"Hayır anne. Iyiyim dedim. Bir sorun yok. Sınav mı? Ah şey.. Haftaya. YALAN SÖYLEM ah lanet olsun bildiğin halde sorma o zaman. Neden öğretmenlerimi arıyorsun? Çalışacağım anne. Bugün. Gece çalışacağım anne! Dışardayım. Evdedir anne nereden bileyim?! TAMAM ANNE!" Kris telefonu bir hışımla kapattı.
"Annenin sınav tarihlerini duvarına çerçevelettiğini biz bile biliyoruz, neden yalan söylüyorsun?" dedi Chen, koltuğa gömülerek. Kai ve Suho gülerek futbol oyunlarına devam ettiler.
"Annen sana bakacak birini bulamadı mı?" dedi Suho, gözünü dev televizyondan ayırmıyordu.
"Kapayın çenenizi! Annem FBI'ı aramadan gidiyorum." dedi Kris ayaklanarak.
"Ah JongIn sende defol! Oyunlarla kandırıyorsun beni, yarın ki sınavda ne sik yapmayı düşünüyorsun?" Suho Kai'ye oyun kolunu fırlatarak ayağa kalktı.
"Whooa! Sen oynayalım demiştin!" dedi Kai.
"Şimdi de "kaybol" diyorum." dedi Suho ve evindekileri umursamadan odasına çıktı.
"Gitmiyorsanız sessiz olun! Ders çalışacağım!" diye seslendi ve odasına girdi. Kris, Chen ve Kai Suho'nun ani mod değişimlerine alışmışlardı, birbirlerine kafa sallayarak büyük evden çıktılar.
"Pekala bende kaçıyorum!" dedi Chen ve arkadaşlarını selamlayarak ayrıldı yanlarından.
"Yarın ki sınava göre fazla rahatsın. Ya günlerdir fizik çalıştın ve sınava hazırsın ya da sınıfındaki çalışkan kızı günler öncesinden ayarttın bile." dedi Kris. Kai ufak bir kahkaha attı.
"Tabii ki günlerdir çalıştım.."
"Yalancı piç." dedi Kris, Kai arabasına giderken.
"Üzgünüm dostum ama kızlar fazla saf."
"Anlaşılan trafik polisi de bir kız"
"Ne?"
"Her gün ehliyetsiz araba kullanmak.." dedi Kris gülerek.
"Ah.. Hayır o benim kurnazlığım." diye güldü Kai ve spor arabasını okşadı.
"Pekala Kurnaz Playboy, sana iyi numaralar!"
"Trafik polisini tüm sevimliliğimle baştan çıkarmaya gidiyorum!" dedi Kai gülerek ve arabasına bindi. Kris bir an da Kai'nin yanına giderek camı tıkladı. Kai camı indirdi arabayı çalıştırmadan önce.
"Ne oldu?" diye sordu.
"Az önce ne dedin?" dedi Kris garip bir şekilde.
"Baştan çıkarmak dedim.. Sorun ne Wu Fan?"
"Ah hayır. Sevimlilik dedin."
"E-evet? Ne oldu dostum sen iyi misin?"
"Sen sevimli misin?" diye sordu Kris, fazla ciddiydi.
"Ha?"
"Cevap ver Jong In.'
"Dalga geçiyordum. Ben pek.. Sevimli değilimdir.."
"Bunu nasıl anladın?"
"İnsanlar genellikle erkeksi ya da seksi olduğumu söyler.. Wu Fan sen iyi misin?!
"Peki, sence ben sevimli miyim?" diye sordu Kris, Kai'nin tuhaf bakışlarına aldırmadı.
"Ha-hayır."
"Neyim?"
"Wu Fan sen delisin. Neden soruyorsun bunları kafayı mı yedin?!" dedi Kai ve tuhaf bakışlarıyla beraber arabayı sürdü. Kris bir taksi çağırmadan önce düşündü.
'O bambi kılıklının nesi sevimli?!'
