Monday(Pazartesi)

694 95 19
                                    

Selam!Bölüm bekliyordunuz, biliyorum ama yine gecikti.Bunun için çok özür dilerim.Birkaç gündür internetim kısıtlıydı, çevirsem de bir türlü yayınlayamadım.Bunu telafi etmek için hemen bölümü çevirmeye başlıyorum.İyi okumalar!

Pazartesi günü okula mutlu bir şekilde geldim.Hayatım bir anda yolunda gidiyormuş gibi görünüyordu; berbat bir gün inanılmaz bir güne dönmüştü.

Zara'yla Cuma gününden beri konuşmamıştım.Benim evimde kalmış ve sabah görüşürüz demeden ya da bir not bile bırakmadan erkenden gitmişti.Buna pek gücenmemiştim.Zara hiçbir zaman nereye gitmesi gerektiğini ya da oraya neden gittiğini söylemezdi.

Zara'nın daha önceki haftalarda ve Cuma gününde yaptığı gibi dolabımın yanında bekleyeceğini düşünüyordum ama oraya gittiğimde ona dair hiçbir iz yoktu.Kendi dolabının yanında arkadaşlarıyla konuştuğunu gördüm.Demek ki endişelenecek bir şey yoktu.Hemde beni sevdiğini söylemişti.Bu hafta da geçen hafta gibi olmazdı, değil mi?

Hayır, dedim kendime.Geçen hafta yaptığı gibi beni görmezden gelemezdi.Zamana ihtiyacı vardı,ona zaman vermiştim ve artık her şey iyiydi.Hatta iyiden de iyiydi.

Dolabımı kaparken kendimi bu konuya dair biraz daha ikna etmeye çalıştım.Ve arkamı döndüğümde donuk yüz ifadesiyle gözlerini yavaşça kırpan Zara'yla yüz yüze geldim.

Bakışlarını ayaklarına çevirdiği berbat bir anda "Selam, Zara."dedim gülümseyerek.

Ben ondan bana cevap vermesini beklerken o hafifçe dudağını ısırdı ve alt dudağını yaladı.

"Selam, Calum."demeye çalıştı.Bu iki kelimeyi ağzından zorla çıkarmış gibi görünüyordu.

Etrafına baktı ve koridorun her köşesini gözleriyle taradı.Gözlerindeki üzgün ifadeyle bana baktı.Neredeyse ağlayacağını sandım.Ama yapmadı.Sağ yanağımı öptü ve bir saniye içinde koridorda koşmaya başlamıştı.

"B-ben," Bir şey söylemek istedim ama söylesem de fark etmezdi, çoktan gözden kaybolmuştu.

Anlamıyordum, hiçbir şey anlamlı değildi.Cuma günü dolapta yaşananlardan sonra her şey normale dönerdi, sonunda eskiden olduğumuz gibi yakın olurduk diye düşünmüştüm.Ama yine böyle davranıyordu ve ben neden bilmiyordum.Zara benimle bir çeşit oyun gibi oynuyordu.Sizi geren, yönlendirmeleri yedi kere okumanıza hatta yabancı bir dilde okumaktan sıkılmanıza rağmen hala bir anlam ifade etmeyen bir oyun.Hiçbir şey anlam ifade etmiyordu.

Kendime bu kız hakkında bu kadar takıntılı olmamayı söyledim ama buna kendimi ikna edemedim.Çünkü o sadece bir kızdan daha fazlasıydı, benim için her şeydi.Ve belki, sadece belki onun da benim hakkımda anı hissedebileceğini düşünmüştüm.

Michael ondan çok uzakta olmayan Luke'la birlikte arkamda belirdi.İç çekerek aırtıma vurdu.

"Anlamıyorum."dedim sessice.Hala Zara'nın koştuğu koridora bakıyordum.

Michael, "Seni seviyor, Calum."dedi zihnimi okuyormuşçasına.

Ayaklarıma bakarak "Biliyorum."diye fısıldadım.

"Sadece daha fark etmedi."

"Fark etti."diye yanıtladım onlara bakarak.

Dudaklarını oynatarak garip tepkiler verdiler.Ah hayır, yine olmaz.

"Bana söyledi."dedim.

Tekrar birbirlerine baktılar ve Michael gülümsemesini engelleyemedi.Luke güldü ve Michael'la bir beşlik çaktıktan sonra koridorun diğer tarafına dopru yürüdüler.

Bu oyun gittikçe daha da karışıyor ve ben, Calum hala anlayamıyorum.

friday, i'm in love · calum hood [au] - TürkçeWhere stories live. Discover now