67.Bölüm (Aylar Sonra GElen Huzur)

6.8K 245 16
                                    

KİTABIMIN TAMAMI DREAME UYGULAMASINDA
   Sabah uyandığımda efe ve mirza çoktan uyanmıştı. Efe mirzayla oynuyordu. Kulağa saçma gelebilir ama ciddi ciddi daha bir günlük bebeğin karşısına geçmiş değişik değişik hareketler yapıyor ve gülüyordu. Kısacası kendini eğlendiriyordu. Bu hallerine koca bir kahkaha atınca gözleri bana çevrilmişti. Gözlerini kısarak bana bakınca istemsizce korkmuştum. Bu bakışın sonu genelde kötü bitiyordu. Ne kadar çaktırmamaya çalışsamda efe galiba anlamıştı. Yavaşça yanıma yaklaştığında ise iyice gerilmiştim. Yanıma gelip saçlarıma öpücük kondurmasıyla şokla efeye baktım. Kızmamıştı. Efe artık yüzüm ne haldeyse bu halime gülümsedi ve
"Miram, geçti o günler" dedi. Sesindeki çaresizlik beni kahretsede yaşadığım şeyler az buz şeyler değildi.
"Geçti mi" dediğimde gözleri dolmuştu. Bir saniye efenin gözleri mi dolmuştu. Hemde tek lafımla şokla efeye baktım ve
"İyi misin" dedim. Yavaşça kollarını bedenime sardı ve
"Sensizlik çok zordu miram" dedi. Kollarımı bedenine saramamıştım. Ne kadar istesemde ne kadar özlesemde saramamıştım onu. Başını omzumda iki yana salladı ve
"Haklısın sarılmamakta çok haklısın. Hamile halinle çok çektin benden. Ben hayatını cehenneme çevirdim biliyorum ama geçti miram. İnanki geçti. Lenada buna kanaat getirdi birkaç test kaldı. Sonra bitecek bu kabus. Miram sizin için uzak durdum. Size zarar vermemek için" dediğinde omzumda hissettiğim ıslaklık beyin fonksiyonlarımı çoktan devre dışı bırakmıştı. Hızla kollarımı efeye sarmamla efe beni daha sıkı sardı ve
"Miram çok özledim kokunu tenini herşeyini çok özledim" dediğinde bende ağlamaya başlamıştım. Çok özlemiştim. Nefes alışverişlerini bile özlemiştim.
"Bende özledim yakışıklım. Kokunu, sesini, nefes alışveriş ritmini bile çok özledim" dediğimde ikimizde birbirimizden ayrılmıştık. Dudaklarımın üstünde hissettiğim yumuşaklıkla özlediğim o dudaklara yapıştım. Çölde kaybolmuş kaşiflerin suya olan açlığı gibiydi bizimkisi de. Biz birbirimizin sadece hayat arkadaşı değil. Bir parçası bir organı olmuştuk. Onsuz ben bensiz o nefes alamıyordu. Birbirimizden ayrıldığımızda nefes nefeseydik. Efe yüzümü elleri arasına aldı ve alnıma küçük bir öpücük bırakıp benden ayrıldı. Mirzayı kucağıma verince istemsizce gülümsemiştim. Aylardır bu günün hayalini kuruyordum. Mirza gözleri çok hafif açık bir halde elini emiyordu. Anlaşılan bu kötü bir huyu olacaktı. Bunu düşünürken bir yandan da mirzanın karnını doyurdum ve yerine koyması için efeye tekrar verdim. Hafifçe doğruldum ve ayağa kalkmak için hamle yaptım ama kasıklarımda hissettiğim ince sızıyla geri oturdum. Efe bir sıkıntı olduğunu fark etmiş olacak ki yanıma geldi ve