***
Luhan Kris'in geldiğini fark etmemiş notlarna gömülmüşü. Kris -yine- salondaki yemek masasında kitaplar arasında kaybolmuş çocuğa baktı.
"Hey!" diye seslendi Kris. Luhan aniden kafasını kaldrdı.
"Oh geldin mi? Ben ne zaman geleceğini bilmediğimden ramen yedim. Sana da hemen pişireceğim biraz bekle!" dedi Luhan yerinden kalkarken.
"Gerek yok. Aç değilim."
"O halde.. içecek bir şeyler getireyim mi? Ya da meyve?"
"Kendi evimde bana ikram da mı bulunuyorsun?"
"Ah.. Afedersin. Ben sadece.. bugün işime dair hiçbir şey yapmadım. Ramen yedim ve şimdi burada oturmuş çalışıyorum. Yıkanacak çamaşırın ya da ödevin var mı?"
"Yerinde olsam vicdan azabından ölürdüm. Yattığın yerden para kazanıyorsun." diye körükledi Kris. Luhan'ın yüzündeki huzursuzluğu görebiliyordu.
"Ah.. Ben.. HEY YARIN Kİ YAZILI İÇİN SENİ ÇALIŞTIRABİLİRİM?" diye ciyakladı Luhan.
"Ben zaten çalıştım!" diye uydurdu Kris aniden.
"Oh.. O halde evi temizleyeceğim." dedi Luhan ve yukarı çıktı. Kris Luhan'ın notlarına kafasını uzattı. Notları okudukça konulara ne kadar uzak olduğunu fark etti. Pekala.. Suho ve Chen şu an çalışıyorlardı. Kai muhtemelen uyuyordu ama sınav için endişesi yoktu.. Ve Kris'in ağzı Kai kadar iyi laf yapmıyordu. Kris geveleyemez ya da oynaşamazdı. Ve hiçbir kız "Kopya verirsen bu gece seni becereceğim." lafına karşılık kopya vermezdi. İlla afilli şeyler duyacaklardı. 'Sanki iki işin de sonu yatakta sonlanmıyor..' diye düşündü Kris.
"Wu Fan.. deterjanları bulam - oh notlara mı bakıyorsun? Eğer istersen çalışabilirsin." Kris arkasını dönerek Luhan'a baktı. Uygun kelimeleri arıyordu.
"Düşündüm de.. Neden ne öğrendiğini bana göstermiyorsun?"
***
"Faz kavramını anladın mı Wu Fan?" diye sordu Luhan elinde notlarla, yanında oturan çocuğa bakıyordu.
"Evet. " diye onayladı Kris.
"O halde kırmızı grafiği çöz." dedi Luhan ve kalemi Kris'e verdi. Kris homurdanarak Luhan'ın öğrettiklerini uyguladı.
"Whoaah! ÇAK!" dedi Luhan ve gülerek elini Kris'e uzattı.
"Ne yapıyorsun?" dedi Kris yüzünün hemen yanındaki ele bakarak.
"Bunu bilmiyor musun? Elini elime vuracaksın."
"Sonra?"
"Sonra.. sonrası yok." dedi Luhan elini çekerek.
"Saçmalıkmış o zaman." diye omuz silkti Kris ve saatine baktı. Saatler olmuştu. Annesi görse gözleri dolar.. Hayır hayır salya sümük ağlardı. Saatlerce ders çalışmışı Kris. Luhan ile.
"Konuları baştan alalım mı?" diye sordu Luhan gülümseyerek.
"Gerek yok. Anladım."
"O halde ben uyumaya gidiyorum. Yani bir şeye ihtiyacın yoksa? Acıktıysa- Hey neden öyle bakıyorsun?"
"Ne? Nasıl bakıyorum?"
"Bugün okulda da tuhaftın. Bir şey mi oldu?" diye sordu Luhan. Kris Luhan'a suffleını vermek istediği anı hatırladı. Sadece sırada Luhan'ın uzun çocuktan suffle istediğini duymuştu ve Luhan'a acımıştı. Evet acımıştı. Her şey bundan ibaretti.
"Suffle'ı çok mu seviyorsun?" dedi Kris. Kelimeler bir an da ağzından çıkmıştı.
"Huh? Sen nereden biliyorsun? Niye sordun? Bugn terasta o yüzden mi sinirlendin? Sana suffle vermediğim için miydi? Ama o bir hediyeydi. O kız bana.."
"O kız sana acıdığı için o tatlıyı verdi."
"Heeh? Hayır benimle randevuya bile çıkmak istedi!" diye cırladı Luhan.
"Randevu mu? Seninle mi?" diye güldü Kris. Kızların Luhan'a olan ilgisini bugün kendi gözleriyle görmesine rağmen şaşırmış numarası yapıyordu.
"Evet!"
"Neden seninle bir şeyler yapmak istesin ki?!"
"Çünkü ben.. Ben.. SEVİMLİYİM!!" diye dudaklarını büzüştürdü Luhan. Kris kahkaha attı. Bu "sevimlilik" olayı sinirlerini bozuyordu.
"Neden gülüyorsun?" dedi Luhan kızarak.
"Sen sevimli misin?" dedi Kris gülmeye zorlayarak kendini.
"Evet!!"
Kris gülmeyi keserek konuştu.
"Bu sonuca nasıl vardın?"
"Herkes öyle diyor."
"Hakkında başka bir şey demiyorlar mı?" diye sordu Kris bugunkü kızların "sevimli ve seksi" yorumlarını hatırlamıştı.
"Chanyeol bazen "koca bebek" diyor. Ama o da bir nevi sevimli demekmiş."
"Hah." diye tısladı Kris. "Peki madem çok 'sevimlisin' söyle, benim yanımdaki çocuklar sevimli mi?" diye sordu Kris.
"Hangisi? Hangisini soruyorsun?" diye sordu Luhan.
"Imm mesela.. Esmer olan."
"Esmer çocuk.. Mmhh, hayır değil. Daha çok erkeksi. Ama güldüğünü görmüştüm. Gülünce sevimli oluyor."
"Peki.. kısa olan?"
"Heey sevimli!" dedi Luhan Chen'i anımsayarak.
"Üçüncü?"
"Hmm.. Olabilir." diye düşündü Luhan.
"P-peki.. Ben?" dedi Kris, Luhan'ın ne tepki vereceğini merak ediyordu.
"Sen mi?" dedi Luhan, Kris'in yüzünü inceleyerek. Kafasını yana yatırdı ve Kris'e biraz daha baktı. Kris anlamsızca heyecanlanmıştı.
"Ah hayır değilsin." dedi Luhan sonunda. Kris hayal kırıklığına.uğrayarak Luhan'a baktı.
"Tsh. Sende değilsin! Seni kandırıyorlar!" diye ayaklandı Kris. Luhan bunun üzerine ayağa kalktı ve yanaklarını şişirip işaret parmağını sağ yanağına batırdı. Kris hayretle Luhan'i izliyordu.
"Yah! Ne yapıyorsun?" dedi en sonunda, bakmamaya çalışarak.
"Sevimliliklerimi gösteriyorum!!" diye güldü Luhan.
"Midem bulandı!" diyerek odasına çıktı Kris. Uykuya dalmadan önce Luhan'ın suratınıı hatırlayıp sırıtırken buldu kendini.
"Yine gardiyan moduna mı girdin?" dedi Kris. Luhan hazırladığı küçük sandviçi mutfak tezgahının hemen dibinde, ağzına tıkıştırıyordu. Kris ise Luhan'ın yemek yeme alışkanlığını daha az garipseyerek sakin bir şekilde kahvaltı yapıyordu.
"Gardiyan değil. Okula geç kalma lüksü olmayan burslu öğrenci modu." diye düzeltti Luhan.
"Ya da 'okula geç kalma lüksü olmadığı gibi yemek yeme anlayışı da olmayan burslu öğrenci' mi demeliyiz?"
"Okula geç kalma lüksüm olmadığı için hızlı yiyorum." dedi Luhan ve büyük lokmasını neredeyse çiğnemeden yuttu.
"Uydurma. Her zaman böyle yiyorsun." diyerek göz devirdi Kris ve ellerini silerek kalktı.
"Huuh" Luhan saatine baktı "Yarış başlasın!!" dedi ve sofrayı toplamaya başladı. Kris mutfakta tur atan Luhan'a çarpmamak için büyük çaba sarf ediyordu.
"Kendini böyle mi motive ediyorsun?" dedi Kris yanından tabaklarla beraber hızla geçen çocuğa.
"Ne? Ne motivesi?" dedi Luhan Kris'e bakma girişiminde bulunmamış elindeki tabağı buzdolabına götürüyordu.
"Yarışta olduğu mu düş- KAHRETSİN NE YAPIYORSUN?!"
Kris gömleğinin kenarına bulaşan salça sosuyla bağırmıştı.
"Ah.. Wu Fan.. Ben.. Tanrım. Özür dilerim.." dedi Luhan. Salça sosu damlasını silmek için bir şeyler arıyordu. Kris dişlerini sıkarak gömleğini değiştirmek üzere mutfaktan ayrıldı. Luhan ne yapacağını, ne diyeceğini bilemeyen gözlerle mutfakta kalakalmıştı. Kris'i -yine- sinirlendirmişti. Yine okulda ve evde Kris'in delici bakışlarına mağruz kalacaktı ve bu durumdan nefret ediyor, ya da elinde olmadan korkuyordu. Kris yeni gömleğiyle aşağı indiğinde Luhan aynı zamanda yere damlattığı sosu temizliyordu. Kris'in indiğini fark ederek ayağa kalktı.
"Wu Fan.. Ben gerçekten üzgünüm. Sürekli seni sinirlendirecek şeyler yapıyorum.. Ben.. Ben özür dilerim."
Kris Luhan'a hiç bakmadan sandalyeye atmış olduğu ceketini aldı ve düz bir suratla ayrıldı evden.
Luhan yutkunmakta zorluk çekerek dolan gözlerini sildi.
***
"Alo? Wu Fan dostum okula gitmeden beni de evden al, arabam bakımda."
Kris, Suho'nun telefonuna bıraktığı sesli mesajı dinleyerek, Suho'nun evine sürdü. Garip hissetmesini az önce yaşanan olaya bağlamak istemiyordu ama 'tuhaf' bir his vardı içinde. Kızgınlık ya da gerginlik değildi.. Hatta o an bile çok kızmamıştı, en azından bir Wu Yi Fan için çok fazla tepki göstermemişti. Peki niye böyle hissediyordu? Suçluluk duygusu olamazdı. Fazla tepki göstermediğini düşünüyorken suçluluk duyamazdı.
"Hey n'aber? Mesajımı almayacaksın diye korkmuştum." diye selamladı Suho.
"Özel şoförün olmaktan gurur duyarım." diye dalga geçti Kris, Suho'ya arabası bakımda olduğu için teşekkür etmeliydi. En azından Suho, bu tuhaf histen sıyrılmasına yardımcı olabilirdi.
"Sulanma." dedi Suho gülerek. Kris de gözünü yoldan ayırmadan güldü, bu süre zarfında bir şeyi yanlış yapmış olacakt ki Suho sordu.
"Sen iyi misin?"
"Ha? İyiyim, neden sordun?" dedi Kris. Çok mu belli oluyordu tuhaf hissettiği..
"Gülmende bir kırıklık var sanki.."
"Kırıklık mı?"
"Sabah sabah annenle mi tartıştın? Kadına iyi davran. Tatilinde bile senin gibi bir çocukla uğraşıyor."
"Ah.. aslında annemle babam biraz tartışmış."
"Whoow, alışılmadık bir durum. İçinde senin bulunmadığın bir Wu Ailesi tartışması. Sıkıcı olsa gerek, konu neymiş?"
