Blue Dream

2.3K 305 601
                                    

Harry; hiç bilmediği, hiç görmediği bir sokakta yürüyordu. Buraya, bir şair için gelmişti. Yardımcı editörlüğünü yaptığı sanat dergisinin satışları düşünce editör kovulmuştu ve yeni editör yardımcılardan biri olacaktı. Harry dışında 3 yardımcı editör daha vardı. Bir hafta sonra bu dört yardımcı editör dergi kurucusuna hazırladıkları dergi taslağının sunumunu yapacaklardı ve en başarılı taslak basılacak, taslağın sahibi de yeni editör olacaktı.

Ama gelin görün ki kaybolmuştu. Bırakın o şairi, kaldığı oteli bile bulamayacak gibiydi. Uzun süredir yürüdüğü için de oldukça acıkmıştı. Ufak yokuştan yukarı çıkarken etrafında bir lokanta aradı. Adını bilmediği bir şapka mağazası, el yapımı kazaklar satan ufak bir tezgah, çizimlerini satmaya çalışan amatör bir ressam... Hiçbir şey onun işine yarar gibi görünmüyordu. Yokuşun bittiği köşede, Hilton otelinin dibinden sağa döndü. Şimdi çok daha büyük bir sokaktaydı.

Ufak tefek dükkanların arasında ihtişamlı bir kafe gördü. Oraya doğru daha hızlı adımlar attı. Renkli el ilanlarını sağa sola sallayıp "Hayatınızın değişeceği yere gelin! Arayışınız son buldu! %50'ye varan indirimlerimiz var!" diye bağıran sarışın kızın yanından geçti. Sonunda yemek yiyebileceği bir yer bulmuş olmanın sevinciyle kafenin büyük cam kapısını ittirdi. Alt katta hiç yer olmadığını görünce, ahşap merdivenlerden üst kata çıktı. Güzel bir masaya oturdu ve bir hamburger siparişi verdi. Sonra beklemeye başladı.

Biraz sonra, orta boylu, siyah saçlı, ela gözlü bir garson elinde Harry'nin tabağıyla geldi. Harry'e yemeğini verdi ve başka bir isteği olup olmadığını sordu. "Bayım," dedi Harry. "Size bir şey sorabilir miyim?" Garson gülümsedi. "Elbette, buyrun?" Harry iç çekti. "Ben buraya bir şairle görüşmek için geldim. Fakat nerede oturduğunu bilmiyorum. Siz tanıyor musunuz?" Harry şairin adını söylemek istedi ama saçma bir şekilde, onu da bilmiyordu. "Sizin aradığınız şair o mudur bilmem ama benim şair bir arkadaşım var. Eğer dilerseniz, vardiyam bitince sizi ona götüreyim." Harry hevesle başını salladı. "Evet, lütfen"

Biraz sonra Harry yemeğini bitirdi ve esmer adamın işi bitti. Birlikte kafeden çıktılar. Birbirlerine havadan sudan bahsederek yürüdüler. Harry bu esmer adamla daha sonra tekrar muhabbet etmek istediğini aklına not etti, belki bu dergi taslağı için onun da bazı estetik fikirlerini alırdı.

Sonunda ufak bir evin önünde durdular. Garson onu orada bıraktı ve hiçbir şey demeden uzaklaştı. Harry artık yalnızdı. Evin zilini çaldı ve bekledi. Saniyeler içinde tahta kapı açıldı. Kısa boylu, mavi gözlü adam Harry'e kocaman bir gülümseme bahşetti.

"Sonunda limana döner bütün filolar,
Bütün trenler soluk soluğa koşarlar gara;
Ben hepsinden çok daha hızlı koşarım sana
Büyük bir aşkla sevdiğim için
beni sana çekip sürükleyen bir aşkla."

Harry o mükemmel ince sesten duyduğu dizelerle meftun olmuşken, mavi gözlü adam onun elini tuttu ve içeri çekti. Kapıyı kapattı. Sadece mum ışıklarıyla aydınlanan eve girdiğinde Harry'nin gördüğü tek şey mavi gözlerdi. O mavilerle aydınlanıyor gibiydi.

"Hani cimri şövalyesi Puşkin'in
iner ya bodrumunu gezinip seyretmeye,
Sevgilim, ben de döner dolaşır sana gelirim.
Tapınır yüreğim benim için çarpan yüreğine."

Harry'nin kalbine dokunan şey bu güzel dizeler miydi, bu ses miydi, bu okyanus maviler miydi bilmiyordu ama kendini hiç olmadığı kadar aşkla dolu hissediyordu.

Blue DreamWhere stories live. Discover now