"Ne oldu" dedi. Efeye baktım ve
"Kalkamaya çalışınca ağrı girdi" dediğimde sıkıntıyla başını sağa sola çevirdi ve
"Mira yeni doğum yaptın farkında mısın" dedi. Bu saçma sorusuna göz devirdim ve
"Ne alaka efe. Tabiki farkındayım" dediğimde beni hızlıca kucağına aldı ve
"Ayağa kalkarsan dikişlerinin patlama ihtimali olduğunu da hatırlatmayayım o zaman" dediğinde bu konu aklıma yeni gelmişti. Bana baktı ve gözlerini devirip
"Nereye gidiyoruz" dedi. O an ne kadar bara! Diye dalga geçmek istesemde bu düşüncemden vazgeçtim ve
"Lütfen beni lavaboya götürür müsün" dedim. Bu dediğime gülümsedi ve beni lavaboya götürdü. Günlük rutin işlerimi hızla, ne kadar hızlı olunursa artık, halledip efeye tekrar seslendim ve beni tekrar yatağıma götürdüğünde jülidede kapıdan girdi. Jülide bir bana bir de beni yatağa bırakan efeye baktı ve
"Yanlış bir zamanda mı geldim" diyerek imayla sırıttı. Jülide artık aileden biri gibi olmuştu. Tıpkı lena ve urağan gibi, efe jülideye kızgın bir bakış attı ve
"Niye geldin" dedi. Onun sözüyle bende ona öldürücü bakışlarımı attım ve jülideye dönüp
"Yanlış bir zaman değil, buyur" dedim. O an efenin öldürücü bakışları beni bulsada bunu pek umursamadım. Jülide bugün çıkabileceğimi ama evde mecbur kalmadıkça ayağa kalkmamamı hatta hiç kalkmamamı söylemiş ve akşam evde beni kontrol edeceğini de bildirip mirzayı sevdikten sonra odadan çıkmıştı. Efe de onun ardından çıkış işlemlerini halletmek için odasına çıkmıştı.
Yarım saat kadar sonra efe elinde bir ilaç kutusu ile odaya girmişti ve istediğimiz zaman çıkabileceğimizi söylemişti. Duyduğum sözcüklerle ne kadar hızlı olmak istesemde maalesef ki yavaşça yataktan kalktım. O sırada efe mirzanın valizinden kıyafetlerini çıkarmıştı. Mirzayı yatağa koyup kıyafetlerini de yanına koyunca yavaşça mirzayı giydirdim. Efe mirzayı alıp kundağına sardı ve pusetine yerleştirip bavulunu kapattı. Benim bavulumdan da rahat bir pantolon ve bluz aldıktan sonra yanıma yaklaştı ve elindekileri yatağa koyup yavaşça yanıma oturdu. Elleri tişörtümü bulunca istemsizce tedirgin olmuştum. Efe bunu fark etmemiş olacak ki işine devam etti. Tişörttü üstümden çıkarınca birkaç dakika gözleri vücudumda gezinmişti. Dört aydır birbirimizi görmemiştik ve vücudumdaki farklılıkları ilk kez görüyordu. Gözleri önce yeni doğum yaptığım için ondan arta kalan göbeğimde sonra ise normalde fazla büyük duran göğüslerimde gezindi ardından ellerimi tuttu ve beni yavaşça ayağa kaldırdı. Bir yerime zarar vermemek için herşeyden daha dikkatli davranıyordu. Gözlerime baktığında kaşları çatılmıştı. Yüzümü iyice inceledikten sonra gözlerini gözlerimden hiç çekmeden pantolonumu aşağı indirdi. Bunu yaparken bir kez bile vücuduma değmemişti gözleri.

