VÜCUDUMA DÜŞMAN OLMA

468 85 78
                                    


"Anne cennet kapılarının ortasındadır." (İbn Hanbel, V, 198);

"Cennet annelerin ayakları altındadır." (Nesâî, Cihad, 6)

....

Saatler, aylar, yıllar geçiyordu Nilda için. Ama bir türlü bitmiyordu o şiddet. Gittikçe artıyor. Hastanelik ediyordu zavallı kadını. Onu görenler bile susuyordu, korkusundan.

Nedendi bu zülm?
Çok sevgiden mi?
Ne yapmış olabilirdi ki o kadın ona?
Hiçbir şey.

Ama durmuyordu Afşar. Vurdukça vuruyor, kan akıtıyordu etrafa.
Benimsin nidaları sergiliyordu kadına.

Kadın sessiz. Kadın yorgun.
Kadın 13 senedir bitkin.
Aç, susuz..

'Yeter' dese, yine şiddet.
Cevap vermese, yine şiddet.

Eller, kollar, bacaklar..
Vücudun her yeri.
Yara...
kabuk bağlanmayacak yaralar bunlar.
İzi hep kalacak, vücuttan gitse bile kalpten gitmeyecek izler.

Yine bir şiddet günüydü Nilda için.
Bu seferki dayağının nedeni 'Neden camdan bakıp insanları tahrik ediyorsun?'du. Ne kadar da iğrenç bir suçlamaydı bu onun için.

İlk günkü nedenleri geldi aklına.
'Neden dışarıda saçınla oynuyorsun?'
'Neden yolda gülümsüyorsun?'
'Neden insanlar sana açmış gibi bakıyorlar?'
'Neden o erkeğin aklında sen varsın gibime geliyor?'

Güldü Nilda. O bu zamanlara kadar tek bir umuda bağlamıştı kendini.
Dayak yediği ilk zamanlarda doğan kızına.

Şuan 12 yaşında olan kızı kim bilir neredeydi?
Afşar onu bir hiç uğruna kız olduğu için satmıştı.

Ama Nilda koymuştu kafasına, kızı biraz daha büyüsün buradan kaçmanın yolunu bulup, gidecekti kızının yanına. Sonra kader ne sunardı önlerine bilinmez.

Ve bir tokat indi Nilda'nın yüzüne.
Sonra bir kemer darbesi.
Başlıyordu yine, vücuda inen darbeler.
Artık hissetmiyor, yerine gülüyordu Nilda.
Saçında bir acı hissetti o an.
Afşar saçından tutmuş sürüklüyordu, 'ceza odası' diye adlandırdığı odaya.

O tahta zemin işledi Nilda'nın bütün vücuduna.
'Allahım' dedi 'Sen bana sabretme gücü ihsan eyle.'

Yumdu gözünü, acı yavaş yavaş yayılıyordu vücuduna.
O şerefsiz adam onu kendince hazırladığı 'ceza koltuğuna' oturtmuş, vücudundan hiç silinmeyecek izler bırakıyordu.
Keskin bıçağın açtığı yaralar sonucu daha tutamadı Nilda çığlığını.

Bağırdı, boğazı yırtılırcasına haykırdı evin tavanına.
Afşar'ın hoşuna gitmişti bu hareket, daha çok bastırdı bıçağı.

Acıdan gözleri yerinden çıkacak gibiydi Nilda'nın.
Bağırsa duyan olmaz, duyan olsa yardım eden olmazdı.
Cırladı, ağladı, yalvardı o cani herife.

Durmadı. Daha çok bastırdı. Daha çok kesti. Daha çok yara açtı vücudunda. Bitti dedi, bitmedi. Bitti dedi, bitmedi.
Hiçbir zaman sonu gelmedi bu olanların.

Cezası daha bitmemişti Nilda'nın, Afşar'ın gözünde.

Saçından tuttuğu gibi sandalyeye çıkarttı onu ve soktu uzun zamandır orada duran kalın ipe kadının kafasını.

Saniyelik sandalye hareketine bağlıydı Nilda'nın hayatı.

Ama Afşar yine durmadı.
Bir oyana, bir buyana derken salladı sandalyeyi.

Nilda zor sağlıyordu dengesini.
Yine dua etti o anlarda.
'Allahım! Eğer beni alırsan, çocuğumu bu herife verme.'

Ucu ucuna yakaladı dengesini Nilda.
Ve gülerek terk etti orayı Afşar.

VÜCUDUMUN DÜŞMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin