"Sanırım bazı şeylerde sorun var. Hayır hayır, her şeyde sorun var."

Bucky, yan gözle Seran'a baktı. Sırtı dimdik, deri koltukta oturuyordu. Yüzü ciddiydi. Sadece karşıya bakıyordu. Yine de arabanın hoparlörlerinden yaptığı konuşmayı dinlediği su götürmezdi. Bunu anlamak için dahi olma gereği duymuyordu Bucky.

"Pekala Steven, güvenebileceğimiz kimse yok. Bunu bizim için hallet lütfen. Bir şey olursa mesaj at."

Bucky, Steven ile kısa bir vedalaşma yaşadı ve telefonu kapattı. Telefonun kapanma sesi duyulduktan sonra kısa bir süre durdu ve müziği dinlediler. Bu sefer Justin Timberlake çalıyordu.

En sonunda, nakarat kısmında, Seran kısaca sesi uzanıp kıstı ve onun yüzüne bile bakmadan konuştu. Dün, o senin derdin ne bakışını atmadan önce de böyle duruyordu. "Ona güvenmiyorsun."

Bucky, anında altta gizli soruyu algıladı. "Evet, öyle."

"Telefonla yaptığın konuşma süresince izlediğin güzergahtan dolayı nereye gittiğimi tahmin edebilirler."

"Evet, yapabilirler." Dedi Bucky ve derin bir nefes aldı. "Ama telefonu kapattıktan sonra ne yaptığımızı izleyemezler, sadece fikir yürütebilirler."

Seran'ın ona döndüğünü ve memnun, fakat düz bir ifadeyle baktığını yan gözle gördü. Sevgilisi tabiki de anlamıştı. Şu sıralar biraz gerginlik olsa da o hala onun hayatının aşkıydı. Her ne kadar Seran onu artık sevmese de. Bunu düşünmemeye çalıştı. "Bazen zekanı güzel şeyler için kullanıyorsun."

Bucky neşesiz bir kahkaha attı. Hemen ardından hiç kahkaha atmamış gibi düz bir sesle konuştu. "Her zaman öyle yapıyorum."

Uygun zamanı hemen sonra buldu ve direksiyonu ustaca kırdı. Araba U şeklinde dönerken, arka lastikleri yoldan saptı fakat Bucky onu halletti. Dışarıdan bakan kişiler için rahatlatıcı ve tatmin edici bir görüntüydü.

 Dışarıdan bakan kişiler için rahatlatıcı ve tatmin edici bir görüntüydü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Seran, kendisine bakarken, ateş bastığını hissetti Bucky. Heyecanlanmış olabilirdi, belki de adrenalindi. Geldikleri yolu gerisin geri dönerlerken Seran'ın bakışları tam anlamıyla memnuniyet temalıydı.

Şarkı değişip The Weeknd çalarken, öğlen güneşi etrafı kavurmaya çalışıyordu. Ama yapamıyordu, hava serindi. Yine de camdan giren ışınlar sera etkisi yapıyor ve bir süre sonra derilerini yakıyordu.

Birkaç dakika önce önünden geçtikleri, telefonla konuştukları için duramadıkları mola yerine geldiklerinde Bucky arabayı sessiz bir kıyıya yanaştırdı. Dikkat çekmek istemiyordu, sevmiyordu da.

Etraf fazla kalabalık değildi. Dışı kadar güzel bir yerdi. Seran açık büfedeki yemeklere göz atmak için ilerlerken, kendisi de market kısmına gitti. Bir sepet buldu ve bildiği paketli yiyeceklerden almaya başladı. Gecenin bir vakti acıkırsa doymak için yine bu tip bir yerde Seran'ı arabada tek başına uyuyor bırakmak istemiyordu.

Seran'a göz atmak için etrafa baktı. Doğrusu ilk andan itibaren kalbi hızlanmaya başlamıştı bile. Seran yoktu.

Seran. Yoktu.

Hızla elindeki alışveriş sepetini bir kenara bıraktı. Neredeyse koşarcasına etrafta dolanıp Seran'ı aramaya başladı. İlk birkaç dakika içerisinde mekanı iki kez turlamıştı. Seran yoktu. Şu an yapması gereken tek şey delirmemekti.

Nefes nefese durdu ve etrafına baktı. Ardından başını eğdi. Sakinleşmeli ve ona göre bir şey bulmalıydı. Adrenalin salgılaması iyiydi, fakat fazlası kötü etki yapıyordu.

Birkaç saniye öylece durdu ve derin nefesler aldı. Tam kendine geldiğini düşünüp başını kaldıracağı sorada omzunu küçük bir el tuttu. Bu tutuşu çok iyi biliyordu. "Sorun ne?"

Hızla sesin sahibine döndü ve kadını kucakladı. 1.63 boyunda ve balıketli sınıfına giren sevgilisi, önce şaşırdı. Ardından yarım yamalak karşılık verdi. "Beni kaybettiğini sandın, değil mi?"

Bucky, belki hayatında yüzünce kez, konuşmadan birbirlerini anlamalarına ve anladıklarını belirtmelerine şükran duydu. Hiçbir cevap vermedi ve kanının elleri saçlarındayken, kendisi onun saçlarını kokladı.

"Gece uyumadın. Belki de biraz dinlenmelisindir."

"Sorun yok." Dedi Bucky yavaşça. Geri çekildi ve kadının uzun saçlarını umursamadan yanaklarını kavradı. Saçları yumuşaktı. Her zamanki gibi. "Dayanıklıyımdır, biliyorsun."

Seran başını salladı ve hafifçe gülümsedi. "Hadi gel bir şeyler yiyelim. Güzel şeyler buldum."

Bucky başını salladı ve kadın önden giderken onu takip etti. Belki sadece 36 saattir araları limoniydi ama bu küçük şey bile ona on gün uyumuş enerjisi verdi. Bu kadını bu kadar sevmesine lanet etti. Ondan muhtemelen hiçbir zaman ayrılamayacaktı. Bir şekilde Seran onu bıraktığında ise -ki bunun acı bir gerçek olduğunu biliyordu, eninde sonunda olacaktı- muhtemelen hayatı biterdi. Ah, kesinlikle bitecekti. Yıllarca uğraşıp yaptıkları şarap mahzenlerinin sonu gelecekti, ve bunun gibi.

Yemeklerini pek konuşmadan yediler ve Seran, Bucky marketten bir şeyler almaya devam ederken ona eşlik etti. Bazen de ona kendi istediklerini getirdi.

Arabaya binip tekrar yola çıktıklarında, Bucky az önceki şeyin, sadece olay çıkartmaması için olmuş bir şey olduğunu on beşinci kez anlamıştı. Direksiyonu sıktı, yüzü ifadesizdi. Onu artık sevmeyen bir kadınla aynı yerde dururken, Seran'a muhtemelen acı veriyordu. Bunun düşüncesiyle bu sefer kendinden nefret etti.

Seran için işler, biraz daha farklı işliyordu.

World Is Changing | Bucky BarnesWhere stories live. Discover now