimin. Ardından ayaklanıp parmaklarını siyah saçlarının arasından geçirerek karşıya, Jung Hoseok'un oturduğu sandalyeye doğru ilerledi. Önünde eğildi turuncu saçlı adamın.

"Seni dinliyorum Hoseok-ssi." diye başladı Jimin.

Geldiğinden beri onunla göz kontağı kurmaya çalışıyordu fakat turuncu saçlı, kendisine bakmamakta ısrarcıydı. Sağ elinin baş ve işaret parmağını, çocuğun hafif çıkık olan çenesine yerleştirdi ve orayı biraz okşadı Jimin. Ardından parmaklarını yukarı hareket ettirerek Hoseok'un yere odaklanmış gözlerinin, kendisininkilerle buluşmasını sağladı. Turuncu saçlının yaraları halen daha taze olduğundan, nazik olmaya büyük bir özen gösteriyordu.

every breath you take ℘ jihopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin