Chapter 10 - Like A Closed Box

2.1K 143 17
                                    

Önceki Notu sildim çünkü onu gördükçe kötü oluyorum. Hepimizin tekrardan başı sağolsun!

10K olduğumuz için gerçekten çok ama çok mutluyum. Hepinizi gerçekten çok seviyorum :))). Ayy resmen 10K olduk. Vote sayısı, okunma sayısına göre az ama resmen 10K olduk...

Bu bölüm ithafı iki kişiye:

1) @darknessun: Önceki bölüme attığın yorum gerçekten çok güzeldi ve uzundu. Yorumun için tekrardan teşekkür ederim. (Cidden çok hoştu yorumun. Çok mutlu oldum!!) Umarım bu bölümü beğenirsin.:D

2) @sevvalttli: Hikayesi "Loser"ı okuyun. Gerçekten güzel bir hikaye.

Bölüm şarkısı: Emeli Sandé - Read All About It (pt III) (Multimedia'da) İyi okumalar...

Artık dayanacak gücüm kalmamıştı. sesler sadece kulaklarımda değildi, aynı zamanda beynimde de yankılanıyordu. Durduramıyordum. Ardı arkası kesilmeyen sesler yetmemiş gibi beynimin içinde de dolanıyorlardı. Düşünemiyordum. Seslerin dışında hiçbir şey düşünemiyordum. Odaklanmakta güçlük çekiyordum. Yerde oturur pozisyona geldim. Kulaklarımı tıkamamın işe yaramadığını anlamıştım. Çünkü sesler beynime kadar ulaşmıştı. Her yankıda canımı acıtıyor, beni daha da karanlığın içine çekiyordu.

Hayatımın tamamen yalan olduğunu öğrenmiştim. Hissettiğim duygular, çektiğim acılar, sevinçlerim, özlemlerim... her şey yalandan ibaretti. Kendime tuğlalardan bir duvar yapmıştım. Her yaşadığım acıda birkaç tuğla eksilse de tamamlayıp duvarı eski haline getiriyordum. Yıkılmıyordum. ama temeller sağlam değildi. Yalanlar üzerine kurulmuştu. Ve öğrendiğim gerçekler, en alttan birkaç tuğla çekip duvarımın yerle bir olmasını sağlamıştı. Yıllardır uğraşıp kurduğum duvar saniyeler içinde yok olmuştu. Duvarımın çöküşüyle enkaz altında kalan geçmişim, şu anda en değersiz olan şeylerden biriydi.

Belki ailem -gerçek olduğunu sandığım ailem- bana iyi bakmıştı. Yine de yalanlar üzerine olan geçmişimi değiştirmiyordu. Ne düşünmem, ne hissetmem gerektiğini bilmiyordu. Beynimde sadece karmaşa vardı. Seslerim ve düşüncelerin karmaşası. Sesin kulaklarıma her çarpışında, saniyeler içinde her algılanışında, her yankılanışında canım tekrar yandı.

Bir anda sesler kesildi. İnsanlığı tutmuştu da bana acımış mıydı acaba? Onun gerçek yüzünü göreli kısa zaman olsa da bana acımayacağını adım gibi biliyordum. O, duygusuz pisliğin tekiydi. Acımasızdı. İçinde tek bir duygu zerresi kaldığından bile şüpheliyim.

Kapının gıcırtısı kulaklarıma doldu. İçeri karanlıkta bile kendini belli edebilen parlak yeşil gözler girdi. Onun bir psikopat olması, masum görünüşüyle bağdaşmıyordu. Kapıdan gelen ışık gözlerimi kamaştırdı. Gözlerimi sımsıkı kapatıp açtım. Artık ışık o kadar gözümü almıyordu. İçeri girdi. Kolumu sıkıca kavradı. Beni dışarı doğru çekti. Duvardaki büyük saate baktım, saat 6 olmuştu. 4-5 saattir odadaydım ve bu kendimi kaybetmeme yetmişti.

Beni merdivenlerden indirirken oldukça kaba davranıyordu. Tam da ona yakışan şekilde. Beni koltuğa oturttu. İçeriye gitti, saniyeler sonra elinde beyaz bir telefonla geri döndü. Bu benim telefonumdu. "Onları ara, iyi olduğunu ve birkaç gün onları arayamayacağını söyle." Saçımdan sertçe tuttu. Başımı kaldırarak zorlana yüzüne baktırttı.

"Eğer herhangi bir şey belli edersen..." saçımı elinin etrafında dolayıp daha çok çekti. Saç diplerim acıyordu. "seni öldürürüm. Ve ölürken sonuna kadar acı çekmeni sağlarım." Saçımı bırakıp elindeki telefonu uzattı. "Anladın mı beni?" diye kükredi. Hızlıca başımı salladım. Tereddüt etsem de telefonu elinden aldım.

The Dark Side Of Light || StylesWhere stories live. Discover now