Bölüm 34- Kaygan Zemin 2

832 78 18
                                    

Patlamadan sonra 31. gün, mavi salon ,Hüma...

Son zamanlarda ağabeyimi ne zaman görsem ardından bu kadının ortaya çıkmasından fena halde sıkılmıştım. Bukra'nın doğum gününde bir anda ekranlarda görünüvermişti. Şimdi ağabeyimi buluyordum ve o bir yerlerden fırlayıp kardeşlerimi, rehin alıyor ve konuşmak için fırsat kolluyordu. Bu sefer yanında televizyondakilerin çoğu yoktu. Tanıdık sima olarak sadece renkli takımlar giymeyi seven bozuk ciltli adam vardı. Her şey kardeşimin aleyhine gözükse de Kraliçe'yi ilk gördüğüm zaman ki kadar korkmamıştım. Bunu ağabeyimin ve Burak'ın yanımda olmasına bağlıyordum doğrusu. Şu an sahneye atlayıp bizimkilerin elini tutsam ve gitsek... Bu mümkündü sanki. Burak'ın elimi sıkıca tuttuğunu fark ettim.

"Sakın... Kendini... İfşa edecek bir şey... Yapma!" Bir insan düşünürken tıslayabilir miydi? Bence bu çocuk az önce tıslayarak düşünmüştü. Daha kötüsü benim düşüncelerimi de dinlemişti...

"Sen yanımdasın diye her şeyin düzeleceğine inandığımı da duyduysan eğer çok kişisel algılama. Tamamen ordu gücü olarak bakıyorum sana. Müttefik gibi." Düşüncelerime cevap vermedi, muhtemelen beni duymamıştı bile. Gözünü bile kırpmadan çiçekli takım elbiseli adama bakıyordu. Burak'ın benim elimi sıkıca kavradığı gibi o da Kraliçe'nin parmaklarını kavramıştı. Kadının parmaklarının arasından ince ince kan sızıyordu ama o acıyı hissetmiyor gibi gözüküyordu. Beyaz saçlı kadın salondaki yüzlere bakıyordu. Beni fark etmesinden korkup başımı yere indirmeyi düşündüm.

"Burak, bu kadın herkesi bir bir inceliyor. Beni fark edecek." Ses çıkaramıyordum ama içimden bağırıyordum, Esen'in bakışları en arkadan en öne doğru yavaş yavaş geliyordu ve göz göze gelmemiz an meselesiydi. Ama Burak beni duymadı. Kitlenmiş bir şekilde diğer adama bakıyordu. Bukra, Emir ve Cesur'un bilinci pek yerinde değildi sanki. Cesur'un titremesi geçmişti. Bir robot gibi öylece duruyordu. Bukra ve Emir dimdik durmuşlardı, Bukra'nın eli Emir'in elin üzerindeydi, bir şeyi durdurmak ister gibi. Ama ikisinin de bakışları boştu. Kim bilir neler yapmışlardı onlara. Yoklama sırası bana geldiğinde ben de bizimkiler gibi olacaktım, başıma ne gelirse gelsin dik ve gururlu kalacaktım. Zaten sıranın bana gelmesi çok uzun sürmedi. Avucuma yayılan sıcaklık ve Bukra'nın sert duruşu, bir fili tek başına devirebilecek ağabeyimin verdiği güçle başımı öne eğmedim. Hatta yüzümü iyice aklına kazısın istiyordum çünkü kardeşlerimi sergilediği bu sahnede bir gün ben de onu sergileyecektim. Mavi salon, ilk infazın gerçekleştiği yermiş son da olmayacak Esen hanım. Az önce sıcacık olan elimde rüzgarlar esmeye başlamıştı, ne olduğu anlamak için baktığımda ise Burak'ın yanımdan uzaklaştığını gördüm.

-Ağabey, bu nereye gidiyor?

-Sevgilisini bulmaya gidecekmiş.

Ağabeyime açıklama yapıyor ama bana yapamıyordu demek. Güvendiğim dağlara birkaç saniye içinde çığ düşmüştü. Önceliğim kardeşim olduğu için bir de bu serseme üzülmeyecektim. Kraliçe salondaki herkesi tek tek süzdükten sonra yapmak için sabırsızlandığı konuşmasına başladı.

- Değişen dostlarım!

Kraliçe'nin seslenişi istediği etkiyi yaratmamıştı. Çiçekli takım elbise giyen adam huzursuzca küçük bir alkış hareketi yaptı, bununla birlikte başka yöne dönük başlar bir anda onlara dönmüş oldu:

- Bu yeterli mi Kraliçem yoksa sizi dinlemeleri için hepsinin çenesi kırmam mı gerekli?

- Dostumuz olan hiçbir değişenin kılına zarar gelsin istemem Kemalciğim. Dost değişenler demişken, hepinizi neden buraya topladığımızı ve bu çocukların kim olduklarını merak ediyorsunuzdur. Bu çocuklar, atmosfere sızan değiştiricinin etkisiyle değişen taze değişenler. Ama bilin bakalım bu ufaklıklar ilk iş olarak ne yaptı? Başkan'ı kaçırmaya çalıştılar. Bu üç küçük kaçağı yarım saat kadar önce Başkan'ın odasında yakaladık.

Metamorfoz Serisi-BaşlangıçWhere stories live. Discover now