Kris, Suho'nun kendisiyle uğraşmasına takılmadan devam etti.
"Sabah kahvaltı yapıyorlarmış..."
"Hıhı.."
"Annem aceleyle kahvaltılıkları toplarke-"
"Annen otel de kahvaltı masasını mı topluyor?! Ne inanılmaz kadın.." Kris Suho'nun detaycı kişiliğine söverek afallamıştı.
"E-e şey topluyor işte. Bilmiyorum. KONU O MU? Kapa çeneni de dinle!"
"Ups tamam devam et."
"Toplarken babamın gömleğine sos bulaştırıyor.. Babam da sadece ne yaptığını soruyor, biraz yani azıcık bağırıyor." Kris Suho'nun hangi tarafı haklı bulacağını merak ediyordu. Böylece neden böyle hissettiğini, çok mu tepki gösterdiğini anlayabilirdi..
"Ee?"
"Buydu. Yani buymuş."
"Hey bu inanılmaz saçma. Belki baban fazla bağırmıştır. Ve olay büyümüştür."
"Hayır fazla bağırmadım!-mış. Yani bağırmamıştır. Babam. Evet."
"O zaman annen fazla abartmıştır."
"Hayır.. Aksine özür dile-miş." dedi Kris, sabah Luhan'ın defalarca kendisinden özür dilediğini hatırlayarak.
"Özür dilediği halde tartışmışlarsa babanın hatası. Ama bağırmamış diyorsun.."
"Bağırmamış ama bir şey demeden gitmiş evden.."
"Bağırsa daha az üzülürmüş annen. Bir şey demeden gitmek.. Babamın anneme yaptığı en adi hareketti. Ah her neyse.. Belki babanın canı sıkkındır. Gereksiz bir olaymış, unuturlar." dedi Suho tarafını belli ederek. Ama Kris sadece bir şey demek istememişti. Çok sinirlenmemişti ama hoş da karşılamamıştı. Böyle bir durumda ne denirdi ki diye düşündü Kris.. Babası olsa ne derdi.. Çok geçmeden babasını "Sorun değil." derken hayal etti. Muhtemelen böyle derdi.
Kris daha önce bir çalışanına "Sorun değil." diyip demediğini düşündü. Dememişti. Sorun etmediği şeylerde bile dememişti. Demezdi. Belli etmezdi sorun etmediğini.. Karşı tarafın sorun ettiğini düşünmesine izin verirdi, umursamazdı. Peki bu defa niye umursamıştı, bu lanet olası his de neydi..
"Arabayı haftasonu bakıma vermediğim için pişmanım. Haftaiçi çok sıkıntı ola-"
"Suho.. Az önce ne dedin?"
"Heh? Pişmanım diyorum.. Dinlemiyor musun? Pişman oldum. Keşke arabayı....." Kris artık Suho'yu dinlemiyordu, cevabı bulmuştu.
Bir türlü anlam veremediği duygu ' pişman olma duygusu ' ydu..
“Öğle yemeğini bahçede mi yemeliyiz?” diye sordu Chen, Kai ve Kris’in arkasından.
Kris yemekhaneye indiklerinde yemek sırasını taradı Chen ve Kai’nin sohbetine dahil olmuyordu. Luhan’ı teneffüslerde görmemişti. Uzun ve kısa çocuğu tuvalette gördüğünü hatırlıyordu ama Luhan o zamanda yanlarında değildi.
“Kime bakıyorsun Fan?” diye sordu Kai fark ederek.
“K-kimseye.”
Kris her zamanki oturdukları masaya geçti, gözü hala geniş yemekhanedeydi. Luhan’ın orada olmadığını anlayarak bu defa gözünü yemekhane girişine dikti.
İçeri her giren çocuğa dikkatle bakıyordu. Sonunda kapıda Chanyeol ve Baekhyun’u görmüştü. Luhan’ında onların hemen ardından yemekhaneye girmesini bekledi, beklediği şey gerçekleşmemişti.
“Wu Fan sen kimi arıyorsun?” diye üsteledi Kai. Kris’in baktığı yöne döndü.
“Tüm gün şu iki deve-cüceye baktın. Sorun ne?” Kai anlamaya çalışıyordu.
“Ha? N-ne alakası var? Sadece.. SUHO’YA BAKIYORDUM! Nerede bu geri zekalı?”
“Ne zamandan beri Suhoyla bu kadar ilgileniyor bu..” diye mırıldandı Chen gülerek.
Kris hala girişi dikizliyordu. Sonunda dayanamadı ve ayağa fırladı.
“HEY! NEREYE?!!” diye bağırdı Kai arkasından. Kris umursamadı ve bahçeye çıktı. Chanyeol ve Baekhyun’u arıyordu. Oradaydılar. Karşı bankta oturuyorlardı. Kris ikiliye yaklaştıkça büyüğün elinin küçük olanın beline sarılı olduğunu fark etti. Buruşmuş yüzümü toparlayarak bankın önünde dikildi. Şu an konu bu ikisi arasındaki garip yakınlık değildi..
Chanyeol Kris’i fark ederek elini sakladı. Kris bunu da fark etmişti.
“Ihm.” Boğazını temizledi Kris.
“Ne istiyorsun?” dedi Chanyeol ayağa kalkarak.
“Luhan.. Yani Luhan’ı gördünüz mü?” dedi Kris, kelimeler ağzından çıkmakta bir hayli zorlanmıştı.
“Neden soruyorsun?” dedi Baekhyun oturduğu yerden.
“Nereden tanışıyorsunuz?” diye devam etti Baekhyun, Chanyeol’un kıkırdamasına sebep olmuştu.
“B-biz.. Şey..” Kris kısa çocuğu boğazlamak istiyordu.
“Ehm.. her neyse..” dedi Chanyeol Luhan’ın kızmasını istemeyerek “Luhan okula gelmedi.”
“Gelmedi mi?! Peki... Neden?” Kris’in şaşkınlığı ikiliyi de şaşırtmıştı.
“Bugün iyi hissetmiyormuş.” dedi Chanyeol. Kris belli belirsiz kafa sallayarak ayrıldı yanlarından. İyi hissetmiyor muydu? Sabah ona bağırana kadar ne kadar enerji dolu olduğunu hatırladı Kris.
“Lanet olsun!” dedi Kris. Okula girmekten vazgeçerek geri döndü, bahçe kapısına kadar ilerledi. Güvenliğin arkasından bir şeyler söylediğini duydu ama aldırmadan çıktı okuldan. Arabaya atladı, ne yaptığını, nereye gittiğini, neden gittiğini bilmiyordu..Eve sürmeye başladı Kris, Luhan’ın evde Lucky ile oynuyor olmasını umarak.. Eve yaklaşırken kaldırımdaki çocuğu fark etti Kris.
“Luhan!..”
Arabadan bir hışımla indi Kris. Luhan sırt çantasıyla ağır ağır yürüyordu. Sabahki üniformasını çıkarmış günlük bir şeyler giymişti. Kris seslenmeye yeltendi ama sonra sustu. O da yürümeye başladı, en az Luhan kadar ağır bir şekilde.
Uzun bir cadde yürüşünden sonra Luhan ara bir sokağa girdi. Evine günlerdir gelmemişti. Dar merdivenleri çıktı ve işte küçük çatıkatındaydı.. Evine girdiğinde ne kadar özlediğini fark etti Luhan. O koca evden sonra zaten küçük olan evi daha küçük gelmişti gözüne. Yeni kıyafetleri çantasına yerleştirirken kapı çalmıştı. Luhan kimin geldiği konusunda fikir sahibi değildi. Ayağa kalkıp kapıyı açtığında gözleri büyüdü.
“Wu Fan?..” dedi şaşkınlıkla. “Neden buradasın?” Kris bir şey demeden öylece duruyordu karşısında. Bu defa “G-girmek ister misin?” diye sordu Luhan. Kris boyundan biraz daha kısa olan kapıdan kafasını eğerek geçti. Luhan’ın evindeydi..