Ardından yataktaki rahat olduğu her halinden belli olan pantolonu gene gözleri gözlerimdeyken giydirdi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ardından yataktaki rahat olduğu her halinden belli olan pantolonu gene gözleri gözlerimdeyken giydirdi. Üstüne de siyah düz bir tişört giydirdi ve üstüme de siyah bir deri ceket verdi. Nisan ayının son haftasındaydık ve havalar hala tam ısınmış sayılmazdı. Efe valizleri sağ omzuna taktı ve mirzanın pusetini de sağ eline alıp sol kolunu kırıp girmem için bekledi ben yavaşça koluna girince küçük adımlarla ilerlemeye başladı. Yavaş ve küçük adımlarla sonunda otoparktaki arabamıza ulaştığımızda efe önce mirzayı arka koltuğa yerleştirmiş ardından bavulları tabiri caizse bagaja fırlatmış ve yanıma gelerek yavaşça oturmama yardım etmişti. Herkes hazır olunca efede sürücü koltuğuna yerleşti ve yavaşça arabayı çalıştırdı. Normalde son sürat araba süren adam şuan sekseni geçmiyor oğlu korkmasın, rahatsız olmasın diye azamı hızın bile altında ilerliyordu. Yüzümdeki gülümsemeye engel olamazken efeyle dikiz aynasından göz göze gelmiştik. Gülümsediğimi görünce onunda yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. Ne kadar özlemiştim onun o gülen yüzünü, gülen gözlerini. Bu hasret nasıl bitecek bilmiyordum ama asıl bilmediğim şuydu. Efeyi affetmiş miydim ya da affedebilecek miydim. Şuan aklım çorba gibi olduğundan sağlıklı düşünemiyordum. Birkaç güne kendimi toparlardım. Şuanki tek korkum gururumun ya da intikam aşkımın sevgime ağır basması ve efeyle aramızın bozulmasıydı. Ve şuanki tek temennim ise kendimi toparlayınca efeyi affetmek veya affedebilmekti. Onu gerçekten çok seviyordum ama onun bana yaşattığı bu dört aylık dönem benim için pek kolay geçmemişti ve unutabilmek şuan imkansız gibiydi. Ben düşüncelerimle boğuşurken arabanın durmasıyla eve geldiğimizi anladım. Efe hızlıca inip yanıma geldi ve bizi görmesiyle hemen yanımıza doluşan arkadaş gurubumuza bakıp eliyle açılın işareti yaptı. Gene sağ eline mirzayı alıp sol kolunu kırdı. Bemde inip yavaşça koluna tutundum. Efe yusuf yazgıya dolaptan eşyaları almasını söyleyip kalabalığın içinden bahçe kapısına doğru ilerledik. Sonunda evimize gelmiştim çünkü hastanede kalmaktan nefret ediyordum. Evim çok rahattı be. Bahçeye girdiğimizde Bahçede bir koç tipinden kasap olduğu anlaşılan ve bir bacağıyla koçu yerde tutmaya çalışan bir adam ve nejla annemlerle, annemler vardı. Halit babam bana baktı ve gülümsemesini yollayıp kasaba işaret verdi. Kasap ayaklarımızın dibinde koçu kesti ve kanının ayaklarımıza bulaşmasını sağladı. Bu onlarda adetti. Onlara bir veliaht doğurmuştum. Bu onlar için güzel birşeydi ama daha da önemli olan ben onlara bir torun vermiştim ve bu yüzden ayağım kapılarından eksik olmasın diye ayaklarımın önünde kurban kesiliyordu. Ben gene düşüncelerimle boğuşurken koç çoktan canını teslim etmişti bile işi biten kasap koçu da alıp parçalamak için arabasına taşıdı ve hızla burdan uzaklaştı. Bizde yavaşça içeri geçtiğimizde herkes buradaydı. Mirza ise bir onun kucağında uyuyor bir öbürünün kucağında ağlıyordu ama inanınki resmen elden ele oynanıyordu. Herkes mutluydu. Oğlum bu eve resmen bayram neşesi getirmişti. Efeye baktığımda huzurla gülümsüyordu. Aylar sonra ilk kez bu kadar güzel gülümsüyordu. Aylar sonra ilk kez bu kadar mutluydum, mutluyduk...

Aşiretle Evlilik (Tamamlandı)Where stories live. Discover now