BİR AŞK MEVSİMİ 8 BÖLÜM

14.5K 778 26
                                    

..................BİR AŞK MEVSİMİ ... BÖLÜM...........


Öyle çok sev ki beni,
Sen gittikten sonra da yetsin bana!

.........................................

Gecenin siyah sularında yüzen bir yıldız gibiydim! Soğuk, ürpertici karanlığa ışık saçan, sadece sulanmış gözlerim vardı. Bedenim, zifiri karanlığa bürünmüş zavallı bir kuzu gibi, kurdun dişlerine yem olmadan saniyeler öncesini yaşıyordum. O sessiz anı! Acımasız kurttan beni kurtaracak, ışıltısıyla parlatacak, ruhuma umut aşılayacak bir sihirli değneğim bile yoktu.

Kırık camlar bana ben ise mutlu aile tablosu çizilmiş, resimlere bakarken yalnız olduğumu hissettim. Nasılda birbirlerine güzel bakıyorlardı öyle. İmrenmemek elde değildi! Tepemde dikilen Yalçın'a ne diyeceğimi bilemeden, kırık cam parçalarını toplamaya yöneldiğimde, gözlerine bakmadığım halde alev aldığını görebiliyordum.

Homurtuyla çıkan nefesini duyabiliyor, öfkeyle inip kalkan göğsünü hissedebiliyordum. Bir an benden sihirbaz bile olur diye düşündüm, çünkü biraz sonra yiyeceğim hakaretlerle yüzümün domates gibi, kızarıp vücuduma vitamin depolamak yerine adrenalin salgılayacağından adım gibi emindim. Resmen filozof kesilmiştim. Issız, bucaksız bir dağın tepesinde kontörsüz, bir m b internetsiz, bir kutu dolusu metrosuz, en kötüsü de Bihter' siz kalan Behlül kadar içler acısı durumdaydım.

'' Bırak onlara dokunma diyorum, anlamıyor musun be kızım....'' Diye sert çıkış yapan Yalçın, sinirle zayıf bünyeme yöneldi.

Sertçe kavradığı kolumu çekerek, kurbağa gibi titreyen bacaklarımı yerden havalandırdı. '' Şimdi çık hemen buradan. Ve sakın, sakın bir daha girmeye kalkışma.'' Dedi kapıyı göstererek. '' Defol!''

'' Ben senin kızın değil karınım.'' Dedim gözlerim dolarak. '' Dün gece hatırlatırım sen, bana sahip olduysan artık senin resmen karınım. Benimle doğru konuş.'' Diyerek odanın içine iğrenir gibi göz gezdirdim.'' Ve bir daha bu odaya gireceğimi sanıyorsan yanılıyorsun paşazade. ''

Kollarından bir anda koptum ve hızlı adımlarla odadan çıktığımda, bu seferde indiğim merdivenleri tırmanmaya başlamıştım. Ayının inine girip bal almak, bana pahalıya patlamıştı ama hiçbir şey yitip giden namusum kadar önemli değildi. Odanın kapısını kapatarak direkt sulu gözlerle yatağıma geçtiğimde, artık yas tutma sırası bendeydi.

Ertesi gün gözlerime vuran güneşle yataktan sıçradım. Hemen saate bakarak giyinmeye geçtiğimde Ömer, efendinin beni ekmek bıçağıyla keseceği kesindi. Tüm gece boyunca ağlamaktan uyku tutmayan gözlerim, patates kızartması gibi şişmişti. Çapaklarla dolmuş, mahmurlukla zor açılıyordu. Birde bu yetmezmiş gibi, elime aldığım kırmızı elbisenin içine giremiyordum.

''Allah'ım benim ne zaman basenlerim büyüdü!'' Diye kendi kendime söylenirken aksilikler üst üste ben yan yana gidiyordum. Sonra, başka bir elbiseye yöneldiğimde, yine tercihimi kırmızından yana kullandım, bu rengi seviyordum, benim siyah saçlarımla ela gözlerimi ortaya döken ve Ömer öküzünü kıskandıran tek renkti.

Saat dokuza gelirken odamdan çıktığımda, evdekilere gözükmeden direk yolu boyladım ve saat tam dokuz buçuğa gelirken kafenin kapısından içeri dalmıştım. Denizin ortasından geçen geminin firen sesi, boğazın gürültüsünde kaybolduğu sırada önüme çıkan Kemal, kardeşimin omuzlarına bodozlama toslamıştım.

Yerlere saçılan canım tereyağlı, fırında usul usul kızararak pişen un kurabiyeleri, şu an yerlere serilmiş her bir karışını öpüyordular. Eee öpmeyip de ne yapsınlar, ustam az cilalatmadı kafenin parkelerini az prontolarla sildirtmedi bizlere. ''Yarasın,'' dedim acıyan gözlerle nimetlere bakarken.

BİR AŞK MEVSİMİDonde viven las historias. Descúbrelo ahora