“Buraya nasıl geldin?”
“Buraya mı? Ah.. O uzun çocuk adresi verdi.” Diye uydurdu Kris, Luhan’ı takip ettiğini söylemeyecekti. Ardından rahat fakat eski koltuğa oturdu. Luhan hala anlamaya çalışıyordu.
“Peki neden geldin? Bir şey mi oldu?”diye merakla sordu Luhan.
“Bir şey olmadı.. Sadece ben.. Yani sen.. Okula gelmeyince..”
“Merak mı ettin?” diye sordu Luhan. Gülümsemiş miydi?
“Ne?! Hayır.. Merak etmedim. Sadece.. Bugün sınav sonuçları açıklanacaktı. Fizik sınavı.. Geçen gece çalıştığımız..”
“Oh.. Doğru ya..” diyebildi Luhan. Kris daha iyi bir bahane uydurabilirdim diye düşünmeden edemedi.
“Sırf bunu söylemek için mi okuldan kaçt- yani çıktın?” diye sordu Luhan.
“Luhan ben..” Kris ayağa kalktı bir şey söylemek istiyordu.
“Ne oldu?” dedi Luhan endişeli bir şekilde.
“Ben.. Bu sabah sana bağırmamalıydım!” sonunda diyebilmişti Kris. Rahatladığını şimdiden hissedebiliyordu. Luhan şaşırmıştı.
“Ama ben.. yani benim sakarlığımdı. Ben.. ben özür dilerim.” Dedi Luhan. Olayın başından beri Kris’i haksız bulmamış hep kendini suçlamıştı. Şimdi Kris kendisinden özür diliyordu. Beklenmedik, kesinlikle beklenmedik bir şeydi bu.
“Gerçekten.. tuhafsın Luhan. Neden kendi hatan olduğunu söylüyorsun? Lanet olası bir sos yüzünden sana bağırdım ve sen.. okula bu yüzden gelmedin.” dedi Kris.
“Sadece seni kızdırdığım için.. kendimi kötü hissettim. Sürekli kızdırıyorum seni. Hatta düşündüm ki.. Ben Bayan Wu’yu arayıp işten ayrıldığımı söylemeliyim. Merak etme. Kendi isteğimle çıktığımı söyleyeceğim. Hatta bir bahane uyduracağım. Hemen bir çalışan bulamaz ve böylece.. sen.. istediğin gibi.. yani kimse olmadan, kimseye kızmadan.. yaşabilirsin.”
Kris tokat yemiş gibi hissetti.
“Ayrılacak mısın? Ama..” Kris düşünemiyordu. Bir şeyler söylemeliydi. Bunu istemediğini söylemek istiyordu ama dillendiremedi bu isteğini.
“Ama.. Eğer bunu yaparsan.. ANNEM TATİLİNİ YARIDA BIRAKIR VE GELİR! İşten çıkamazsın Luhan..”
“Ama benden nefret ediyorsun.” dedi Luhan dolan gözbebekleri titriyordu.
Kris ikinci bir tokatı yemişti. Luhan ağlamak üzereydi.
“Ben..” dedi hala Luhan’ın ıslak gözlerine bakıyordu büyük bir şaşkınlıkla. “..senden nefret etmiyorum Luhan. “
Luhan’ın sol gözünden bir damla gözyaşı yanaklarından aşağı indi. Kris elini Luhan’a uzattı şaşkınlıkla. Omzuna dokunmak istedi ama daha sonra ne yapacağını bilemeyerek geri çekti elini.
“Luhan.. ben.. “ konuşmaya çalışıyordu Kris ama ilk defa böyle bir şey yaşıyordu. “Yemin
ederim Luhan. Senden nefret etmiyorum. “ dedi hızla.
Luhan küçük bir burun çekme işleminden sonra Kris’e baktı.
“Teşekkür ederim.” dedi hala ıslak olan gözlerle “Benden nefret etmediğin için teşekkür ederim.”