2.0

2.9K 217 576
                                    

Gözler duyguların aynasıdır derler.

Anlatamadığın kelimelerin, dile dökülemeyecek hislerin, korkutucu düşüşlerin, göz kamaştıran çıkışların tercümanıdır gözler. Her bir parıltı kendine özgü anlatır istediklerini. 

Korkutur insanı yapabilecekleri, o kadar kuvvetli bir gücün insana yaptırabilecekleri, tereddütsüzlükle beraber.

Sevindirir insanı yapabilecekleri, o kadar kuvvetli bir güce sahip olmanın verdiği hazla beraber.

 Oysaki ne kadar da gariptir, gözlerin insanın dünyaya gelişinden bir süre sonra işlevini getirmeye başlaması.  

Oysaki ne kadar mantıklıdır, âmâların bu güçten yoksun olmaları onların insancıl yönlerini artırırken, özgüvenlerinin daha düşük olmasını sağlaması.

Gözler, derler, duyguların aynasıdır.

Sihir tarihi dersinde kesişen iki çift göz de uymuştu tanıma. 

Yaşlarla çevrili titrek yeşiller parlıyordu aydınlık sınıfta, mücehver misali, saçıyordu ışığını çevresine.

Şişmişti gözleri koruyan, taşıyan, ev sahipliği yapan kapakları; sessiz çığlığı ile yarıyordu ortamı.

Acı çekiyorum, diye.

Acı taşıyordu minik göz bebekleri, bir tutam korku, bolca da sevgi.

Ne kadar da büyüleyiciydi her parçasından acı taşan narin bedendeki gözlerin sevgi taşıması.

Oysaki ela gözler karanlıktı. Yıkılmıştı, parçalanmıştı, titriyordu göz bebekleri delicesine.

Yeşillere odaklanmıştı belki ama düşünemeyecek kadar şoktaydı, beyni sindirmeye çalışıyordu vücudunun biyolojik olarak gönderdiği sinyalleri anca dışarıdan duyunca fark etmeyi.

Vücudunun sıcaklık derecesi düşerken mucivezi gözler sıcaklığını artıyordu ürettiği taze göz yaşlarıyla.

Vücudu hala James Potter'ı çaresizce korumaya çalışıyordu, son 10 günü olsa da.

Bedenindeki her çöken, büzülen parçaya karşı isyankar havasını takınan gözleri büyümüştü, hayatın her santimini yıkılan beynine yerleştirmeye çalışıyordu yorulmuş nöronlarla.

Çaresizlik yansımıştı gözlerindeki parıltılarına, tüm o depresif duygularla beraber. 

Yorgundu bakışları ama bir o kadar sinirliydi, her şeye karşı.

Biri acıyla bağırırken öğrendiklerinin üzerine, diğeri zavallılıkla yardım dileniyordu nefes almak için.

Ve James Potter kapattı gözlerini sakince. 

Gözler arasındaki kuvvetli bağ kesildi.

Çocuğun beyni kesti çığlıklarını, düşünmek için yalvaran kalbinin hükmü üzerine. 

10 gün.

Sadece 10 gün.

Zavallı hayatını yaşayabileceği acılı 10 gün.

Ne kadar da korkunçtu, bilmek hayatının son 10 gününü yaşadığını.

Ne kadar da acıydı, ölmeyi beklemek.

Ne kadar da zavallıcaydı, ölmek için yaşamak.

Daha fazla istemiyordu; kalbinin parçalanama sesini, kulaklarında yankılanan fısıldaşmaları, gözlerine akın eden laf dinlemez taze ıslaklığı, titreyen ellerini durduramamayı, uzun süredir hissemekte olduğu yorgunluğu, ısırılmaktan kanamış dudaklarındaki kanın verdiği metalik tadı, akciğerlerinin pes etmekte olduğunu, kalbinin sıkışmışlığını, beyninin durdurmakta zorluk çektiği çığlıklarını, istemiyordu daha fazla.

Jily • I Can't Breathe |Texting |Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu