Bölüm 4

2K 157 110
                                    

"Kai..."

Masadakiler şaşkınca Kai'nin kim olduğunu tartışırken, Kyungsoo hâla aynı yere bakıyordu. Baekhyun da kafasını Kyungsoo'nun baktığı yere çevirdi ve gördüğü esmer çocuğun kim olabileceğini kafasında tartmaya başladı. Onu daha önce görmemişti. Aklına gelen fikirle sinirlendiğini hissederken, Kyungsoo'yu bu kadar şaşkına çeviren ve korkmasına neden olan kişinin kim olabileceğini anlamıştı az çok.

"Kyungsoo, bu o mu yoksa?"

Kyungsoo cevap olarak başını salladı.

"Piç herif." Baekhyun masayı terkedip Kai'nin yanına gidecekken, Kyungsoo son anda onun koluna yapıştı ve masaya geri oturttu.

"Lütfen Baekhyun. Kavga etmeni istemiyorum."

"Kai de kim dostum? Kafamız allak bullak oldu."

Jongdae'nin sorusu yanıtsız kalırken o da bir cevap aramaktan vazgeçip, sessiz kaldı. Masaya sonradan gelen Luhan da olayı kaçırmış bir şekilde yemeğini yiyordu.

Kai'nin keyfi gördüğü bedenle yerine gelmişti. Bu çocuğun tadını unutamamıştı ve geçen zaman diliminde onlarca kişiyle birlikte olsa da o kimseye benzemiyordu. Yanındaki Sehun ve Chanyeol'le beraber yemekhanede ağır ağır boş masaya ilerlerken bilerek Kyungsoo'nun masasının yanından geçmiş ve ona göz kırpmıştı. Bu bir çeşit 'seni unutmadım' deme şekliydi.

Kai yanından geçerken Kyungsoo da masaya delik açacak gibi bakıyordu. Aceleyle yerinden kalkıp paytak adımlarla yemekhaneyi terketti. Kai onun gittiğini görünce, daha yeni oturduğu masadan kalktı ve Kyungsoo'yu takip etti.

--------------

Kyungsoo bahçeye çıkıp gördüğü boş banka kendisini attı ve derin soluklar almaya başladı. O gece yine de ucuz kurtulduğunun farkındaydı ancak  düşünmeye devam ediyordu. Neden buradaydı?

Duyduğu sesle endişesi artarken, yavaşça arkaya döndü Kyungsoo.

"Beni özledin mi? Tekrar görüşeceğiz demiştim."

"Sen özleyeceğim son insan bile değilsin."

"Öyle mi? Oysa ben beni özlediğini düşünerek bunca zaman kendimi teselli ettim, bebeğim. Kalbimi kırıyorsun ama."

Hâla dalga geçiyordu ve Kyungsoo artık sinirlenmeye başlıyordu. Sinirle kalktı ve tam gidecekken kolu -yine- bir el tarafından tutuldu.

Kai onu ağaca yaslarken yüzünü  Kyungsoo'nun yüzüne yaklaştırdı ve konuştu:

"Ben daha sözümü bitirmedim. Nereye gittiğini zannediyorsun?"

Az önce alayla konuşan adam şimdi sinirle Kyungsoo'ya bakıyordu ve Kyungsoo onun manyak olduğunu düşünmeye başlamıştı.

"Seni dinlemek falan istemiyorum. Okulda bir sürü güzel kız var. Git ve onlarla uğraş. Ben istediğin gibi dalga geçip oynayabileceğin birisi değilim!"

"Kimi istersem onunla oynarım. Şimdi de seni istiyorum."

"Hah! Anlaşılan ailen sana bu zamana kadar istediğin her şeyi vermiş ve çevredekileri bir oyuncak olarak görmeni sağlamış. Ama sana söyleyeyim Kai. Biz senin istediğin gibi oynayacağın basit oyuncaklar değiliz."

Kai'nin yumruğunu ağaca indirmesi Kyungsoo'nun yerinde korkuyla zıplamasına neden oldu. Ancak söylediği sözlerde haklı olduğunu düşünüyordu ve sözlerinin arkasındaydı.

"Bir daha ailemden bahsedecek olursan Kyungsoo, o gün evde başladığım işi hiç tahmin etmediğin bir zamanda bitiririm."

Bunu söyledikten sonra Kyungsoo'yu orada yalnız bırakıp okul binasına ilerledi ve gözden kayboldu. Kyungsoo da biraz yerinde durduktan sonra yavaşça sınıfına ilerledi. 'Acaba biraz ağır mı konuştum?' Bu düşünceleri aklından kovmaya çalıştı Kyungsoo. O sadece kendini savunmuştu ve doğruları söylemişti.  Aptal bir oyuncak değildi.

--------------

Marketteki ilk iş gününe başlarken ne kadar şanssız olduğunu düşünüyordu Kyungsoo. Karşısında marketin sahibi olan yaşlı amca ona dikkatli olmasıyla ilgili nutuk çekiyordu ve Kyungsoo sıkılmaya başlamıştı.

"Peki efendim. Dikkatli olacağımdan emin olabilirsiniz."

Sonunda adam onu rahat bırakmıştı. Kyungsoo kolideki ramenleri tek tek rafa dizerken tarih ezberini kendi kendine tekrar ediyordu. Henüz okulun başıydı ama şimdiden çalışmaya başlamak onların yararına olurdu. Dışardan öyle gözükse bile onlar bütün vakitlerini derse harcamıyorlardı. Sadece bir denge kurmuşlardı.

"Sen yeni çalışansın galiba?"

"H-huh? Evet."

"Ah, öyleyse tanışalım. Ben Jisoo, kasiyerim. Ve sen de...?"

"Kyungsoo. Tanıştığıma memnun oldum."

Bunu söyledikten sonra sevimlice gülümsedi ve onun sevimliliği Jisoo'yu güldürdü.

"Ben de memnun oldum sevimli Kyungsoo."

Kyungsoo'nun yanakları duyduğu kelimeyle kızarırken kafasını aşağıya eğdi.

--------------

Kyungsoo yorgunlukla eve doğru ilerlerken telefonunun zil sesi kulaklarını doldurdu ve Baekhyun'un aradığını tahmin ederek telefona baktı. Ancak ekranda tanımadığı bir numara görünce şaşırdı ve telefonu açtı.

"Selam bebeğim~"

Duyduğu sesle daha çok şaşırdığını hissederken, Kai'nin telefon numarasını nereden bulduğunu da düşünmeden edemedi.

"Numaramı nereden biliyorsun?!"

"Beni hafife alma, güzelim. Her neyse, biraz takılmaya ne dersin?"

Kyungsoo sinir bozukluğuyla gülerken telefonu kapattı ve bu beladan nasıl kurtulacağını düşündü. Evin kapısından içeri girip ayakkabılarını fırlatırcasına çıkardı ve odasına gidip üstünü değiştirdi. Baekhyun hâla dışarıdaydı ve birazdan geleceğiyle ilgili aegyo dolu bir mesaj atmıştı. Zaten saat geç değildi, sadece Kyungsoo fazlasıyla yorulmuştu ve güzel bir uykuyu hakettiğini düşünüyordu. Tam uykuya dalacaktı ki telefonun melodik sesi yerinden sıçramasına neden oldu. Ekranda tekrar aynı numarayı görünce bu sefer telefonu kapattı ve uyuyabilmeyi dileyerek sıcak yorganın içine girdi.

--------------

Baekhyun odaya girerek alarmdan çok daha iyi bir performans sergiledi ve Kyungsoo'nun tamamen uyanmasını sağladı. Formalarını giyinip kahvaltılarını yaptılar evden çıkıp yürümeye başladılar.

"Kyungsoo, iyi misin? Seni rahatsız falan etti mi o kara böcek?"

Numara olayını ve okuldaki konuşmalarını Baekhyun'un şimdilik bilmesine gerek yoktu. Yoksa bu sefer onu tutamazdı Kyungsoo.

"Kara böcek de neyin nesi Baekhyun-ah?"

Birlikte gülmeye başlarlarken yanlarında duran arabayla ikisi de gülmeyi kesip oraya baktılar. Sürücü koltuğundaki cam aşağı inerken içindeki kişi de belli olmuştu.

"Ah, cidden mi yani? Ya! Ne istiyorsun?"

Baekhyun çekinmeden konuşurken Kai'nin yanındaki kepçe Baekhyun'u baştan aşağı süzmeye başladı. Bu cazgır çocuğu sevmişti.

"Senden bir şey istediğim yok, bücür. Yanındaki penguenle konuşmam gerekiyor. Atlayın."

"Atlarsam üzerine atlarım ve ağzınla burnun yer değiştirir kara böcek! Bas git."

Yolcu koltuğundan gelen kahkaha sesi ortamdaki bütün ciddiyeti dağıttı. Baekhyun kepçe çocuğa sert(!) bakışlarından birini attı ve Kyungsoo'yu da kolundan çekerek hızla oradan uzaklaştı.

"Dostum, bu çocuk harika."

Kai burnundan solarken Chanyeol gülmeye devam ediyordu. Cidden, çocuğa bayılmıştı ve onunla tanışmak istiyordu.

--------------

Merhaba~ Yine fazla uzun değil diyeceğim ama mazur görün lütfen, acemiyim. Umarım beğenerek okursunuz. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın~ Sizi seviyorum^^♡

-BayanKaiSooShipper

Pretty Little KyungsooWhere stories live. Discover now